BÜLENT FALAKAOĞLU: DAVUTOĞLU YOKSULLUĞUMUZU, KAPİTALİZMİ VE DEVLETİ BİLİYOR MU’ (19. 10. 2015)

200

Farkındasınızdır!
Kendi mahallesi ya da yandaş cephesi ondan bahsederken sürekli şu sıfatları kullanıyor:
Akademisyen, üniversite hocası, bilim insanı.
Bu tanımları resmi bulanlar ve daha samimi bir dil kullanmak isteyenler ise “Ahmet Hoca” diye hitap ediyor.
O da bu rolü çok seviyor.
“Her şey geçicidir, hocalık bakidir” diyor.
Kah Marx’ı okuduğundan, bildiğinden dem vuruyor. . . Kah geçmişte Gazzali ve Hegel ile rüyasında tartıştığını söylüyor.
Partisi AKP’inin seçim startı vermesiyle birlikte Başbakan Ahmet Hoca bu sıfatının yanına halkçı adam sıfatını da eklemeye çalışıyor.
Bu uğurda onu balıkçılarla teknede seferde, semt pazarlarında tezgah başında satışta görüyoruz.
Başbakan vatandaş arasında iyi ki dolaşıyor. çünkü o dolaştıkça Davutoğlu gerçeğini, o konuştukça AKP’nin özünü daha iyi kavrıyoruz.
Başbakan
son iki haftadır öyle sahici veriler sundu ki. . .
Hangi birini anımsatsam hangi birine yer versem bilemiyorum.
KAPİTALİZM’DE OLUR BöYLE ŞEYLER
İki hafta önceye gidelim.
Başbakan İzmir sokaklarında dolaşıyor. Yanına bir taşeron temizlik işçisi yaklaşıyor ve taşeronluk belasını ne zaman kaldıracağını soruyor.
Davutoğlu kameralara dönerek, “Taşeron ama cep telefonu var” diyor.
İşçi cep telefonunun 150 lira değerinde olduğunu belirtmek zorunda kalıyor.
Davutoğlu’nun yanıtı, “Güzel, kaç liralık olursa olsun” oluyor.
Başbakan ısrarla devri iktidarlarında taşeron işçilerine bile refah getirdiklerini ima etmeye çalışıyor.
Eğer kapitalizm hakkında ufak da olsa bir bilgin varsa sayın Başbakan, sen de biliyorsun ki o işte senin hiçbir katkın yok.
Konuyu, “Bu çağda cep telefonu da mı olmasın” diye sorup bırakmak eksik kalır.
Gana’da ücra bir köy! Bu köyün elektriği yok, suyu yok! Ama bu köydekilerin cep telefonu var.
Telefonlarını şarj sorununu halletmek için 1. 5-2 saatlik mesafedeki elektriği olan bir köye yürüyorlar.
Herkes uluslararası tüketimin parçası, en ücra köyde olsa bile.
Sonra bildiğiniz dünya içecek lideri Cola Cola el atmış bu köye.
Büyükçe konteynır yerleştirmiş, içinde su damacanası, telefon şarj etme cihazı, Cola Cola buzdolabı ve televizyonu olan.
Elektriğini güneş enerjisiyle sağlayan konteynır da insanlar telefonlarını bedava şarj ediyor. çocuklarıyla televizyon izliyor. Bedavaya su içiyor.
Neye para veriyor peki? Bir tek Cola’ya…
Oradakiler yoksul, temiz sudan yoksun ama cep telefonları var.
Kapitalizm böyle bir şey işte! ‘Refah’ gelmeden de tüketim gelir.
Bu rezilliği sorgulamak yerine, refahı tartışalım öylemi?

KAPİTALİZM BUDUR İŞTE!
Bugün 7 milyarlık dünyada 6 milyar insanın cep telefonu var ama 2. 5 milyar insanın, insani düzeyde bir tuvalete erişimi yok.
Bu 2. 5 milyar insanın 1 milyar 100 milyonu da tuvaletini ‘dışarıya’ yapıyor.
“Paralı tuvalet sanayi” de en çok bu üçüncü dünyanın gecekondu bölgelerinde büyüyor. Gana’da bir ailenin günlük özel tuvalet kullanım masrafı asgari ücretin yüzde 10’una kadar yükselmiş.
Kenya’nın Nairobi kentinde hijyenik poşet ticareti almış başını gitmiş. Daha girişimci olanlar da var. İnsan dışkısını gübreye dönüştürüp köylülere ucuza satma projecileri gibi!
Kapitalizm budur işte.
Tüketme sanatı(!)
Yalnızca mal ve metaları tüketme sanatı değil. Aynı zamanda insanlığı, doğayı hatta ölüye saygıyı bile. . .
Dirimizi kiralayan kapitalizm ölümüzü de pazarlıyor.
“İspanya’da defin işlemleri 5 bin Avroya ulaşınca krizden etkilenen bazı aileler ölülerini hastane ve tıp fakülteleri önüne bırakınca. . . Hatırlayınız, nasıl da ölüleri toplayıp kadavra ticareti yapanların çığ gibi büyüdüğünü.
Eğer Marx’tan okuduklarından aklında bir şeyler kalmışsa Ahmet Hoca’nın. . . O da biliyordur topyekün tükenmekten kurtulmanın yolu kapitalizmden kurtulmaktan geçiyor.
Muhafazakar soslusu da dahil.

CENNETİMİZDEKİ FECİ YOKSULLUĞUMUZ!
Ahmet Hoca!
Cep telefonumuza değil yoksulluğumuza bak!
Yoksulluğumuzu görmek için aramızda dolaşmana da gerek yok!
Türkiye İstatistik Kurumu’nun hane halkı gelirleri ve harcamalarıyla ilgili kapsamlı araştırmasına bakman yeterli.
Diyor ki o araştırma. . .
Türkiye’de ayda 462 lira gelirle yaşayan 11 milyon 332 bin insan var.
22 milyon kişi ayda 648 liradan az kazanıyor.
Yani her üç kişiden biri feci yoksul yarattığınız bu cennet Türkiye’mizde!

DEVLETİ BİLMEK
BaşbakanDavutoğlu’nun şu sözüne ne demeli: “Dünyanın hiçbir yerinde terör eyleminde devlet suçlanmaz. “
İktidarının üçte ikisinde “devleti, derin devleti suçlamış”, nice olayın sorumlusu olarak devleti görmüş bir partinin mensubu Davutoğlu sözlerinde hiç de inandırıcı değil!
İttihat-Terakki döneminde temeli atılan bugüne uzanan ‘derin devlet’in varlığından da haberdarız. . .
Bir çırpıda sayabileceğimiz; darbeye zemin oluşturmak için yaptığı provokasyonlardan katliamlarına, günahlarından da. . .
Maraş’tan çorum’a, Gazi’den Susurluk’a mekanlarıyla adlandırabildiğimiz ve mekanlarını saymakla bitiremediğimiz nice faili meçhule uzanan kanlı tarihinden de.
Ne diyordu merhum cumhurbaşkanlarından biri; “Derin devlet asıl devlettir. “
Dünyanın dört bir yanında da devlet iktidarı için suç işler.
Bir ‘yandaş’ gazetesindeki köşesinde şöyle bir tehdit savurmuştu ya; “MİT TIR’ları gibi bir ifşa ABD’de yaşansa CIA ifşa edenleri temizlerdi. “
Hiç birinizin, “yok canım devlet öyle şey yapar mı” diye itiraz ettiğine tanık olmadık.
çünkü devlet nedir siz çok iyi biliyorsunuz.
örtülü ödenekten harcanan para 1 milyar 300 milyon TL’yi bulmuş. Devri iktidarınızda rekor kırıyor. Hayır için değil her halde!
Kapitalizmi, yoksulluğumuzu, devletin ne demek olduğunu. . . çok iyi biliyorsunuz.
Tüm bunları işçiler ve emekçiler de, tam manasıyla bildiği ve değiştirmek için harekete geçtiği zaman. . . İşte o zaman iş sadece bilmekle kalmayacak!
19. 10. 2015 – EVRENSEL