KORKUT BORATAV: Şİ JİNPİNG AMERİKA’DA (02. 10. 2015)

201

çin Halk Cumhuriyet Cumhurbaşkanı ve çin Komünist Partisi (çKP) Genel Sekreteri Şi Jinping ABD’ye gitti; 22 Eylül’de Seattle’da dev şirket yöneticileriyle, 23-25 Eylül’de Obama ile görüştü; 28 Eylül’de Birleşmiş Milletler’e hitap etti ve ülkesine döndü.
Obama-Şi görüşmesinin sonuç bildirisinin ve Şi’nin Birleşmiş Milletler’deki konuşmasının yorumunu uzmanlara bırakalım. Ben, daha “gayri resmi” bir metne, Wall Street Journal’ın (WSJ’nin) Şi Jinping ile yaptığı (22 Eylül’de yayımlanan) mülakata göz atmak istiyorum.
Batı medyasında “büyük sermayenin önde gelen sözcüsü” unvanına, şüphesiz, WSJ layıktır. Mülakattaki sorular, bu nedenle, Amerikan toplumunun egemen çevrelerinin çin liderine bakış açısına ışık tutmaktadır. Yanıtlar da Şi Jinping’in aynı çevrelere “gayri resmi mesajları” olarak yorumlanabilir.
***
İlk sorular, çin’in dünya sisteminde ABD liderliğine meydan okuyup okumadığına ilişkindir. Bir örnek: “Küresel yönetişimin mimarisini ABD yönetiminden alıp çin’e mi kaydırmak niyetindesiniz? çin’in çıkarları ABD’nin çıkarlarından nerelerde ayrışıyor veya paralel seyrediyor?”
Sorular, açık ABD muhalefetine rağmen çin’in öncülüğünde oluşturulan Asya Altyapı Yatırım Bankası (İngilizce kısaltması ile AIIB) hatırlatılarak başlatılıyor.
Şi’ye göre, “küresel yönetişim sistemi tüm dünya tarafından inşa edilen, paylaşılan bir sistemdir ve tek bir ülkenin tekeli altında değildir. çin’in de böyle bir niyeti yoktur. “
Şi, çin ve ABD’nin dünya sistemi üzerindeki ayrıcalıklı konumlarının, ekonomik ve askeri güçlerine değil Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi üyeliklerine bağlı olması gerektiğini belirtiyor. AIIB’ye gelince, ABD baskılarına rağmen Fransa, Almanya ve Britanya’nın bu bankanın kuruluşuna katılmış olduklarını hatırlatıyor ve ekliyor:ABD’nin de katılmasından memnun oluruz. “
WSJ bu “alçak gönüllü” üsluba kanmamakta; sorularını çin’in bölgesel güç göstergelerine, Güney çin Denizi’nde yapay adalar inşa ederek komşuları aleyhine deniz sahasını genişletme çabalarına; “çin’in askeri gücündeki artışın ve bölgedeki askeri operasyonlarının yarattığı endişelere”
taşımaktadır.
Şi’nin yanıtı iki boyutludur:
“çin, başka ülkelerin iç işlerine müdahaleye karşıdır ve sözü geçen adalar tarih ve hukuk açısından çin’e aittir. “
Kısacası, çin, ulusal çıkarları başkalarıyla çatışınca, “süper güç” davranışlarına geçebileceğini Amerikalılara hatırlatmaktadır. Bu tavır, insan hakları eleştirileri söz konusu olduğunda da, “iç işlerine müdahaleye karşı çıkmak” ilkesiyle birleştirilmektedir.
Bu uyarılar, çatışmacı değil, kısmen uzlaşmacı bir senteze bağlanıyor. “İkimiz de büyük ülkeleriz; çıkarlarımız çoğu kez birleşir. Aynı aile içinde bile görüş ayrılıkları olabilir. örneğin büyük bölge ülkeleri olarak çin ile ABD, Asya-Pasifik’e bir üstünlük yarışması içinde değil, artan bir eşgüdüm ve işbirliği alanı olarak bakmalıdır. “
Kısacası, “işbirliğine evet, ama üstünlük veya hegemonya arayışına hayır…”
***
WSJ sorularını ekonomi alanına taşıyor:
“çöken borsanız, devalüasyon, rezervlerinizde düşme, ekonomide zayıflama belirtileri midir? Piyasalara öncülük borsaya müdahaleyle uzlaşır mı? Reform programınızı sürdürecek misiniz? Sermaye hareketlerini tamamen serbestleştirecek misiniz?”
Şi Jinping, çKP’nin bir önceki Genel Sekreteri Hu Jintao zamanında ortaya atılan, “çin ekonomisinin gelişimi, dengesiz, eşgüdümsüz ve sürdürülemezdir”
teşhisine katılıyor. Bu ifade, yüksek oranlı bir sermaye birikimi ile bol emek rezervlerini birleştiren bir sanayileşme modelinin son bulduğu teşhisidir. Şimdiki öncelik, yeniliğe, bilgi teknolojisine, kentleşmeye dayalı, tüketimin sürüklediği “yeni bir sanayileşme türüdür. ” Bu geçiş süreci büyüme hızını zorunlu olarak aşağıya çekecektir. Fakat ne gam?
“%7’lik büyüme de, on yılda toplam ve kişi başına milli geliri ikiye katlama
hedefimizi gerçekleştirmeye yeterlidir. “

Şi, çin borsasındaki çöküntünün, önceki hızlı tırmanmadan kaynaklandığını; borsaya müdahalelerinin yararlı,
başarılı olduğunu ileri sürüyor; “bu alanda sizler de bol kepçe müdahale yapmayı bilirsiniz” demeye getiriyor ve ekliyor: “Sermaye piyasasını geliştirmek çin reformlarının önemli bir hedefidir ve piyasa dalgalanmaları nedeniyle bundan vazgeçilemez. “
Şi Jinping, sermaye hareketlerinde serbestleşmeye 20 yıl önce başladıklarını; birkaç işlem dışında bu hedefe ulaştıklarını; devalüasyonun da döviz kuru hareketlerinde piyasanın rolünü öne çıkaran bir adım olduğunu ileri sürüyor. Astronomik rezervlerine ve sürekli, yüksek cari işlem fazlalarına sahip olmaktan kaynaklanan bir özgüven gösteriyor ve son günlerde çin Merkez Bankası rezervlerindeki gerilemenin “ılımlı, yönetilebilir, normal sermaye hareketlerinden kaynaklandığını”
ifade ediyor.
WSJ çevrelerinde yaygın olan “çin’de reformlar aksıyor” endişesinin arka planında, başta finans ve altyapı olmak üzere, stratejik sektörlerin ve alanların hâlâ devlet mülkiyetinde ve denetiminde olması yatıyor. Şi Jinping, örtülü olarak yönetilen bu soruyu da yanıtlıyor:
“çin’in ekonomik reformunun önemli bir hedefi kaynak tahsisinde piyasanın belirleyici rol oynamasını mümkün kılmak; devletin de kendine özgü rolü daha iyi oynamasını sağlamaktır. Bu, hem görünmeyen, hem de görünen elleri daha iyi kullanmamız gerektiği anlamına geliyor. “
Şi, böylece, “reform” kavramını, WSJ’in aksine (kamusal veya özel) mülkiyet değil, kaynak tahsisinde piyasa mekanizması çerçevesi içinde tanımlamış oluyor. Kuram, olgular, politikalar ve sonuçlar açısından bu ayrımın uzantıları önemlidir; ayrıca tartışılmalıdır.
***
WSJ, son olarak, Şi Jinping’in büyük önem verdiği “yolsuzluğa karşı kampanya”yı sorguluyor:
“Bu kampanya ülkenizde çok tutuldu; ama iş çevreleri yakınıyor. Onları gözeterek kampanyayı yumuşatacak ve kurallara dayandıracak mısınız? Yöneticiler varlıklarını açıkça beyan ediyorlar mı?”
Şi, bu noktaya kadar soruları çin Cumhurbaşkanı kimliğiyle yanıtlamıştır. Bu soruyla gömleğini değiştiriyor ve çKP Genel Sekreteri sıfatını üstleniyor:
çKP’nin ülkeyi yönetici konumu, halkın desteğinden kaynaklanır ve nihaî amacı halka sonuna kadar hizmet etmektir. Bu nedenle halkla candan bağlantılarımızı sürdürmek zorundayız. Parti, varlığını bir boşlukta sürdürmediği için sorunlar, kaçınılmaz olarak ona da taşınır. Yolsuzluk bu türden ve inatçı bir sorundur. Parti, bu sorunu göğüsleyecek, kendi kendisini arındıracak ve düzeltecek cesareti göstermelidir. “
Bu görüşler WSJ dünyasının dışındadır. Paranın, Wall Street’in ve (Amerikalı solcuların teşhisiyle) “en üstteki %1’in” yönlendirdiği bir burjuva demokrasisinin değil, çKP’nin devrimci geleneğinin, söyleminin izlerini taşıyor: Halkın desteğine dayanan, nihai hedefi “halka hizmet” olan öncü bir partinin iktidarı…
Şi Jinping ima etmektedir ki, 2015 ortamında Parti, çin’de kapitalizmi yönetmek görevini üstlenmiştir; “boşlukta var olmadığı için”, kapitalizmden kaynaklanan
bozukluklar (yolsuzluk) ona da taşınmıştır. Parti tarihi boyunca sürekli tekrarlanmış olan “kendi kendisini arındırma, düzeltme kampanyaları” bugün daha da acilleşmiştir.
Şi Jinping yolsuzlukla mücadeleyi bu çerçevede görüyor ve ekliyor: “2010’dan beri yetkililerin varlıkları beyan ediliyor; bunlar her yıl yenileniyor; denetleniyor. İstisna yoktur; iffetsizler gereğince cezalandırılacaktır. Partiyi yolsuzluktan arındırmada başlattığımız mücadele de hiçbir zaman bitmeyecektir.
WSJ’nin “iş hayatının tedirginliği” endişesi, “yolsuzlukla mücadele, rant-kollama gibi yanlışlıklara son verecek; dolayısıyla iş ortamını iyileştirecektir”
diye yanıtlanıyor.
Mücadelenin kuralları? Şi Jinping’e göre, iki şey önemlidir:
“Birinci olarak, iktidar, sistematik kısıtlamalardan oluşan bir kafes içinde tutulmalıdır. İkincisi de yolsuzluğa karşı en iyi önlem saydamlıktır. “
çKP geleneğinde bu türden özdeyişlerin tartışmaya açılması, politika değişikliklerinin belirtisidir. “İktidarı sistematik olarak kısıtlayan bir kafes ve saydamlık…” Bu formül, bir demokratikleşme sinyali midir? WSJ, herhalde böyle algılamamıştır.
kckp align=ct02. 10. 2015 – SENDİKA. ORGkck/bodybykrnkck/htmlbyk