BÜLENT FALAKAOĞLU: HAVVA ANA, İŞTE BUNLAR HEP DEVLET (20. 07. 2015)

238

Havva Ana lakaplı Rabia özcan!Yeşil Yol’a karşı direnişin sembolü haline gelmişti.
Adı yeşil, kendi yeşil düşmanı yola karşı direnenlerin önüne geçmiş, ‘Devlet’e ve jandarmalara seslenmişti.
Seslenirken sarfettiği şu sözler insanlık ve siyaset dersi vermişti hepimize: “Kafayı mı yediniz? Mahkeme nedir? Mahkeme biziz. Devlet nedir? Devlet yok, halk var. Kimdir devlet?
Devlet bizim sayemizde devlettir. “
Ne olduysa bu sözlerden sonra oldu. ‘Yandaş basın’ hedefe koydu Rabia özcan’ı.
Büyük puntolarla yer aldı şu sözler.
“Yeşil Yol Projesi’nin sembolü Rabiye özcan’ın foyası ortaya çıktı”.
“Kimdir devlet ben devletim ben halkım” diyerek yeşil yola tepki gösteren Havva ana 2003’te devleti ve kanunları hiçe saymış”.
“Rabiye özcan’ın, doğa harikası Ayder Yaylasında kaçak ve ruhsatsız alabalık çiftliği yaparak doğayı tahrip ettiği ortaya çıktı”.
Yaylalarda binlerce ağacın kesilmesini. . .
O vadilerde derelerinin kurutulmasını. . .
Millet vekilleri, bürokratlar, genel müdürler, belediye başkanları gibi imtiyazlı kişilerin
ruhsatsız, yöre mimarisine aykırı binalarını. . .
Karadeniz sahillerinin yok edilişini. . .
Ve daha pek çok sorunu dert etmeyenler, balık çiftliğinin doğaya zarar vereceğini iddia edecek kadar hassaslaştılar(!)
üstelik yalan haber yaptılar.
Bahsi geçen dava tesise değil, tesisin tuvaletine ilişkindi.
Zaten yalanları da kendini ele veriyordu. Zarar verdiğini söyledikleri yapıya dair kullandıkları fotoğraf tesis değil, küçük bir kulübe görüntüsüydü.
Devlet adına söylenen yalan aslında devletin söylediği yalandır. Zira devlet, kendi anlayışını kabul ettirmek için, eğitimden medyaya ideolojik araçlar kullanır.

öRüMCEK AĞI GİBİ
Doğu Karadeniz’in doğası, yeşili betona kurban ediliyor.
Tüm akarsuları HES’lere teslim edilmek isteniyor.
Hukuk yıllardır ‘hayır’ dedikçe. . .
Hükümet de her seferinde…
Hidroelektrik santralini (HES) kurdurmak için başka bir yolu deniyor. Tıpkı Senoz Vadisi’nde olduğu gibi.
Sahile beton döken anlayış, Hemşin’de TOKİ’yi devreye sokuyor. Hemşin’in, kentsel dönüşüm projesi kapsamında tümüyle yıkılıp yeniden inşa edilmesi için.
Bilim insanları, “Hemşin hem tarihi hem de coğrafi yapısı sebebiyle kentsel dönüşüme uygun değildir” diye rapor hazırlıyor…
Görmezden geliyor malum anlayış.
Ne diyor Hemşin Belediye Başkanı Halim Bekar?
“İptal kararı gelse de önemsiz. Yeni bir karar alınır süreç devam eder” diyor.
Ne bilim insanlarını dikkate alan var ne de yüksek yargı kararlarını…
AKP iktidarının zihniyeti işte!
“İcra makamı biziz. Bir yolunu bulup icraatımızı yaparız” anlayışı şimdi de hedefe yaylaları koydu.
ASIL NİYETİNİZİ BİLİYORUZ
‘Yeşil’i az bulunur madene çevirecek iktidar zihniyetinin sözcüsü Takvim gazetesi!
O da doğaya sahip çıkanları, yaşam savunucularını hedefe koymuş.
Rabia özcan üzerinden yapmış bunu: “Sana yalan söylüyorlar Havva Ana. . . Yeşil Yol, doğanı öldürmeyecek. Üstelik senin misafirperverliğini tüm dünyaya tanıtacak. Karadeniz’e yılda 1,5 milyon turist gelecek”.
Bitki örtüsüne, yaban hayatına vereceği zarara. . .
Yaratacağı iklim değişikliğinin ekosisteme ve biyolojik çeşitliliğe vereceği zarara. . .
Yol açacağı erozyon, çığ ve heyelan gibi doğal afetler. . .
Temiz, kaliteli su üretiminin kaynaklarını tehdit edeceğine dair çokça bilimsel tartışma yapıldı. Bolca veri sunuldu.
Bu nedenle ‘doğaya zarar vermeyecek’ kısmına hiç girmeyelim.
‘Misafirperverlik, turizm’ gibi tezlerinize gelince. . .
İktidarınızın derdinin turizm olmadığını çok iyi biliyoruz.
Karadeniz’in yaylaları eko-turizme uygun. O zaman buna uygun düzenleme yapmak gerekir.
Turistler otobüslerle, özel araçlarla rahatça gelebilsin diye doğaya beton bıçak saplarsanız bu ancak eko-turizmi öldürür.
Karadeniz’in yaylalarında eko-turizm yapılmasından yana olsanız kötü yollarını iyileştirir, kilometrelerce beton dökmezdiniz.
İşin arkasında, madencilik faaliyetlerinin rahatça hayata geçirilmesini kolaylaştıracak zihniyetinizin olduğunu görüyoruz. Her tarafa maden izni verip sonra onları yolsuz bırakmak olur mu hiç!
Tabi ayrıca. . . HES şirketlerini de en temiz su kaynaklarına yani suyun başına yaklaştırmış oluyorsunuz.
İşte bunlar hep devlet Havva Ana.
AKP’nin yapılandırdığı
haliyle ‘şirket devlet’.
Ne demek bu şirket devlet?
Biraz açalım!
AKP’NİN ŞİRKET DEVLETİ?
TABİ ki kapitalist dünyada bütün devletler kapitalist devlettir.
İhtiyaca göre faşist, liberal vb. farklı görüntülerle çıkar karşımıza.
Uygulamalarına göre adlar koyarız; ‘Polis devleti’ gibi. . .
Neo-liberal anlayış ise kapitalist devleti hizmet pazarlayan şirket gibi organize eder. 13 yıldır iktidarda bulunan AKP de, şirket devletin, ‘hizmet söylemiyle’ ‘ihya’ siyaseti güden önemli bir uygulayıcısıdır.
Şirket devletin, bürokratik ve hukuki engelerle, demokrat tartışmalarla oluşacak zaman kaybına tahammülü yoktur.
Hukuk by-pass edilir. Keza sermayeler arasında ‘eşit’ duran üst (Şeker, Tütün, Banka Düzenleme vb. ) kurullar da. . . Bunların yerini devleti CEO gibi yöneten başbakan ya da cumhurbakanı alır.
Hukuk örneğin; “Senoz Vadisi’ne kurulacak HES için çevre etki raporu mu gerekir” dedi. İcracı hükümet hemen devreye girer, ‘çED gerekli değildir’ şeklinde karar alır.
Kamusal ve kentsel mekanlar, ‘kalkınma, hizmet’ söylemiyle devletle ‘akraba’ olanlara tahsis edilir.
Tüm bu süreçler meşrulaşsın diye devletin tüm kademeleri, kamusal alanlar, kentler, doğa, yargı, medya kontrol altına alınıyor.
Şirket devlete müşteri lazım yani milleti müşterileştirmek lazım. AKP’nin şirket devletine lazım olan müşteri tipi ‘dindar’ olarak belirlendi. Ve dindar müşteri yaratma çabası yoğunlaştırıldı.
Tıpkı şirketlerin reklamlar başta olmak üzere çeşitli pazarlama yöntemleriyle algıları yönetmesi gibi. . . AKP de ‘dindar’ müşterilerinin algılama biçimlemlerini kontrol için taktiksel hareket eder.
Cami ve AVM yapımı, Diyanetin Bütçesi’nin artırılması, zorunlu din derslerinin, imam hatip liselerinin artırılması. . . Tümü dindar müşterilere yönelik maddi ve simgesel hamleler.
Hizmet söylemiyle devletle yakın şirketler (inşaat-medya-hizmet-enerji vb. ) adeta ihya edilir. Yoksullaştırılan fakat müşteri olmaktan vazgeçmemesi için krediye yönlendirilen vatandaşlar da müşteri memnuniyeti sağlayacak promosyon tadında yardımlarla (kömür, alış veriş çeki, gıda vb. ) memnun edilmeye çalışılır.
Taktik oturmuştur artık! Maddi ve manevi ne varsa şirket devlet tarafından paraya çevrilebilir artık. Takvim gazetesi de tıpkı AKP gibi ‘hizmet, kalkınma’ söylemlerinin etkili olduğunu düşündüğü. . . Birilerinin ihya edilmesi için algıların yönetilmesi gerektiğine inandığı. . . ‘Ranttan pay dağıtacağız’ denildiğinde insanların satın alındığına inandığı için Havva Ana’ya seslenirken şu cümleleri kurdu: Karadeniz’e yılda 1,5 milyon turist gelecek. Yaylalarında yılda 2 milyar dolar para harcanacak. Bölgede 125 bin kişi iş sahibi olacak. Şimdi sen karar ver Havva Ana. . . ”
Şirket devlet ilelebet kazanırsa. . . Akıl, mantık, estetik ve bilimden uzak, sadece kendi çıkarını ve yakın çevresini kollayan anlayış galip gelirse. . . İnsanlık için cehennem uzak değil.
Havva Ana’nın hangisini tercih ettiği çok açık değil mi?
ŞİRKET DEVLET KİBRİ
Bizde devlet hep otoriterdi. Bundan önceki seküler, Kemalist her neyse öyleydi şimdi ki de. Şimdikinin tek farkı hızıdır. Hız şarttır.
Hız için yani herşeyin çabucak hallolması için yetkilerin tek elde toplanması ve tüm kurumların buna göre hizalanması şarttır. Yani şirketleşme merkezileşme ve otoriterleşmeye ihtiyaç duyar.
Havva Ana haykırmıştı: “Vali bize iki tane çapulcu diyor. Biz çapulcuysak sen nesin?
Sen sandalyede oturmuşsun. Biz buraların hamuruyla yoğrulmuşuz. “
Doğayı, halkı rehin alan istila ve işgal eden ‘şirket’ devlete karşı çıktın mı hemen “çapulcu” damgası yersin.
çapulcu damgası yemekten gocunan yok da. . . Her kademedeki o ‘otoriter kibre’ kızmadan edemiyor insan!
20. 07. 2015 – EVRENSEL