NİLGÜN CERRAHOĞLU: BÜLENT ARINÇ: ‘SIR PERDESİ KALKTI’ (26. 03. 2015)

201

“Gözümüzün önünden bir sır perdesi
kalktı. O zaman bunları fark etmedik
bile. Her şeyi bize karşı
hazırlanmış komplo, partiyi hedef alan bir
engel gibi gördük. “Devam: “Türkiye’de yasalar var ve bir siyasi
partinin nasıl olması gerektiği belirtilmiş. İçte, dışta şeffaflığı sağlamalıyız. Parti diye
bakıldığında, dışardan içerisi görünebilmeli.
Biz bundan uzaktık. Kolektif, ekip çalışması,
liderin ekibiyle var olması lazım. Bir lider
her şeyi bilmeyebilir.
‘Falanca konuyu arkadaşlarımla konuşmalıyım’diyebilmeli.
Süpermene ihtiyacımız yok. Ulaşılmaz, dokunulmaz,
katı hiyerarşi olmamalı. Hiyerarşi
her doğruyu bilir, hata etmez denmemeli. ” Bitmedi!
“üslup yanlıştı. Partinin korkutucu değil,
kucaklayıcı olması lazımdı. Bazı arkadaşların
sivri çıkışları, insanları üşüttü, soğuttu ve korkuttu.
İzah edemedeğimiz komplikasyonlar
çıkardı bu ortaya.
(Bazı)
konuşmalar bazı bölgelerde
belki hoş karşılandı ama benim bölgem
Manisa ve İzmir’de hiç hoş karşılanmadı.
‘Parti kim’diye sordu insanlar;
‘Siz mi? (Diğerleri) mi? Kim bu adam? Niye böyle konuşuyor?Atatürk‘le ilgili ya da değil, bu hakaret dolu cümleleri niye söylüyor? İmajınız bu mu?’
diyorlardı. Katıldığım toplantılarda bunu izah
etmeye zorlanıyordum. “
Bunlar
Bülent Arınç‘la tam 17 yıl önce yaptığım
“tarihi”
bir röportajdan…
Refah‘ın kapısına kilit vurulmuş. Arınç günah çıkarıyor ve
bir söyleşide ilk kez “Refah” hakkında içini döküyor.
Değişmeyen gelenek
Arınç’ın son söylemleri, bana geçmişteki bu “şok…şok… şok” RP tespitlerini düşündürdü. . .
“Refah Partisi” yerine -benim yukarda yaptığım gibi- yalnız “parti” ifadesini koyduğunuzda; o gün söylenenler bugünü anlatıyor duygusuna kapılıyorsunuz.
Demek ki 17 yılda “Milli Görüş geleneği” hiç değişmemiş…
Arınç’ın “Eskiden taraftarlarımız bizi çok
severdi. Muhalifler de saygı duyardı. Şimdi nefretle
bir bakış seziyorum” çıkışını alıp yukardaki “Bazı arkadaşların sivri çıkışları, insanları
üşüttü, soğuttu ve korkuttu” itirafının yanına koyun.
Fark var mı?
Cumhurbaşkanı’na yaptığı son “one minute” uyarılarıyla; “Süpermene ihtiyacımız yok” ayarı arasında bir ayrım var mı?
O günkü sözlerin adresi
Erbakan‘dı. Bugünkü adres
Erdoğan.
“Demokrasiye en ihtiyacı olan bizim partimiz” demiş o geçmiş söyleşide Arınç ve eklemiş: “önce parti olacağız. RP, parti değildi. “
Niye?
çünkü RP Erbakan’ın malıydı.
Tıpkı bugün AKP’nin Erdoğan’ın malı olması gibi…
AKP de, RP de “parti olamadı”lar.
Giderayak saydırıyor
Arınç dün olduğu gibi bugün de sadece “yumurta kapıya dayandığında” konuşuyor.
“Kuştan korkan darı ekmez!” efelenmesine karşın lafını tartarak söylüyor.
Veciz Refah tahlillerini, partisi kepenk indirince yapmıştı.
Bugün taşlarını, emekliliğine ramak kala; -o da kontrollü şekilde!- taksitle döküyor.
Son salvoları birer girizgâh.
Asıl 8 Haziran’dan sonra hesaplaşacakmış!
Gökçek‘le şimdiki halde sınırladığı hasarın ötesinde, AKP oylarına zarar gelsin istemezmiş.
Seçmenin (olmayan!) partide neler olup bittiğini öğrenmek hakkını hiç umursamıyor.
Taa ’98’de sözde baştacı ettiği “şeffaflığa” sırtını çeviriyor.
Adeta bir “Baba” edasıyla racon kesiyor: “(Gökçek’i)
saldırtan kişi/kişileri 8 Haziran’dan
sonra ortaya çıkartırım” diyerek ekliyor: “Kuklacılık yaparak birileri bunu kullanmak
istemişse. . onları da teşhir ederim. Benim
kulaklarım iyi duyar. Şimdiden korkmaya
başlasınlar!”
Vay anasına!
Gözlerdeki sır perdesini bu sözler de kaldırmazsa, başka hiçbir şey kaldırmaz.
26. 03. 2015 – CUMHURİYET