İç Güvenlik Paketi adı altında getirilen düzenlemelerin özet gerekçesi “korku”dur.
Hükümet korkuyor. Hükümet, çok sık vurguladığı yüzde 50 oy oranına, her kuruma kendisini destekleyenleri yerleştirmiş olmasına, kendi iktidarını destekleyecek bir medya havuzu yaratmasına karşın korkuyor. Bu öyle bir korku ki vicdanları yaralayan bir olayı protesto etmek için basit bir gösteri yürüyüşü yapılmasından bile hükümetin ödü kopuyor. özgecan’ın vahşice katledilişinin protesto edilme şeklinde dahi hükümete karşı darbe planları yapıldığı yandaş medyanın bazı kalemlerince ileri sürüldü örneğin. Biz bu korkuyu 12 Eylül’de de gördük, yaşadık. Bu korku sonrası yapılanları, yapılanlara üretilen gerekçeleri 12 Eylül darbecilerinden çok dinledik. Darbeci General Kenan Evren askeri darbeyi gerekçelendirirken, sokaklardaki insanların can güvenliğinin kalmadığını söylüyordu.
Kenan Evren, can güvenliği derdine düşürülmüş kitlelerden özgürlüklerinin yok edilmesine katlanmalarını istiyordu. Bugün İç Güvenlik Paketi’ni savunanlar da tıpkı Kenan Evren gibi sokaklarda yaşanan cinayetlerle halkı korkutarak özgürlüklerinden vazgeçmeye razı olmalarını istiyor. Kenan Evren de en küçük eleştiriden başlayarak demokratik haklarını talep eden herkesi 12 Eylül öncesine dönmeyi istemekle suçluyordu. Darbeci Kenan Evren de 12 Eylül öncesi her gün ölen gençleri halkın başına kakıyordu.
Bugün de İç Güvenlik Paketi’ni savunanlar, paketi özgürlükleri sınırladığı için eleştirenleri kaos istemekle, molotof atılmasını savunmakla suçluyor, demokratik özgürlükleri terörize ederek korkularını korkuya dönüştürmeye çalışıyor.
Polisin yetkilerinin artırılması, 12 Eylül döneminde de en çok tartışılan konulardan biriydi.
Darbeci Kenan Evren polisin değişik sendikalarda örgütlenmesini diline dolamış, polis Pol-Der’li Pol-Bir’li diye bölünmüştü, görevini yapmıyordu diye bas bas bağırıyordu.
Bugünkü hükümet de 12 yıl birlikte yürüdüğü bir cemaat üzerinden bir kesim polisini “paralelci” diye suçluyor.
İç Güvenlik Paketi’ni tartışan hükümet destekli hukukçular pakete karşı çıkan baro başkanına “Sizin bu tasarıya karşı çıkmanızı anlamıyorum, sizi dava edenleri de bu tasarı tasfiye ediyor” diyerek paralelci polis üzerinden özgürlükler pahasına ortak düşman yaratmak istiyor.
Darbeci Kenan Evren,”anarşi” ve “anarşist” söylemiyle ezdikleri milyonları ötekileştiriyordu. Bugünkü hükümet de, “seçilmiş hükümete darbe planlayanlar”, “paralelciler”, “yeni Türkiye’ye karşı hainler” diyerek milyonları ötekileştiriyor.
İç Güvenlik Paketi’nin tartışıldığı programlarda, yasakları savunanlar özgürlüklerimizin sınırlandırılmasının gerekçesi olarak
sokakta yaşanan saldırıları, kadın cinayetlerini, gösteriyorlar. İktidarın özgürlüklerimizi elimizden almasını bir kez daha korkularımız üzerinden meşrulaştırmaya gayret ediyorlar.
12 Eylül’de canları derdine düşürülen işçi sınıfına 24 Ocak 1980 kararları dayatıldı, uygulandı. SODEP tarafından gerçekleştirilen Saraçhane mitingine kadar yaklaşık yedi yıl ülkede bir tek miting yapılmadı.
Bugünkü hükümet de bir daha Gezi benzeri bir eylem yapılmasın istiyor. Grevleri yasaya aykırı nedenlerle yasaklayıp, bugün hâlâ uygulanan 24 Ocak kararlarının kesintisiz sürmesini güvence altına alıyor.
Buraya kadar bugünün 12 Eylül’e benzeyen yanlarını saydık.
12 EYLüL’üN EKSİK BIRAKTIĞI
UYGULAMA:İç GüVENLİK PAKETİİç Güvenlik Paketi ile 12 Eylül darbecilerinin dahi düşünemedikleri bir baskı aracı hazırlanmıştır:İç Güvenlik Paketi ile getirilen savcıların sahip oldukları yetkilerin valiler ve valiler üzerinden kolluğa (polis ve jandarmaya)devredilmesi. . . önleyici dinleme adı altında, yargı kararı olmaksızın herkesin dinlenebilmesinin olanaklı hale gelmesi. . . Tüm demokratik kitle eylemlerine katılanların kolaylıkla terörist ilan edilebilmesi. . .
Kolluk amirinin, savcıdan daha güçlü hale getirilmesi. . . Gözaltı sürelerinin savcıya bildirilmeden yargıç kararı olmadan 24 saate çıkarılması. . . Vali veya kaymakamların belirlediği emniyet amirlerinin gözaltı kararı verebilmeleri. . . Tüm toplantı ve gösteri yürüyüşlerine terör olarak nitelendirilebilmesinin önünün açılması. . .
Mülki amirin aldığı kararlara uymamanın kabahat olmaktan çıkarılıp suç haline getirilerek, ancak yasayla belirlenecek suçun unsurlarının belirlenmesinin vali veya kaymakama bırakılması. . .
Bu maddeleri, darbeyi gerçekleştirerek yasama-yargı-yürütmeyi kendisine göre dizayn eden 12 Eylül generalleri bile akıl edememişti.
Bugün iktidarda olanlar, korktukları için Mecliste şiddet kullanmaktan çekinmiyor, korkularına çare olarak düşündükleri baskı mekanizmasını devreye sokuyorlar.
Bugünlerde çok sık dile getirilen bir atasözü ile bitirelim. . .
Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın.
21. 02. 2015 – EVRENSEL