MEHVEŞ EVİN: SUPHİ’LERİ YARATAN KARANLIĞIN ÇARESİ İDAM DEĞİL (18. 02. 2015)

315

Günlerdir özgecan’ın güzel, saf suretine bakıp kahroluyor, isyan ediyoruz. . . Bu kaçıncı kadın cinayeti? Kaçıncı tecavüz? Devlet saymıyor, bizse saymakla bitiremiyoruz.
Neredeyse her gün, bir erkeğin elinde son nefesini veren bir kadının tabutunu sırtlamaktan yorulduk. Yıllardır, yasaların hakça uygulanmasını, faillerin hukuka uygun bir biçimde cezalandırılmasını istedik.
Siyasetçisinden sanatçısına, kadınlara karşı örtülü veya açık, ayrımcılık içeren her türlü söylemin toplumdaki yansımasına dikkat çektik.
Dinlemediler. Duymadılar. Hatta alay ettiler, hâlâ da ediyorlar.
Şimdiyse “kısası kısas” diyenler yine erkek, kadınlar değil. AB Bakanı’ndan Ekonomi Bakanı’na, “idam”ı hatta kendi elleriyle öldürmeyi savunabiliyorlar.
Hukuku unuttunuz
Şiddetin şiddetle çözülmeyeceğini biz çok iyi biliyoruz. Acısını tahayyül edemeyeceğimiz annenin “En ağır cezayı alsınlar. . . Bir-iki yılla çıkmasınlar, ne olur” diye yalvarması, hiç mi utandırmıyor bu ülkenin yöneticilerini?
Kalkmış idamı “çözüm” olarak sunuyorlar. E pes. Bu ülkede hukuk tamamen unutuldu mu? Madem cezalandırmak istiyorsun, neden elindeki kanunları uygulamıyorsun?
Kadın hakları aktivisti, avukat Hülya Gülbahar, idam cezasının olduğu ülkelerde taciz, tecavüz ve cinayetlerde hiçbir azalma olmadığını hatırlatıyor. Suudi Arabis-tan’ından

‘daki Gülşah Kurban cinayetinde bu ceza verildi. Haricinde, ağırlaştırılmış müebbedin uygulandığı pek vaki değil. Hatta müebbet alan katil bile yok gibi!
Nefreti pompaladıkça. . .
Erkek şiddetini önlemenin yolu, sadece ceza kanununu uygulamaktan geçmiyor. . . Kadına bakış çarpık, kadın savunmasız ve yalnız.
Bu şiddet sarmalı, sadece kadınları hedef almıyor. Tüm toplumu tehdit ediyor.
Rakel Dink, eşi

‘ı görür gibi oluyorum.
Zira Dink’in bahsettiği bu karanlık, sadece siyasi cinayetleri beslemiyor. . .
Kadına, çocuğa, LGBT bireylere, başka mezhep, din veya etnik gruplara, kısacası “kendinden olmayan” her şeye karşı mütemadiyen pompalanan ayrımcılık ve nefret bu karanlığı yaratıyor.
Anlamak neden bu kadar zor?
AİLE İçİ ŞİDDETİN çOCUKLARI

– Kadın cinayetlerini ve şiddeti tartışırken sadece kurbanları değil, katilleri de konuşmanın zamanı geldi.
– Şiddet sarmalında büyüyen, gözünün önünde annesi dövülen, öldürülen çocuklara ne olduğu/ olacağı sorusunu kimse sormuyor.
– Katil Suphi Altındöken’in annesi, cinayette adı geçen eşi Necmettin Altındöken’den yıllarca ağır şiddet gördüğünü anlatmış. Kesici aletlerle, kemerlerle, dövülen bir anne. . .
– özgecan’ın katilinin suçunu “hafifletmek” için söylemiyorum bunu. . . Hastalıklı, nefret ve şiddet dolu ortamda büyüyen çocuklar maalesef bazen bir kurbana, bazen de bir canavara dönüşebiliyor.
– Aile içi şiddet bu kadar yaygınken, halen “Kol kırılır yen içinde kalır” mantığını yürütmek, “aile”yi her şeyin üzerinde tutmak, katiller içinse “İdam edelim” demek sorunu çözmeyecek. Aksine, şiddet giderek daha büyük bir sorun haline gelecek.
18. 02. 2015 – MİLLİYET