ASGARİ ÜCRET YOKSULLUĞUN DEĞİL, İNSANCA YAŞAMIN ÜCRETİ OLMALIDIR!

226

2222 id=goster name=154db77ffd8a61.jpg”>

kckimg class=avatar =152


margin: 5px; float: ; 171 /
Bugün gelir adaletsizliği, emeğin güvencesizleştirilmesi, ücretlerin düşürülmesi ve sosyal hakların gasp edilmesiyle Türkiye emekçi sınıflarını ilgilendiren bölüşüm sorununun giderek daha ağırlaştığı bir dönemin içinden geçiyoruz.

Kapitalizmin küresel krizi sekizinci yılına girerken, tüm dünyada gelir ve servet dağılımı emekçilerin aleyhine daha da hızlı bir bozulma sürecine girmekte, emekçilerin kazanımları ve halkın birikimlerine daha fazla el konulmaktadır.
ülkemizde ise uluslararası sermayeye bağımlı bir ekonomik büyüme modeli izlenmektedir. Paylaşım, bölüşüm gibi boyutları ele alındığında refahın neredeyse bir avuç insanın elinde toplandığı AKP döneminde bugüne kadar sağlanan ekonomik büyüme, küresel krizin de etkisiyle bugün sert bir yavaşlama dönemine girmiştir.
İktidara geldiği tarihten bu yana emekçilere işsizlik, yoksulluk ve güvencesizlikten başka bir hayatı sunmayan AKP hükümeti ise
ekonominin içinde bulunduğu bunalımı bahane ederek işçilere, emekçilere daha fazla yoksulluğu daha fazla sefaleti dayatmanın peşindedir.
Başbakan Davutoğlu’nun küresel sermayeyi rahatlatmak adına ardı ardında açıkladığı “ekonomik eylem planları” bu saldırının izlerini ortaya koymaktadır. Tüm bu plan ve programların ortak özelliği olarak işgücü maliyetlerinin düşürülmesi adında emeğin daha da ucuzlatılması, işvereni daha da rahatlatmaya dönük güvencesizliğin yaygınlaştırılması ve emeğin elinde kalan haklara “maliyet” gerekçesiyle el konulması öne çıkmaktadır.
Kısaca bugüne kadar işçilere, emekçilere büyümeden pay vermeyen, bir yandan dolar milyarderleri zenginleşirken ücretleri enflasyon karşısında erimeye terk eden AKP hükümeti, şimdi ekonomide yavaşlama dönemini bahane ederek işimize, aşımıza, alın terimize, güvencemize bir kez daha el koymanın peşine düşmektedir.
Milyonlarca işçinin, emekçinin nasıl yaşayacağını doğrudan etkileyen asgari ücret AKP tarafından bugün yüzde 3+3 olarak
açıklanmakta, işçilere günlük 1 lira civarında bir zam yeterli görülmektedir. Açlık sınırının altında bir asgari ücrette ısrar eden AKP hükümeti sadece asgari ücret alanları değil, emeği ile geçinen herkesin çalışma ve yaşam koşullarını
sefalet ve köleliğe sürüklemektedir. Oysa Asgari Tespit Komisyonu’na işçileri temsilen katılan Türk İş’in yaptığı açıklamaya göre yoksulluk sınırı ise 4014 liradır. Komisyona görüş bildiren TÜİK de bir işçinin geçimi için gereken aylık tutarı net 1424 lira
olduğunu bildirmiştir.
İş cinayetlerinin, hak gasplarının gölgesinde, yoğun çalışma sürelerine karşın, düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılan işçilerin, emekçilerin aileleri ile birlikte insan onuruna yaraşır bir biçimde yaşayabilecekleri, insana yaraşır bir çalışma rejimine duyulan ihtiyaç her geçen gün daha fazla artmaktadır.
Bugün asgari ücretli bir aile yoksulluk sınırının altında, açlıkla mücadele etmek zorunda kaldığı bir yaşama mahkum edilmektedir. Ülkede gerçek işsizlik yüzde 17’nin üzerine çıkmıştır. Emekçilerin enflasyon karşısında alım güçleri sürekli zayıflamakta, temel ihtiyaçları dahi karşılanamaz hale gelmiştir. Başta eğitim ve sağlık olmak üzere kamusal hakların ticarileştirilmesine yönelik hızlanan piyasacı adımlar, insanca yaşamı sağlayacak zorunlu ihtiyaçların karşılanamaz hale gelmesini sağlamaktadır. Bugün asgari ücretli bir işçi çocuğunu okula göndermede başta ulaşım giderleri olmak üzere yüklü masraflarla karşı karşıyadır. Sağlık hizmeti ise tamamen bir lüks tüketim malına dönüşmüş, sağlıkta dönüşümle beraber katlanan katkı payları birçok emekçinin tedavi hakkından mahrum kalmasına neden olmuştur. Kentsel dönüşüm gibi rant ekonomisinin bugünlerdeki gözde projeleri, barınma sorununu emekçiler için büyük bir krize dönüştürmektedir.
Bizler, dayatılan bu sefalete boyun eğmeyeceğiz!
Eşitsizliği, adaletsizliği, sömürüyü arttıran bu saldırılara karşı emeğimizin gerçek değerini alana kadar mücadele edeceğiz.
Asgari ücret yoksulluğun değil, insanca yaşamın ücreti olmalıdır!
Eşit ve adil bir ücret için;
– Asgari ücret kapalı kapılar ardında, karar yetkisini hükümetin tekelci iktidarında topladığı komisyonlarla değil, toplu pazarlık gücünün yansıyacağı, işçilerin sadece ücretlerini değil, sosyal, demokratik ve kültürel kazanımlarını gözeten toplu iş sözleşmesi ile belirlenmelidir;
– İşçilerin toplu iş sözleşme hakkını yok etmeye yönelik hayata geçirilen “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu” geri çekilmeli, işçi sendikalarını işyerlerinin dışına iten baraj uygulaması kaldırılmalıdır. Toplu İş Sözleşmesi, işçilerin toplu pazarlık gücünden doğan bir haktır. Ancak özgür bir toplu iş sözleşmesi ile emekçinin kazanımları korunabilir.
– Sadece işçiler için değil, ülkemizde emeği ile geçinen tüm ücretliler için yaşamsal öneme sahip asgari ücret belirlenirken bir işçinin ailesi ile birlikte tüm zorunlu ihtiyaçlarının karşılayabileceği bir ücret temel alınmalıdır.
– Asgari ücret belirlenirken gözetilen enflasyon, gelir gruplarının farklı tüketim kalıpları gözetilerek, her gelir grubunun yaşadığı enflasyonun, hayat pahalılığının farklı olduğu bilinci ile hesaplanmalıdır.
– Asgari ücret belirlenirken yaş, işkolu vb. ayrımı yapılmamalı,
bölgesel asgari ücrete uygulanması yolundaki girişimler derhal durdurulmalıdır.
KESK Yürütme Kurulu