NİHAL KEMAHOĞLU: ÇOCUK VE SARAY(12. 11. 2014)

201

Bir çocuğun masum hatırası bin odalı “kaçak” sarayın kaba gücünü alaşağı edecek kudrettedir.
Bir çocuğun tutulmayan yası, yasaklanan adı, bin odalı sarayın yüksek pahalı duvarları ardına sığınmış iktidar ömrünü devirecek ölümsüzlüğe yazgılıdır.
Kötülüğün masalları bile adaletsizliğini üst üste yığan
muktedirin bin odalı, yeraltı tünelli sarayların içine kendini kapattığını anlatır.
Bu yüzden de “içinde can yaşatmadıkları demokrasilerine” tehdit diye “mevsimsiz, zamansız, rüyasız” bıraktıkları öldürülmüş çocuk mezarları yan yana sıralanır.
Ve mutlaka bu mezarların biraz ötesinde plastik yeşilliklerle süslenmiş, ağaç yiyici,
ifrat bir iktidar sarayı yükselir.

O bin odalı saray; iktidarın “beni” ile başlayan ve biten
zorbalık monoloğunu temsil eder.

O ülkede ağaçlar gece karanlığında “kullan-at”
güvenlikçi kullar koruması altında kesilir, kadim zeytinliklere iktidar “sızıntısı” sermaye kepçelerle dalar, mülksüz köylüler dövülür kelepçelenir.
İktidar’ın hâkim “değer” sistemi, insan haysiyetine hizmet edeni değil aksine en pratik ve maliyetsizce “insanlık dışına atan” zihniyeti kendine yedekler.

Ve daima çocukları arkalarından başlarından hunharca vurur ve sırra kadem basarlar. Sonra “Baş Muktedir” günde iki defa sahnesini alır ve 14 yaşında vurulmuş, üç yaşındaki çocuk beden ağırlığıyla toprağa verilmiş küçük bir Alevi çocuğun nasıl “terörist maşası” olduğunu şehvetle anlatır.
Berkin’i ve acılı anasını kitlelerin nefret kültüründe boğar ve
bir çocuk zamanla iktidarın kin ayini “nesnesi” haline getirilir.
Oysa insanlık tarihinin en arkaik topluluklarında bile matemli bir ana ve yavrusunu aşağılatmak, saygı göstermemek yasak ve günahtır.
Berkin’in öldürülmesiyle ilgili 500 gündür bir iddianame yazamayıp, üç savcı değiştirip, dava açamayan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı her fırsatta en son ombusdman toplantısında Berkin’i nasıl marazi bir denklik anlayışı içinde bilinmez sanki en güçlü siyasi hısımı gibi didiklemesi, bir çocuğun masum hatırasını bir gün dahi rahmet dilemeden incitmesi hangi maneviyata sığar.

Bu insafsız, ürkütücü monolog “Baş muktedirin” kendini geçiciliğine inandırdığı sonra sustuğu zaman Saray’ında üzerine sökün eden korkulu sanrılarını savuşturmak için midir ? Bundan mı, Berkin’in adaleti ve çocukluğu yara gibi kanırtılır, yası kabul edilmez.
Berkin’in bilirkişi raporuyla belirlenen katillerin bilgileri “milli güvenlik sırrı” gibi
savcıya verilmezken, tanık polisler ifadeye bile gitmeye yanaşmazken, Berkin anmasına katılanların adli ve akademik soruşturmalarla cezalarının acilen kesilmesi “tesadüf müdür”?
Tabii ki değil, çünkü adaleti gasp edilen, masum bir çocuğun hatırası, dünya durdukça bin odalı “kaçak” sarayın kolonlarını sarsacak ve kaba gücünü alaşağı edecek manevi kudrettedir.

12. 11. 2014 – BİRGÜN