ABDULLAH AYSU: UNUTURSAM FISILDA, UNUTURSAK FISILDAYALIM (07. 11. 2014)

196

Veli Can çelik lise öğrencisiydi, okul harçlığını çıkarmak için çalışmaya gitmişti. Havva Caran Açık öğretim üniversitesi’nde okuyordu. Okul masrafları için gitmişti çalışmaya. Her ikisi de akşam evlerine geri dönemedi.
Bu canların dışında 15 kişi daha akşam evine gelemedi. Bunların 12’isi kadındı. Isparta’ya bağlı Gelendost ilçesinde elma toplamaya gidiyorlardı. Bağkonak Köyü’nde yaşamları noktalandı.
Yaz aylarında Akşehir’de kiraz vişne toplar, sonbahar aylarında Isparta’da elma toplarlardı onlar. Bu 17 can artık evlerine ekmek götürmek için çalışamayacaklar, meyve toplayamayacaklar.
Sömürünün olmadığı, kendi emeğini kendilerinin tükettiği avcılık ve toplayıcılık dönemine ilkel, bu döneme modern, diyenler; modernlik adı altında nasıl vahşileştirdiniz sisteminizi böyle? O dönemde çalışmak mı daha güvenliydi, insancıldı, bu dönem mi? Can alıcı, kan emici hale nasıl dönüştürdünüz böyle?! Görün artık; modern sisteminizdeki kapitalizminiz önce köleleştiriyor sonra köleleştirdiklerini öldürüyor. öldürmediklerini de iliğine kadar sömürmeye devam ediyor. Ankara ölü sevici olmuş seyrediyor. Saray kavgası, can kavgasının önüne geçmiş, almış başını gidiyor. Bu ne düzendir?
Dayıbaşları örgütlü. Bir o kadar da paraya tamah edenler cinsinden varlıklara dönüşmüş; parayı insan yaşamına yeğliyorlar. Midibüsü tıka basa dolduruyorlar. İnanın bana midibüse doldurulanların yerine böyle balık istifi tavuklarını bile doldurmazlardı. O zaman, ölecek tavuklar, kendi kesesinden gideceği için tavukları insanlar gibi istifleyerek taşımazlardı. çünkü giden her can, kendi kesesinden gidiyor. Arkasını arayan yok. Para ceza yemiyor ki bu ülkede!
Düzen öyle bir düzen ki; ölen kendi kesesinden gittikçe, Ankara saray derdinden yiten canları görmedikçe, fazla insan istiflemeye 64 Lira ceza reva görerek düzen sağlamaya yeltendikçe bu kazalar durmayacak. Bu kaza da son olmayacak!
Demem odur ki, Isparta’nın Gelendost ilçesinin Bağkonak Köyü’ndeki midübüsün frenin patlaması sonucu devrilmesi, kaza değildi! Esasen fren balataları sıyrılmış olan hükümetin, yoksulların üzerine devrilmesinin bilmem kaçıncı örneği bu.
Canlarını kaybeden canların sorumlusu dayıbaşları da değil. İnsanları yoksullaştırarak geçimini dayıbaşlarının iki dudağı arasına terk eden, insanın yiyeceği ekmeğin dağıtımını maden ve enerji şirketlerinin vicdanına terk eden bu düzenin mimarı olan siyasetçilerdir. Başka yerde de aramayın. Hepsi de dokunulmazlık zırhına bürünmüş, Ankara’daki sırça köşklerinde ahkâm üzerine ahkâm kesen liderlerin “kuklası” haline dönüş(türül)müş milletvekilleridir.
çünkü düzeni adilleştirecek, şirketlerin değil, halkın haklarını koruyacak yasaları oluşturmak ve uygulamakla görevli olanlar onlardır. Bizler değil! Yoksullar, kurdukları çarkın dişleri arasındaki besinlere dönüştürdüler. Bu dişler, her gün daha fazla can istiyor! Onlar, umarsız, aldırışsız. Nasılsa unutulur diye düşünüyorlar zahir.
Bu yazı geç kalmış bir yazı değil. Hatırlatmadır. Unutursam fısılda. Unutursak fısıldayalım. Unutmayalım! Unutturmayalım!
07. 11. 2014 – öZGüR GüNDEM