ERKAN AYDOĞANOĞLU: BÜTÇE TUZAĞI (06. 11. 2014)

253

2015 yılı Merkezi Bütçe Tasarısı, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. AKP tarafından yapılan bütün bütçeler, o ana kadar yapılmış “en iyi”, “en sosyal” “Eğitime ve sağlığa en çok pay ayıran”, “çalışanların enflasyona ezdirilmediği” bütçe gibi söylemler eşliğinde sunuldu. Ancak 2014 bütçe gerçekleşme tahminleri ve 2015 bütçe taslağında yer alan veriler, bütün bu söylemlerin büyük bir kandırmaca olduğunu açıkça gösteriyor.
önemli bir bölümü işçi ve kamu emekçilerden toplanan vergilerle oluşturulması planlanan 2015 bütçesi emekçiler açısından ciddi tuzaklar içeriyor. Hükümet ile Memur-Sen’in, 2014-2015 yıllarını kapsayan ve Türk-İş’e bile rahmet okutacak bir kıvraklıkla, “Yangından mal kaçırır gibi” imzaladığı “toplu satış” sözleşmesinin sonuçları, 2015 bütçe görüşmelerini özellikle kamu emekçileri açısından daha da önemli hale getirdi.
2014’te kamu emekçilerinin hükümet ve Memur-Sen iş birliği ile tarihte ilk kez enflasyon farkı almayacak. Maaş katsayısına bağlı ödemelerde (ek ders ücretleri, aile, çocuk, doğum ve ölüm yardımı) herhangi bir artış da yok. Buna karşın 2014 enflasyonunun 10 civarında çıkacağının aşağı yukarı belli olması, kamu emekçilerinin tarihin en büyük ekonomik kaybıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Bütün bu kayıplara artan oranlı vergi dilimi uygulaması da eklendiğinde, 2014 yılında kamu emekçilerinin bırakalım zam almayı, hükümete üste para vermek zorunda kaldığını ve 2014’ü en az yüzde 10’luk bir ekonomik kayıp ile bitirmeleri kaçınılmaz.
2014 yılı için taban aylıklara brüt 175 TL, net 123 TL zam yapılması, ortalama memur maaşında yüzde 6’lık bir artış yaratırken, bu artışın devlete maliyeti 7 milyar TL olarak hesaplanmıştı. 2014 bütçesi yapılırken merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 403 milyar TL olması hedeflenmişti. Ancak Maliye Bakanı, yıl sonunda bütçe gelirlerinin 421 milyar TL olmasını beklediklerini açıklandı. Bu, hükümetin 2014 yılı için 21 milyar TL daha fazla gelir elde edeceği anlamına geliyor.
Hükümetin kamu emekçilerine en azından enflasyon farkını ödemek için fazlasıyla kaynak olmasına rağmen buna yanaşmaması ve “Memur-Sen ile öyle anlaşmıştık” demesi tam bir komedi. Memur-Sen’in bir taraftan 2. 5 milyon kamu emekçisini ve emeklileri mağdur ederken, bir dediklerini iki yapmadıkları hükümetlerine tarihin en büyük kıyağını yaptığını ve kamu emekçilerini el birliği ile resmen tuzağa düşürdükleri anlaşılıyor.
2015 yılında kamu emekçilerine yüzde 3+3 zam verilecek olması, bütün ücretliler için temel hesaplama birimi olan asgari ücrete de benzer bir şekilde yüzde 3+3 zam düşünüldüğünün ilan edilmesi, patronlara gelince “teşvik paketleri”, “vergi kolaylıkları” ile doğrudan ve dolaylı olarak aktarılan kaynakların, işçilere ve kamu emekçilerine gelince nasıl buharlaştırıldığını gösteriyor.
Bir süredir KESK’e üye sendikalar, 2014 yılı enflasyon farkının ödenmesi, artan oranlı vergi dilimi uygulamasına son verilmesi ve 12 yıllık ekonomik kayıpların karşılanması gibi taleplerin 2015 bütçesi içinde yer alması için çalışmalar yapıyorlar ve imza kampanyaları düzenliyorlar. Bu çalışmalar, kamu emekçilerinin kendi cephelerinden bütçe hakkına sahip çıkması ve bütçenin tarafı olduğunu somut olarak göstermeleri açısından önemli.
Sendikaların bütçe gelir ve giderlerinin dağılımı üzerinden bir taraftan 2015 bütçesinin gerçek yüzünü teşhir ederken, diğer taraftan emekçilerin bütçe sürecine doğrudan müdahil olmaları kadar bütçe üzerinden yeni tuzaklara karşı da uyanık olmaları gerekiyor.
2015 bütçe görüşmelerine emek cephesinden yapılacak her türlü somut müdahale, bütçenin doğrudan tarafı olmak açısından elbette önemli. Ancak en az onun kadar önemli olan bir diğer nokta da, 2015’te imzalanacak “toplusözleşme”nin yeni bir “satış sözleşmesi” olmaması için bugünden planlamalar yapmak ve emekçilerin gündemi ile mücadeleyi birleştirecek adımlar atmak olmalı.
06. 11. 2014 – EVRENSEL