DR. MURAT ÖZVERİ: ORTA VADELİ PROGRAM: KAMU YARARI GÖZETMEYECEĞİM (25. 10. 2014)

261

Hükümet, Orta Vadeli Programı’nı açıkladı. Programın 264 ve devamı paragraflarında özelleştirmeye ve özelleştirilecek işletmelere ilişkin hedefler belirlenmiş.
Programın 265. paragrafı aynen şöyle: “KİT faaliyetleri, piyasa mekanizmasını bozucu etkiye neden olmayacak şekilde yürütülecektir. ” 272. paragrafı ise aynen şöyle: “KİT’ler; sosyal amaçlı ve kamu yararına yönelik faaliyetler için mümkün olduğunca görevlendirilmeyecektir. “*
Dünya Bankası 2000 yılında yayımlamış olduğu raporunda kamu işletmelerini piyasanın özgürleşmesinin önünde bir engel olarak tanımlamıştı. Dünya Bankasına göre bir işletmenin mülkiyeti kamuya aitse, güçlü bir sendika işletmede örgütlüyse o işletme sorunlu bir işletmedir. Buna göre piyasaların özgürleştirilmesi için işletmeler özelleştirilmeli, sendikanın özelleştirmeye razı edilmesi içinde sendika üyelerine gerekirse iki yıllık ücretleri ödenmelidir.
Orta Vadeli Program’ın Dünya Bankasının düsturundan ayrılmadığını, 265 ve 272. bölümlerden net anlıyoruz. Demek ki kamu işletmeleri piyasa mekanizmasını bozucu bir etki olarak görülüyor ve hükümetin orta vadeli programı bu etkiyi oradan kaldırmayı Dünya Bankasının istediği gibi görev edinmiş: KİT’ler, yani bir kamu işletmesi mümkünse kamu yararını gözetmesin!
Demek ki; esas olan kamu yararı değil esas olan kamu yararını serbest piyasanın insafına terk etmek.
Orta Vadeli Programı okuduğum gün bindiğim taksinin şoförüne Selüloz-İş Sendikasına gideceğimi söyleyince taksiciden bir kamu işletmesinin “Piyasanın işleyişini nasıl bozduğunu!”, “Kamu yararının nasıl ortadan kaldırıldığını” dinledim. SEKA’da Selüloz-İş Sendikası örgütlüydü. Sendika SEKA ile biliniyor, özel sektörde de örgütlü olabileceği sendikal alanın içinden olmayanların aklına dahi gelmiyordu.

O nedenle taksici de “Abi Selüloz-İş mi kaldı? Bitirmek için ellerinden geleni yaptılar, başardılar da” diye başladı söze, “kusura bakma abi ben bu konuda doluyum. Benim dedem SEKA’da işçiydi, babam SEKA’dan emekli oldu. Ben SEKA’nın ekmeğiyle büyüdüm. Zarar ediyormuş muş. Zarar eden bir işletme yedi işletme daha nasıl açar? Biz Nasreddin Hoca gibi bindiğimiz dalı kesiyoruz. Hurda niyetine sattılar. Hurdası kaç fabrika doğurdu. Hakkımı helal etmiyorum abi” diye bitirdi.
SEKA, Türkiye’nin kağıt üreten en büyük kamu kuruluşuydu.
SEKA Türkiye’de ilk kağıdı üretmenin yanında ilk kadın kürek takımını kuran işletmeydi. Kocaeli, SEKA aracılığıyla sinemayla, kreşle, kapalı spor salonuyla tanışmıştı. Tüm bunlar gereksiz kamu hizmetleriydi, öyle mi! öyleyse SEKA yok edilmeliydi, edildi de.
SEKA’da işçiler sarı defter kağıdından sigara kağıdına kadar 71 yıl kağıt ürettiler.
Kocaeli’de SEKA’lı olmak, SEKA’lı sayılmak bir ayrıcalıktı. SEKA’lı olmak bir öz güven nedeni, bambaşka bir kimlikti.
SEKA’nın çırak okullarına 11-12 yaşında başlayan, Türkiye’nin her bölgesinden gelen çocuklarla hem okuyup hem fabrikada çalışan işçiler, fabrikayı bir oyun yeri olarak görerek başlıyor, saklambaç oynadıkları, ilk gizli sigaralarını içtikleri kuytuluklarını ilk gençliklerinin haytalığıyla tanıyor, mezun olunca oyun alanları ekmek tekneleri oluyordu. SEKA kağıt sanayiine ara eleman yetiştirerek “Piyasa mekanizmasını bozuyor”, Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen çocuklara eğitim olanağı tanıyarak “gereksiz yere kamu yararına işler yapıyordu” demek ki!
SEKA Türkiye’de dört kuşağın çalıştığı nadir fabrikalardan birisiydi. Kurulduğu 1934 yılından kapandığı 2005 yılına kadar geçen 71 yılda dede, baba, torun, aynı fabrikada çalışmışlardı. 1994 ekonomik krizinde SEKA Türkiye’de kâr eden ilk dört KİT içinde yer almıştı. SEKA bir kente kimlik vererek piyasanın akışını bozmuştu, serbest piyasa için kapatılmalı, yok edilmeliydi. 2004 yılında SEKA’yı kapatıp bir kısım arazisini park yaptılar. Binalarını belediyenin değişik kuruluşlarına hizmet binası olarak verdiler. SEKA’nın ürettiği selüloz ve diğer kağıt ürünleri üretimi Türkiye’de son buldu, bu ürünler ithal edilmeye başlandı; böylece Türkiye kağıt sanayiinde tümüyle dışa bağımlı hale geldi.
Kocaeli kağıdın başkenti idi, artık değil.
Fabrika binasının yerine kurulan parkın adı SEKA Park.

SEKA’lı SEKA’ya gidiyorum demezdi, “Fabrikaya gidiyorum” derdi, SEKA’lı bunu gururla söylerdi. Başka fabrikalar da var Kocaeli’de ama artık kimse “Fabrikaya gidiyorum” demiyor. Kocaeli’de kadın kürek takımı diye sorma, adama artık gülerler.
Yeni Cumhurbaşkanımız sık sık SEKA’yı park yapmakla övünüyor. Dünya Bankası gözünde piyasaların özgürleştirilmesinin iyi örneğidir SEKA’yı kapatmak. Hükümet ise “gereksiz kamu hizmeti”nden kurtulmuş Orta Vadeli Program’la elde kalan kamu işletmelerini yok ederek, kâr etmekten başka bir şey düşünmeyen piyasadan, kamu yararını gerçekleştirmesini bekliyor!
Kocaeli’de bir garip taksici ise, yok edilen bir kent kimliği, yok edilen bir kültür, yok edilen bir gelenek için “Hakkımı helal etmiyorum” diyor.
25. 10. 2014 – EVRENSEL