NİLGÜN CERRAHOĞLU: KOBANİ VE ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ (11. 10. 2014)

258

Gaziantep olaylarını gördünüz…
Pompalı tüfekler, tabancalar yetmemiş…
Kılıçlar, satırlar çekilmiş…
Kan dondurucu bir manzara.
Irak, Suriye gibi neredeyse üç günde 30’u aşkın kişinin yaşamını yitirdiği, onlarcasının yaralandığı Kobani protestolarını herkes gibi dehşet içinde izledikçe; durumun yalnız trajik değil aynı zamanda Türkiye’ye özgü bir “gerçeküstülük” taşıdığını düşünüyorum.
Sonuçta “barış süreci/çözüm süreci” adına birkaç yıldır mangalda kül bırakılmayan bir ülke burası…
Erdoğan‘ın IŞİD’le PKK’yi aynı kefeye koyup, “Bizim için IŞİD neyse PKK de odur” demesiyle bir anda ipler koptu ve Türkiye’nin batısında, doğusunda zincirinden boşalan eylemlerle “barış/çözüm süreci” berhava oldu.

‘Elimi, bedenimi, canımı koydum!’

İnsan ister istemez Erdoğan’ın oy makinesi için dilinden düşürmediği “çözüm süreci” denen şeyin gerçekte sadece bu topraklara mahsus bir göz boyamadan ibaret olduğunu düşünüyor.
Böyle bir olgu hiç var mıydı, yaşandı mı diye düşünmekten kendini alıkoyamıyor.
Bu satırları yazdığım sırada bile Trabzon’da bir törende konuşan Cumhurbaşkanı büyük retoriklerle bahsettiği “çözüm süreci” için, “Bu meseleye çözüm sürecine elimi, bedenimi, canımı koydum. Her ne pahasına olursa olsun 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için son nefesime kadar da mücadele etmeye devam edeceğim” diyordu.
“Sürece elimi, bedenimi koydum…”, “Analar ağlamasın…”, “Kardeşlik” vs. . Hamasi laflar bunlar…

‘çözüm… kiminle?’

“çözüm süreci”…
“Barış süreci”…
“Açılım süreci” de gerçekte neyin açılımı? Neyin çözümü?
Kiminle barış?
Diyeceksiniz ki aslında herkes neden bahsedildiğini biliyor.
Ama kazın ayağı öyle değil.
“Süreç” diye ortadan öyle anılan siyasi başlığın kendisi bire bir, başlı başına bir hamaset örneği….
Dünyada benzer süreçlere verilen isimlere açıp bakın, bizdeki gibi böyle tam adı konmayan, neyi tarif ettiği tam bilinmeyen genel geçer bir “süreç” markasına rastlayamazsınız.
Bu oranda ciddi, köklü, tarihi bir sorunu çözmek iradesi ortaya konduğunda; önce adıyla sanıyla tam adres betimlenmesi yapılır.
“Kuzey İrlanda Barış Süreci” örneğin…
Veya…
“Bask Barış Süreci/İspanya-Bask Barış Süreci”
İnternette araştırın…
Kilometre taşı tüm çözüm/barış süreçlerini içeren siyasi başlıkların; hep üzerine basa basa konunun muhataplarını açıkça zikrettiğini göreceksiniz.
Afaki “çözüm süreci” ile yalnız Türkiye’den söz ediliyor.
Vikipedi’ye bu kaydı düştüğünüzde karşınıza sade bize mahsus Türk örneği geliyor.
Hiçbir spesifik çözüm sürecine bu şekilde başka nereye çekerseniz oraya gidecek bir genel başlıkla atıf yapılmıyor.
“AKP hükümeti tarafından başlatılan ve halen devam eden sürecin adıdır” diyor örneğin “Vikipedi” “çözüm süreci” için ve sürecin “başlangıcını” şöyle tanımlıyor:
“2009 Oslo görüşmeleri olarak adlandırılan MİT-PKK görüşmelerinin muhtemel başlangıç tarihi addedilir…”

Sivil topluma inmeyen ‘süreç’

Adı harbiden baştan “Türk-Kürt Barış Süreci” olarak bile konmamış; tam nerede, ne zaman başladığı bilinmeyen; her yönüne “muğlaklık” sinmiş, sis perdesi altında götürülen bir süreç bu sonuçta…
Resmi çevreler ve o çevrelerin yandaşlığını yapan medya tarafından bol bol yalnız propagandası yapılıyor…
Ortaoyununa dönüşen “akil adamlar” egzersizi ötesinde, sivil toplum düzeyine doğru dürüst indirilemiyor.
“Kurumsal içeriği” ise tam bilinmiyor ve açılmıyor…
Temcit pilavı gibi bir “çözüm sürecinden” hep bahsediliyor ama bu “Kürt” sözcüğü, resmi ağızlara -“kardeşler” retoriği ötesinde!-bodoslamadan kolayına hâlâ alınmıyor.
Bilinmezliklerle kuşatılan ve bir gizem perdesi ardındaki “çözüm süreci”, konjonktür bağlamında böylece değişen koşullara göre, değişik içeriklerde değerlendiriliyor ve kullanılıyor.
“Süreç”in arkasında, “Bask/Kuzey İrlanda barış süreci” örneklerinde gördüğümüz koordinatları önden tespit edilen uzun soluklu “strateji”ler yerine yalnız “taktik” bulunuyor.
Bunların hepsi, dünya basınında artık doğrudan
“Sultan”
sıfatıyla adlandırılan Erdoğan’ın kişisel projelerine yarayan taktikler…
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turu bertaraf etmek ya da anayasayı değiştirecek oy çoğunluğuna erişmek için devreye sokulan birtakım taktik adımlar…
“çözüm süreci” ile yatıp çözüm süreci ile kalkan bir ülkede bu yüzden şimdi böylesine kontrolden çıkan bir Kobani kâbusuna uyanıyoruz.
11. 10. 2014 – CUMHURİYET