SERKAN ÖNGEL: ‘ZATEN HER YERDE HÜZÜN GÖRÜLÜR’ (08. 10. 2014)

253

Şimdi hüznümüzü görüyoruz nereye baksak. Bir barbarlık belgesi olarak şekillenmeye devam ediyor tarih. Bir kentin önünde diren yazıyor yine. Dozerle değil, tanklarla, ağır silahlarla geliyorlar bu sefer. Ağaçların, ormanların, güvencesiz işçilerin bedenlerine değil, çoluk çocuk, genç yaşlı demeden insan canına susamışlar. Katliamlara sessiz kalmaya alışmış milyonlar şaşkınlıkla izliyorlar bir varlık yokluk mücadelesini. Ortadoğu’nun karanlığa sürüklenen bedeninde kadın, erkek silahlarını kuşanmış bir halk direniyor. Ezidiler katledilirken, esaret ve ölüm kol gazerken, Irak Şam İslam Devleti’nin (ISİD) zulmüne alkış tutanlar, sessiz kalmayı yeğleyenler, şimdi katliamı pazarlık konusu yapmış durumda. Kobane’nin düşmesini, katliamı ellerini ovuşturarak bekliyorlar.
İlginç bir pazarlık sürüyor ABD ile. Esad hedef alınırsa kara hårekatına katılırız anlamına gelen sözler sarfediliyor Başbakan tarafından.
Coen kardeşlerin gerçek hayatta yaşanan bir olaydan yola çıkarak çektikleri Fargo filmindeki araba satıcısı gözlerimin önüne geliyor. İzleyenler bilir, karısını kayınpederine şantaj amaçlı olarak çok tehlikeli iki katile kaçırtan sonra bir dizi seri cinayetin işlenmesine yol açan filmin baş karakterini. Ekonomik sorunlarını çözmek için başvurduğu yöntem kendi küçük hesaplarının içinde boğulur. Böylelikle kendi sonunu da hazırlar. Filmin olay örgüsü IŞİD’in sahneye çıkışı ile pek ortak özellik gösteriyor.
Ve ölüm kirli pazarlıklar içinde yanı başımızda dolaşıyor. önce Esad’ın kellesi isteniyor. “Esad’ın kellesi varsa askerlerimizin hayatını riske atarız” deniyor sanki. Ya katliama direnenler. Onlar da “Esad’da karşı çıkmamanın bedelini ödüyorlar” birilerine yetkililere göre. Herkesin midesi kaldırmaz bu olanları. O yüzden Kobane direnişi, insanlık onuruna sahip çıkma mücadelesidir.
SAVAŞMA ARZUSU
Tezkere Meclis’ten geçti ya. Artık savaş kartı elinde bir siyasal iktidar var ortada. Oradan aldığı güvenle pazarlık sürüyor. Fargo’daki araba satıcısı edasıyla hem de. Walter Benjamin, “politikanın estetize edilmesine yönelik bütün çabalar, tek bir noktada doruğuna varır. Bu nokta, savaştır” der. “En büyük boyutlardaki kitle hareketlerini geleneksel mülkiyet ilişkilerini değiştirmeden koruyarak belli bir hedefe yöneltmeyi, yalnızca ve yalnızca savaş sağlayabilir. Olayın politika açısından ifadesi budur. Teknik açıdan ifadesi ise şöyledir: içinde yaşanılan zamanın bütün teknik araçlarını, mülkiyet koşullarını koruyarak harekete geçirmeyi yalnızca savaş sağlayabilir. ” Savaş tükenme noktasındaki bir iktidarın hayat öpücüğüdür. Bu öpücüğü bu siyasal iktidara verenler kim? Onları unutmamalı.
Gündemimizin merkezine savaş meselesi oturmuşken, kitlelerin ilgisi savaşa yönelmişken, siyasal iktidar kamu kaynaklarının yağmalanması siyasetini derinleştirme gayretinde. 2013 yılında 12. 4 milyar dolarla rekor kıran, bu yılı da 7 milyar dolarlık özelleştirmeyle kapatmayı hedefleyen hükümet, önümüzdeki dönemde özelleştirilmesi planlanan alanları açıkladı. 2015 yılında özelleştirmede rekor kırma hesapları yapılıyor.
NE VARSA SATIŞTA
Elektrik üretim santralları, şeker fabrikaları, otoyol ve köprüler, bazı limanlar, Erzurum Kış Olimpiyatları Tesisleri, Halk Sigorta, Halk Emeklilik, Türksat’a ait Kablo-TV operasyonları, BOTAŞ’ın iletim hatları, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın özelleştirilmesi gündemde olanlardan başlıcaları.
Geleneksel mülkiyet ilişkileri bu süreçte korunmakla kalmıyor. Aynı zamanda özelleştirmelerin sessiz sedası geçiştirilmesinin yolları da döşeniyor.
Ve ölüm yanı başımızda kitleleri seferber etmeye hazırlanıyor. Hüznümüz hepberaber yapabileceklerimizin çokluğu ile yalnızlığımızın sınırları arasında kalmış. Hüznümüzü umuda dönüştüme zamanı.
“Zaten her yanda hüzün görülür/İnsan anlamışsa ansızın, başladığını/ Gökyüzünün, ayaklarının ucunda. ” ülkü Tamer
08. 10. 2014 – BİRGÜN