AZİZ ÇELİK: GREVLERİ ŞİRKET KÂRLARI İÇİN YASAKLIYORLAR: AKP GREV YASAKLAMA ŞAMPİYONU!

122

Grevleri şirket kârları için yasaklıyorlar: AKP grev yasaklama şampiyonu!

AKP yıllardır sistemli biçimde grev hakkını yok ediyor. Etkili hiçbir greve izin vermiyor. Şirketlerin kârları için milli güvenlik bahanesiyle işçilerin haklarını feda ediyor. Türkiye’de grev hakkı artık kağıt üzerinde bile değil ayaklar altındadır. Başkanlık rejimi sonrasında grev yasaklama kararları iyice keyfileşti.

Bakmayın siz grevin Anayasal bir hak olmasına. Bakmayın siz Türkiye tarafından onaylanan uluslararası sözleşmelerin grev hakkını güvence altına almasına. Bakmayın siz Anayasa Mahkemesinin “millî güvenlik” bahaneli grev erteleme kararlarını Anayasaya aykırı bulmasına. Türkiye’de aslında grev hakkı yoktur.

14 Aralık 2024’te Resmi Gazete’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanı kararıyla (idari bir işlemle) Birleşik Metal-İş sendikası tarafından alınan ve bir bölümü henüz uygulamaya bile başlanmayan 4 şirkete ait 10 işyerindeki grevler “milli güvenliği bozucu nitelikte” görüldüğü için 60 gün süreyle ertelendi. Erteleme kararı fiilen yasaklama anlamına geliyor çünkü 60 günlük sürenin bitiminde grevler yeniden başlayamıyor. Bu nedenle hileli bir kavram olan “erteleme” yerine “yasaklama” kavramını kullanacağım. Yasaklanan grevlerde işverenleri Türkiye’nin en büyük işveren örgütlerinden biri olan Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) temsil ediyor. Grev yasaklama kararı yaklaşık 2 bin metal işçisini kapsıyor.

Türkiye’de grev hakkı uzunca bir süredir hükümetlerin ve son zamanlarda ise Cumhurbaşkanının iznine tabidir. Başkanlık rejimi sonrasında Cumhurbaşkanı tek imzayla ve herhangi bir somut gerekçe göstermeden uygun görmediği her grevi yasaklayabilmektedir. Grev Anayasal bir hak olmaktan çıkarılmış, fiilen Cumhurbaşkanının iznine bağlı idari bir uygulama haline gelmiştir. Türkiye’de grev hakkı kağıt üzerinde bile değil artık ayaklar altındadır.

1983 yılında çıkarılan 2822 sayılı yasa ile grev erteleme (yasaklama) mekanizmasının ayrıntıları düzenlendi. AKP 2012 yılında 6356 sayılı yeni bir sendikal yasa çıkardı ancak 12 Eylül ürünü grev erteleme (yasaklama) mekanizmasını aynen korudu.  Her iki yasada da inanılması zor bir hileye başvuruldu. Adı erteleme ama kendisi yasaklama olan bir mekanizma getirildi.  60 günlük erteleme süresi bitiminde grevin yeniden başlaması lazım.

1986 Netaş grevi

Eğer 60 gün içinde Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermezse (ki artık vermiyor) sendika ya işverenle uzlaşmak veya hükümet ve işveren temsilcilerin çoğunlukta olduğu Yüksek Hakem Kurulu’na başvurmak zorunda. Yasa erteleme kavramını kullanarak işçileri kandırıyor. 12 Eylül öncesi grevin geciktirilmesi, soğutulması işlevi görev grev erteleme kurumu, 12 Eylül sonrasında grev yasağı haline geldi. Birleşik Metal-İş’in grevleri 12 Eylül askeri darbesi ürünü, emek düşmanı sendikal mevzuata dayanılarak yasaklandı.

AKP: GREV YASAKLAMA ŞAMPİYONU

DİSK üyesi Birleşik Metal-İş sendikasının grevleri daha önce de defalarca “milli güvenlik” bahanesiyle yasaklanmıştı. Ülkede istikrar yok, ekonomide istikrar yok ama grev yasaklarında istikrar var. İşçi sınıfının en kadim haklarından olan grev hakkı istikrarlı ve ısrarlı bir biçimde yok ediliyor.

AKP hükümetleri Türkiye’yi bir grev yasağı ülkesine çevirdi. 1980 sonrasında en çok grev erteleme/yasaklama kararnamesi yayımlanan dönem AKP’li yıllar oldu. Öyle ki 2003-2023 arasında yaklaşık 90 bin işçi greve çıkabilirken 200 bine yakın işçinin grevi ise yasaklandı. Greve çıkabilen 90 bin işçinin grevlerinin bir bölümü grev sırasında yasaklandığı için gerçekte grev hakkını kullanabilen işçi sayısı 90 binin bile çok altında kaldı. AKP hükümetleri döneminde bir bölümü Bakanlar Kurulu, bir bölümü OHAL Kararname ve bir bölümü de Cumhurbaşkanı kararıyla olmak üzere toplam 21 grev erteleme (yasaklama) kararı alındı. AKP dönemindeki grev erteleme kararlarıyla ilgili hazırladığım ayrıntılı tablo 15 Aralık 2024 tarihli BirGün’de yayımlandı. Ayrıntıları bu yazıda görebilirsiniz.

2017 Şişecam grevi

GREV YASAKLAMALARININ 40 YILI (1984-2024)

İktidarların, sermayenin ‘zarar görmemesini’ sağlamak için uyguladığı grev yasakları, Başkanlık rejimi sonrasında iyice keyfileşti. Erdoğan, grev yasaklarında Özal’ı dahi geride bıraktı.

Türkiye’de grev yasaklamalarının son 40 yılına (1984-2024) bakıldığında toplam 52 grev erteleme kararı/kararnamesi yayımlandığı bunların 21’inin AKP hükümetleri döneminde yapıldığı görülüyor. Son 40 yılda grev yasaklama kararnamelerinden yaklaşık 577 bin işçi etkilenirken. AKP döneminde bu sayı yaklaşık 197 bin. AKP Özel ve ANAP’tan daha fazla grevi erteleyen ve daha fazla işçiyi mağdur eden bir parti.

AKP dönemi en çok grev erteleme kararı alınan ve bu kararların en çok işçiyi etkilediği yıllar. Yasaklama kararlarının yüzde 40’tan fazlası AKP döneminde alındı ve bu erteleme kararları dönem boyunca yasaklama kapsamındaki işçilerin yüzde 34’ünü oluşturdu. AKP adeta bir grev erteleme partisine ve grev erteleme şampiyonuna dönüşmüş durumda.

AYM KARARLARI YOK SAYILIYOR

Yasaklanan grevin devam etmesinin tek yolu var. Danıştay’a iptal ve yürütmeyi durdurma başvurusu yapılabiliyor.  Ancak Danıştay yolu etkin bir yol değil. 2000’lerin başlarında grev erteleme kararlarını neredeyse tamamının yürütmesi Danıştay tarafından durduruluyordu.  Ancak 2014 sonrası grev ertelemelerinde Danıştay’ın tutumu kökten değişti. Artık Danıştay grev erteleme davalarında adeta idarenin noteri gibi davranıyor. Sendikaların başvurularına ya zamanında (60 gün içinde) bakmıyor veya erteleme (yasaklama) kararlarının yürütmesinin durdurulması taleplerini sudan gerekçelerle reddediyor. Danıştay grevin tabutuna defalarca çivi çaktı.

Grev erteleme (yasaklama) kararlarına karşı Anayasa Mahkemesine (AYM) hak ihlali başvurusunda bulunmak mümkün. Nitekim bu yol da nedendi. Önce Türk-İş üyesi Kristal-İş sendikası ardından da DİSK Birleşik Metal-İş sendikası AYM’ye başvurdu. AYM grev erteleme kararlarının hak ihlali olduğunu saptadı. Ancak AYM kararının çıkması birkaç yılı bulabiliyor. Dolayısıyla 60 günlük süre doluyor ve sendikanın eli kolu bağlanıyor. AYM kararı pratik olarak işe yaramıyor. Öte yandan AYM kararlarını uygulatmama konusunda yüklü bir sicili olan hükümet grev erteleme kararlarında AYM kararlarını umursamıyor. Türkiye’nin en yüksek mahkemesinin kararına rağmen hükümet bildiği okuyor.

AYM gerek 2014/12166 saylı Kristal-İş sendikası başvurusu üzerine 2 Temmuz 2015’te ve gerekse 2015/14862 sayılı Birleşik Metal-İş sendikası başvurusu üzerine 9 Mayıs 2018’de verdiği kararlarda Bakanlar Kurulu’nun grev erteleme kararlarının Anayasa ile güvence altına alınan sendika hakkının ihlali olduğuna karar verdi. Kristal-İş başvurusu cam sektöründe Şişecam grubu işyerlerindeki grevlerle, Birleşik Metal-İş başvurusu ise metal sektöründe MESS üyesi işyerlerindeki grevlere ilişkindi. AYM grev ertelemelerinin milli güvenlikle ilişkisine dair inandırıcı gerekçeler ortaya konmadığına, grev erteleme kararının zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca dayanmadığına hükmetti.

AYM kararında ekonomik gerekçelerle grev erteleme kararı alınmasının ekonomik etkileri olan her grevi ertelenmesi sonucu doğurabileceğini ve bunun anayasal haklara ölçüsüz müdahalelere yol açabileceğini vurguladı. Anayasa Mahkemesi kararları aynı konudaki yasama, yargı ve yürütme kararları içinde bağlayıcıdır. Ancak Hükümet ve Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin açık ve gerekçeli içtihadına rağmen aynı tutumda ısrar ediyor, Anayasayı ve AYM kararlarını çiğniyor. Grev erteleme kararları hiçbir somut gerekçeye dayanmıyor.

‘MİLLİ GÜVENLİK’ DEĞİL ŞİRKET KÂRI

Metal grevlerini yasaklamak işçinin elini kolunu bağlamak, hakkını ve alınterinin karşılığını isteyen işçi karşısında metal işverenlerinin yanında saf tutmak anlamına geliyor. Türkiye’de 2000’li yıllarda etkili olabilecek hiçbir greve izin verilmedi. Başta Koç, Sabancı ve İş Bankası gruplarına ait olmak üzere bütün etkili grevler yasaklandı. Bu grev yasaklarının tümü keyfidir.  Milli güvenlik gerekçesi bahanedir, kılıftır. Patronlar ve patron örgütleri grevlerin ertelenmesini talep ediyor. Hükümet de bunun gereğini yapıyor.

Yıllarca grev erteleme uygulamalarını yakından izleyen, grev ertelemeleri üzerinde çalışan ve bu konuda onlarca yazı yazan biri olarak “milli güvenlik” gerekçesinin hiçbir inandırıcılığının olmadığını, asıl sebebin milli güvenlik değil ekonomik olduğunu ve işverenlerin ve işveren örgütlerinin talebiyle grevlerin ertelendiğini adım gibi biliyorum.

Şimdiye kadar çok sayıda grev erteleme dosyasını inceledim. Neredeyse bütün yazışmaları gördüm. Bu yazışmalarda inanılmaz talepler ve iddialar yer alıyor. Bunların bir bölümü yayımladım. Olan şudur: Patronlar dilekçe yazıyor, ekonomik olarak zarara uğrayacaklarını söylüyor. Hükümet veya Cumhurbaşkanlığı da buna milli güvenlik kılıfı geçirerek grevleri erteliyor. Milli güvenlik gerekçeli grev ertelemelerinin hiçbirinde inandırıcı bir gerekçe yoktur. Dahası detaylı bir gerekçe yoktur. Gerekçe patron talebidir. Gerekçe ekonomiktir. Oysa AYM kararına göre ekonomik sebepler milli güvenlik gerekçesi olamaz.

Geçmişte rakı bardağı ve çay bardağı fabrikaları ile un değirmenlerinde yapılan grevlerin ve hatta kağıt sektöründeki grevlerin milli güvenliği bozduğu iddia edilmişti. Şimdi benzer bahaneler üretiliyor.  “Milli güvenlik” grev hakkını yok etmek için kullanılan bir kılıftır. Yoksa iki bin metal işçisinin grevinin Türkiye’nin milli güvenliğini bozduğunu söylemek için insanın hayal gücünün çok geniş olması lazım. Grevler ekonomik nedenlerle erteleniyor, işverenlerin çıkarlarını korumak için erteleniyor ve sonra da milli güvenlik kılıfı geçiriliyor.

GREV HAKKINI KORUMA GREVİ

Şimdi daha açık ve net konuşmak lazım! Anayasanın 54. maddesinde yer alan grev hakkı palavradır, aldatmacadır. Türkiye’de grev hakkı fiilen yoktur. Anayasanın pek çok hükmü gibi 54. maddesi de askıdadır. Bütün grevler Cumhurbaşkanının iznine bağlıdır. Cumhurbaşkanı her istediği grevi milli güvenlik ve genel sağlık bahanesiyle erteleyebilir. Cumhurbaşkanının izin vermediği hiçbir grev yapılamaz.

Türkiye’de grev hakkını koruyacak hukuki bir mekanizma ve kurum maalesef yoktur Danıştay artık grev ertelemeleri konusunda yürütmeyi durdurma kararı vermiyor. AYM kararları ise uygulanmıyor. Kısaca grev hakkı artık teknik bir mesele değildir. Hakikat budur.

Grev hakkı Türkiye’de demokrasinin ve cumhuriyetin yeniden kazanılması mücadelesinin bir parçasıdır. Grev hakkı demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin yeniden kurulmasının bir parçasıdır. Sendikalar ve işçiler artık şu gerçeği anlamak zorundadır: Demokrasi olmadan, cumhuriyet olmadan, laiklik olmadan, hukukun üstünlüğü olmadan grev hakkı da olmayacak. Demokrasi ve cumhuriyetin kaderiyle işçilerin kaderi bir kez daha güçlü biçimde kesişiyor. Demokrasiyi kazanmakla grev hakkını kazanmak bir madalyonun iki yüzü gibidir artık.

DİSK üyesi Birleşik Metal-İş sendikası Anayasaya ve hukuka aykırı grev yasağını tanımayacağını ve grevlere devam edeceğini açıkladı. Metal işçileri patron karşısında yegâne pazarlık güçleri olan grev hakkının fütursuzca ve hukuksuzca ellerinden alınmalarına karşı direniyor. Kısaca ekmek, haysiyet ve hukuk mücadelesi veriyor. Bu mücadele hukuka tastamam uygundur. Dahası hukukun gereğidir.

Metal işçileri bu keyfiliğe karşı grev hakkını savunuyor. Grev yasağına karşı greve devam etmek ve grevi savunmak meşru müdafaadır. İşçilerin elinde başka bir yol kalmadı. Ya yasaklama kararına boyun eğecekler ve boyunlarını işveren ve Yüksek Hakem Kurulu giyotinine sunacaklardı veya kaderlerini kendi ellerine alacaklar.  Grevin makus kaderi artık işçilerin ve sendikaların kararlılığına, direncine ve hukuku savunmasına bağlıdır.

16 ARALIK 2024

Kaynak: BirGün