Et ithalatı da sürer gıda pahalılığı da
Bütün bir yaz şu haberlerle geçmedi mi?
Ürettiği ürününü geçen yılki fiyattan satamayan çiftçi sokağa indi.
Çiftçi ektiği üründen zarar etti; bir de işçilik ücreti ödememek için ürününü tarlada bıraktı.
Fabrikalar alım yapmadı, üretici ürününü sokağa döktü.
Limon dalında çürüdü ve benzeri…
Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı ise çok gururlu! Sanki bunlar bu ülkede yaşanmamış gibi bakanlığının bütçesi Meclis komisyonunda görüşülürken mealen şöyle dedi: “Tarımı ayağa kaldırdık; öyle bir planlama yaptık ki planlama sonunda et ithalatını ülke gündeminden çıkaracağız.”
***
Türkiye İstatistik Kurumu ise başka bir hikaye anlatıyor.
TÜİK’e göre ekim ayında enflasyon artışı yüzde 2.88 arttı. Ama ekim ayında gıda enflasyonu yüzde 4.33! Gıda enflasyonu yüzde 50 daha fazla.
Aylık artışlara bakar mısınız?..
Sebzeler yüzde 24.98
Meyveler yüzde 12.79
Çay yüzde 9.15
Sıvı yağlar yüzde 8.19
Gıda fiyatları el yakıyor. ‘Ucuzcu’ sayılan üç harfli marketlerin birinde karnabahar fiyatını gören kadın isyan ediyordu: 1 kilo karnabahar 80 lira olur mu?
Elindeki alış veriş fişini göstererek sitemini sürdürüyordu: Kışı nasıl geçireceğiz?
Harcamalarının büyük kısmını gıdaya ayıran emekçiler için haklı bir soru. DİSK’in enflasyon raporuna göre en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu yüzde 86.3.
***
Buraya kadar anlattıklarımızdaki çarpıklığı tekrar özetleyelim: Çiftçi zarar etti, hatta ürününü tarlada bıraktı; buna rağmen yurttaş ucuz gıda tüketemiyor; gıda fiyatları artmaya başladı yurttaş kışa endişeli giriyor.
Bu yaman çelişkinin, hükümetin yanlış tarım politikalarından başka bir açıklaması yok.
İyi gözüken şeyler bile iyilik getirmiyor; örneğin zeytindeki üretim bolluğunun ucuzluk ve bereket getirmemesi gibi. Ekonomi gazetesinin eki olarak yayımlanan Tarım gazetesinin manşeti durumu özetliyor: Zeytinde rekor üretim var, sevinen yok!
“Türkiye, 200 milyon zeytin ağacından elde edilen 3 milyon 600 bin ton zeytin, 750 bin ton sofralık zeytin ve 475 bin ton zeytinyağı ile tüm zamanların üretim rekoruna ulaşırken, bu rekor üretime sektörde sevinen yok!”
Bu spotla duyurulan rekor ve umutsuzluğun sebebi de net vurgulanıyor: Uygulanan yanlış politikalar.
TIRPAN EN BAŞINDAN ATILIYOR
Tarım Kanunu’na göre… Tarımsal destekleri gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’inden az olamaz.
Gelecek yıl ön görülen gayrisafi milli hasıla 61 trilyon 540 milyar. Kanuna göre bunun yüzde 1’i yani 615 milyar 400 milyon lirası çiftçiye verilmeli.
Peki gelecek yıl için hükümet ne vermeyi düşünüyor? Sadece 135 milyar lira. Çiftçilere verilmesi gereken 480 milyar 400 milyon lira tırpanlanıyor.
Desteğin yetersizliği bir yana… Verilen destekler üretirken değil sonrasında verildiği için işlevli olmuyor.
Bazı destekler üreticiyi değil özel sektörü besliyor.
Örneğin çay primi. Fark ödemesi destekleri arasında oransal olarak en çok artış yapılanı çay primi. 2023 yılında 380 milyon liraydı, 2025 bütçesinde ise yüzde 475 artışla 2.5 milyar liraya çıkarıldı. Lakin bu ödeme özel sektörün ucuz çay almasına yarıyor.
Şöyle ki… Bu yıl yaş çay fiyatı 17 lira artı 2 lira da prim ile 19 TL açıklandı. Özel sektör 17 lira ve altında (11 liraya kadar indiren de oldu) fiyatla alım yaptı. Devlet özele satan üreticiye de 2 TL ödedi. Özel şirketler aldıkları çayın 2 TL’sini devlete ödetti.
2011 yılından bu yana bütçeden tarımsal desteklemeye verilen pay düşüyor. Desteklerin yetersizliğinin yanında tarım ürünlerinde düşük fiyat uygulaması çiftçileri tarımdan koparıyor. Çiftçi sayısı 2 milyona gerilemiş durumda.
Çiftçi kayıt sisteminde sadece 700 bin çiftçi gözüküyor. Milyonlarca çiftçi tarımdan uzaklaştı.
***
Tarımda ithalat da sürüyor.
Hayvancılıkta kullanılan yemin yüzde 50’sinden fazlası dışarıdan geliyor.
2023 yılında artışa geçen toplam canlı sığır ithalatı 2024 yılında da artmaya devam etmiş. Verilen desteğin yetersizliği nedeniyle devam edecek. Zira inekler kesime gitti, süt üretimi düştü.
Hayvancılıkta desteklerin yetersizliğini ziraat mühendisi kökenli Milletvekili Orhan Sarıbal şöyle özetliyor: Çiftçinin hayvancılıkta toplam gideri 600 milyar TL iken, verilen destek sadece 27 milyar TL.
MÜLKSÜZLEŞTİRME BÜTÇESİ
Hükümetin tercihini şu veriden görmek mümkün. 2024’te faize ödenecek para 1 trilyon 250 milyar lira. Tarıma verilen desteğin tam 14 katı!
Üretici köylüye verilen kıymet ve destekler cılız olunca da çiftçi açığını borçla kapatıyor, borca batıyor. Çiftçinin 2022 yılında bankalara borcu 2.4 milyar lirayken, bugün eylül ayı itibarıyla 768 milyar lira.
3 yılda çiftçinin borcu yüzde 300 arttı.
***
Küresel gıda fiyatları düşerken Türkiye’deki yüksek gıda fiyatlarının sebebi ne? Bakan bu konuya hiç girmiyor!..
Bir plan varsa, görevlendirme de olması gerekmez mi?
Her yıl on binlerce ziraat, gıda, orman, balıkçılık teknolojisi mühendisi, veteriner hekim, mezun olarak kamuya atama bekliyor. Lakin bütçede atamayla ilgili hiçbir kaynak ayrılmamış.
Tarımda sorunlar sürecek.
***
Sorunun kaynağını, çözümünü daha detaylı ele almak gerekir. Şimdilik şu kadarını vurgulayalım: 2025 bütçesi açık ki süregelen çiftçiyi topraktan uzaklaştırma, mülksüzleştirme, ithalat lobilerini besleme tutumunu aynen devam ettirecek.
8 KASIM 2024
Kaynak: Evrensel