YARGININ BAĞIMSIZLIĞINI, YARGI EMEKÇİLERİNİN HAKLARINI İSTİYORUZ!

314

Yargı Yılı Açılıyor…
Yargı Emekçileri Artık Yeter Diyor!

2 Eylül 2024 Pazartesi günü, yargı yılı açılışı dolayısıyla tüm illerde yargı emekçilerinin talepleri için adliyeler önlerinde basın açıklamaları gerçekleştirdik.

Ankara’da Ankara Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasına KESK MYK Üyeleri Sema PINAR ve Bahadır BERDİCİOĞLU ile KESK’e bağlı sendikaların MYK Üyeleri katılarak destek verdiler.

Açıklamada konuşan Merkez Kadın Sekreterimiz Nigar DİNÇER: “İktisat biliminin ortaya koyduğu bir gerçeklik, yoksulluğun ve gelir eşitsizliğinin derinleşmesi toplumda çürümeye ve suç oranlarının patlamasına yol açmaktadır. Bu çürüme yargının iş yükünü artırmakta yargı emekçilerinin iş yükünü içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Yoksullaşmanın ortaya çıkardığı sorunlar, komşuluk ilişkilerinden başlayarak toplumun bütün alışkanlıklarını alt üst etmekte ve çürütmektedir. İfade özgürlüğüne karşı yargının bir sopa olarak kullanılması, demokratik değerlerin alışmasına ve toplumun eleştiri hakkının kısıtlanmasına hatta ortadan kaldırılmasına yol açmaktadır. Siyasi amaçlı uzun tutukluluk süreleri adalet duygusunu ortadan kaldırmaktadır.” ifadelerini kullanarak Adalet Bakanını, yargı emekçilerinin bugüne kadar çözülmeyen sorunlarını çözmeye davet etti.

İllerde okunan açıklama ve fotoğraflar aşağıdadır:

BASINA VE KAMOYUNA

YARGI YILI AÇILIYOR…
YARGI EMEKÇİLERİ ARTIK YETER DİYOR!

Değerli Basın Emekçileri;

Adalet talebinin bütün taleplerin önüne geçtiği koşullarda yargının bağımsızlığı ve yargı emekçilerinin sorunlarının çözümü için yıllardır mücadele ediyoruz. Yargı yılı açılışlarının sarayda yapıldığı bir süreçte, adliyeler önünde yaptığımız eylem ve etkinliklerle yargı emekçilerinin çözülmeyen sorunlarını siz basın emekçileri aracılığıyla kamuoyuna ve yetkililere duyurmaya çalışıyoruz.

Değerli Basın Emekçileri;

Mevcut iktidarın zamanında gizili ortağı olan cemaatle birlikte 2010 yılında gerçekleştirdikleri Anayasa değişikliği referandumu sonrasında yargı alanında tahakküm kuran cemaat ve sonrasında ise AKP iktidarının yargı sistemini toplumsal muhalefeti susturmak, iktidarlarını güçlendirmek için bir araç olarak kullandığı süreci yaşıyoruz. Kendi kurdukları mevcut yargı sistemi içerisinde bile benimsemedikleri yargı kararlarını tanımayan siyasi iktidar, Anayasal hakların kullanılmasını bile keyfi olarak engellemeye çalışıyor.

Milletvekillerinin tutuklanması, Anayasanın amir hükmüne rağmen anayasa mahkemesinin kararlarının uygulanmaması, cezasızlık nedeniyle kadın cinayetlerinin 20 yılı aşan AKP iktidarında her yıl artarak devam etmesi, kadın cinayetlerinin bu kadar arttığı bir dönemde İstanbul Sözleşmesi’nden bir imza ile çekilinmiş ve bu ülkede nerdeyse her gün yaşanan kadın cinayetleri iktidar tarafından normalleştirilmiştir. Mahkemelerde bulunamayan adaletin sosyal medyada örgütlenerek aranması gibi garabetlerin yaşandığı bir ortamda, iktidarı birkaç cümleyle eleştirenler tutuklanırken, kara para aklayanlar, uyuşturucu baronları, suç örgütü liderleri, kadın cinayeti işleyenler vb. hukuka, akla, akla, mantığa ve vicdanlara sığmayan gerekçelerle tahliye edilmektedir.

Ülkede yaşanan 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrasında sorgusuz sualsiz bir şekilde aş ve işlerinden edilen on binlerce kamu emekçisi haklarını hukuk önünde aramaya başlamışlar ancak yargıda yaşanan gecikme nedeniyle ağır mağduriyet yaşamaya devam etmektedirler. Darbe girişiminden bugüne 8 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen hala davaları devam etmekte olup, bu davaların ne kadar süreceği de belli değildir. KHK davalarına bakmak üzere Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nde üç mahkeme görevlendirilmiş olup, 4 yıla yakın zamandır bu mahkemelerde bekleyen dosyalar bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın bir an önce bu sorunu çözüme kavuşturması gerekmektedir.

Değerli Basın Emekçileri;

Anayasa gereği bağımsız olması gereken yargı, adli yargı yılı açılışlarını dahi sarayda yaparak adeta kendi varlıklarını inkâr etmektedirler. Yargı mensuplarının, bağımsızlık sembolü olan düğmesiz cübbelerinin olmayan düğmelerini iliklemeye çalışmaları bile yargının bağımsız olmadığını göstermektedir.

Bağımsız olması gereken yargı erkinin kendisini bağımlı kılınca da yapılan kamuoyu araştırmalarında adalet sistemi en güvensiz kurumların başında geliyor.

Yargı yılı açılışlarının saraylarda yapıldığı bu süreçte yargı adaletsizliği derinleşerek devam etmekte, yurttaşlarımızın hak, hukuk, adalet talebi için adına saray denilen adliyelere başvuruları her geçen gün artarak devam ediyor. Bir yandan yargı hizmetlerine ulaşmanın ekonomik bedelinin, yani dava açma harçları ile avukatlık ücretlerinin artması, bir yandan yıllarca süren dava süreçleri yurttaşlarımızın bu yargı sisteminden beklentilerini zayıflatmaya devam ediyor.

Yoksulluğun arttığı ve gelir eşitsizliğinde gelişmiş ülkeler sıralamasında ilk sırayı kimseye kaptırmayan ülkemizde; yaşanan yoksullaşmayla birlikte yargının iş yükü sürekli artmakta ve içinden çıkılamaz hale gelmektedir. Bu süreçte siyasi iktidar bir türlü bitiremediği yargı reformum paketleri açıklamaya devam etmektedir. İktidarın üst üste açıkladığı yargı reformu paketleri kimsenin derdine deva olmadığı gibi, ağır iş yükü altında ezilen yargı emekçilerinin sorunlarında her defasında görmezden gelmektedir.

Değerli Basın Emekçileri;

ÇARPIK YARGI SİSTEMİNİN BEDELİ YARGI EMEKÇİLERİNE ÖDETİLEMEZ!

Yargı sisteminin bağımsızlığını kaybetmesi, periyodik olarak çıkarılan yargı paketleri dava sayılarındaki artış ve yıllarca süren dava süreçleri yargı emekçilerinin çalışma hayatını kâbusa çevirmiş durumdadır. Bir yandan iş yükü, bir yandan mobbing, bir yanda keyfi olarak açılan soruşturmalar, bir yandan mesai kavramı gözetmeksizin çalışmaya zorlanan yargı emekçilerinin sürekli olarak açıklanan yargı paketlerinde ekonomik, özlük ve sosyal haklarının düzeltilmemesi yetkili olan sendikaların bu durum karşısında sessiz kalmaları yargı emekçilerinin üvey evlat muamelesi görmesine neden olmaktadır.

Yargı Emekçileri açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasında bir ücret almakta olup, 2009 yılından bu yana ekonomik haklarında hiçbir ilerleme sağlanmamıştır.

23 Temmuz 2009 tarihi itibarıyla yasalaşan 6009 sayılı Yasa kapsamında yer alan 3717 sayılı Yasada yapılan değişiklikler yargı emekçilerinin aleyhine sonuç doğurmuş ve yargı emekçilerinin kazanılmış hakkı olan havuz parasının ortadan kaldırılmasına yol açmıştır.

Yargı emekçilerinin bu kâbustan uyanması, sendikamızca yıllardır gündemde tutulan taleplerinin gerçekleşmesinden geçiyor.

ARTIK YETER SORUNLARIMAZA ÇÖZÜM İSTİYORUZ!

  • Ayrım yapılmaksızın, tüm yargı emekçilerine mesai ücreti ödenmesi sağlanmalıdır.
  • Ulaşım ücretleri ayrımsız her ilde verilmelidir.
  • Havuz paralarının, yargı emekçilerinin lehine olacak şekilde düzenleme yapılarak ödenmesine tekrar başlanmalıdır.
  • İş yükü nedeniyle personel alımına gidilmeyip yargı emekçilerinin üzerinde baskı kurularak sorunun çözümüne çalışılmaktadır. Bu uygulamadan vazgeçilerek yeterli personel istihdamı yapılmalıdır.
  • Yargı emekçilerinin 2802 sayılı Yasadan çıkarılarak diğer kamu görevlileri gibi 4483 sayılı Memurun Muhakâmatı Kanunu’na tabi olması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Mobbinge maruz kalan personelin durumunun değerlendirilmesi, mobbingin önlenmesi amacıyla kurumlarda bir kurul oluşturulması, mobbing uygulayan amire yaptırım uygulanması için düzenleme yapılmalıdır.
  • Yargı kurumlarında kreş açılmalıdır.
  • Mülakat değil, liyakat esas alınmalı, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarıyla kurum içinden atamalara devam edilmelidir.
  • Yargı hizmetleri sınıfı oluşturulmalı kadro ve unvanlar yeniden tanımlanmalıdır.
  • İşyerinde hiçbir pozisyon, kadro, unvan ve kademede cinsiyetçi iş bölümü yapılmamalıdır.

Büro Emekçileri Sendikası olarak yargı emekçilerinin taleplerinin karşılanması ve bağımsız bir yargı sistemi için mücadelemiz devam edecek.

Tüm yargı emekçilerini taleplerine ve bu haklı mücadelemize sahip çıkmaya çağırıyoruz!

Yaşasın BES!
Yaşasın KESK!
Yaşasın onurlu mücadelemiz!