MUSTAFA YALÇINER: EKONOMİK KRİZ Mİ, BUNALIM MI, HİÇBİRİ Mİ?..

137

Ekonomik kriz mi, bunalım mı, hiçbiri mi?..

Politikacı, gazeteci ve ekonomistler Türkiye’de ciddi bir ekonomik kriz yaşanmakta olduğunda anlaşıyorlar. Kimi kriz, kimi bunalım diyor, ancak hangisiyse “derin” olduğunda fikir birliği halindeler!

Tartışılmaz bir gerçek ki, AKP izlediği ekonomi politikalarıyla ülke ekonomisini kendisini zor toparlayabileceği bir noktaya, emeğiyle geçinenleriyse derin bir sefalete, hatta açlıkla yüzleşmeye sürükledi.

Tarımı neredeyse bitirdi; özellikle küçük üreticiler ekim yapamaz haldeler. Gübre, tohum, mazot, sulama vb. giderleri yükselirken düşük fiyatların dayatıldığı tarım ürünleri maliyetlerini kurtarmıyor. Buğday, çay, fındık… tüm ürünlerde böyle.

Ortalama ücret düzeyine yükselen asgari ücretle geçinmek olanaksız. Kira bir yana karın doyurmaya yetmez halde. Üstelik ulaşım da zamlanıyor. Hele emeklilerin hali sözcüğün gerçek anlamıyla perişan. Temmuz geçti, “Enflasyonu azdırır” denip ücretlere zam yapılmadı ve emeklilerle birlikte işçi ve emekçilerin sırtındaki yük ağırlaştıkça ağırlaşıyor.

Enflasyonu düşürüyoruz” laflarına rağmen fiyat artışları ise sürüyor. Henüz enflasyon artış oranı bile yavaşlamadı! Ücretler dışında zamlanmayan şey yok. Emek-gücü dışında alınır-satılır her şey ateş pahası.

Üstelik faiz artışları kredi kartlarıyla borç çevirerek az-çok geçinmeye çalışmayı da olanaksızlaştırdı.

Bunlar gerçeklerimiz.

Bir diğer gerçeğimizse bankalarla tekelleşmiş şirketlerin kârlarının ve dolar milyonerlerinin sayısının artmakta oluşu.

AKP izlediği ekonomi politikalarıyla tarımdan sanayi ve bankalara, işçi ve emekçilerden sermayedarlara gelir transferini hızlandırdıkça hızlandırıyor. Altta kalanın canı çıksın hesabı! Nereye kadar gider böyle?

Bu durum, ekonomistler içinde olmak üzere hemen herkesçe “ekonomik kriz” ya da “bunalım” olarak nitelendiriliyor! Ekonomi gerçekten krize girdiğinde söyleyecek sözleri kalmayacak ki, gidişat o yönde.

Ekonomik kriz ya da aynı şey demek olan bunalım, bir parti ya da yönetimin izlediği ekonomi politikalarıyla ne gelir ne de gider. Ekonominin kendi yasaları vardır ve ülkeyi yönetenleri izledikleri ekonomi politikalarıyla krize gidişi hızlandırır ya da yavaşlatır ama kriz ya da bunalımı yaratamaz, yoktan var edemez.

Ekonomik kriz, üretimle onun tüketilerek gerçekleşmesi arasındaki dengesizlikten, değişim ilişkilerindeki bozulmadan ürer. Üretim fazlası birikir ve tüketilerek yeniden üretim yapılabilmesi için yatırıma yöneltilemezse kriz ya patlamış ya da kapıda demektir.

Peki Türkiye ekonomisine ilişkin rakamlar ne söylüyor?

IMF’nin temmuzdaki tahmini 2024’te ekonominin yüzde 3.6 büyüyeceği yolunda. Ekonomi geçen yılın son çeyreğinde yüzde 4 büyümüştü. Bu yılın ilk çeyreğinde ise yüzde 5.7 büyüdü.

Büyümenin asıl dinamik unsuru olan sanayi üretimi, kasım 2022’de yüzde 1.8, geçen yıl şubat ve nisan’da yüzde 8.8 ve yüzde 1.2 azalmasının dışında diğer aylarda yıllık olarak sürekli artışta. Geçen yıl temmuzda yüzde 7.4, ağustosta yüzde 3.1, eylülde yüzde 4 artan sanayi üretimi bu yıl oca’ta yüzde 1.1, şubatta yüzde 11.5, martta yüzde 4.3 arttı.

Dolayısıyla şimdiye kadar ekonomik krizden söz edenlerin kuru sıkı attığı kesin.

Ancak!…

Geçen yılın da aynı aylarında azalsa bile, sanayi üretiminin bu yıl nisanda yüzde 0.7, mayıs’taysa yüzde 0.1 azaldığı da bir gerçek.

Üstelik 2023’te konut satışları, bir önceki yıla göre yarı yarıya azaldı. 2024’ün ilk altı ayındaki satışlar ise, 2023’tekinin ¼’ü kadar. Ve 2024 nisan ve mayısında inşaat maliyetleri yüzde 72 arttı. Üretim koşulları zorlaşırken satışlar azalıyor.

Düşüş dış ticarette de yaşanıyor; düşüşünün bir etkeni yüksek faiz ve “sıkı para politikası” olan ihracat mayıs dışında diğer aylarda düştü, önemli ölçüde sanayi üretiminin girdisini sağlayan ithalattaki azalma eğilimi ise genel. İhracat birim değer endeksi de sürekli düşüyor. 2024 haziranında ihracat önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8.3 azaldı, ithalattaki azalma da yüzde 4.4.

Bunlar, bir ekonomik krize gidişin gerçek belirtileri. Sürecek mi geçici mi, göreceğiz; ancak yüksek faiz ve sıkı para politikası sanayi üretimi düşüşünü de pekiştirici etkide bulunuyor. Durgunluk ve TÜİK yüzde 8.4 dese de işsizlik oranı artışı kapıdaki tehlike! Zaten başlamış olan işten atmalar kitlesel hal alabilir. Dikkat!

İşsizlik düşük ücrete benzemez ve sonuçları tahmin edilemez!

6 AĞUSTOS 2024

Kaynak: Evrensel