Ülkemiz topraklarında yaşayan farklı kimlik, kültür ve inançlara sahip halkların emperyalist işgale karşı birlikte mücadelesinin zaferle sonuçlanması ile kurulan Cumhuriyet’in üzerinden tam bir asır geçti. Geride bıraktığımız 100 yılda emperyalizme karşı verilen savaşın anti demokratik anlayışa, asimilasyon politikalarına karşı da verilmemesi ve farklılıkları tek potada eritmeye dayalı resmi ideoloji dayatması nedeniyle Cumhuriyetin demokratikleşmesi gerçekleşmedi. Bu nedenle Kürt toplumsal fay hatları canlılığını korumaya devam etti. Sancılı süreç AKP’li yıllarla birlikte Cumhuriyet’in kendisinin de temel niteliklerini kaybetme, emperyalistlerle işbirliği, devletin Türk-İslam sentezine dayalı olarak yeniden reorganizasyonu ile yeni bir aşamaya geldi.
AKP iktidarı döneminde, bırakalım Cumhuriyetin demokratikleştirilmesini, emekçilerin, kadınların mevcut kazanımları dahi birer birer ortadan kaldırılmış, laiklik karşıtı gericiliğe ve her alanda tekçiliğe dayalı bir yönetim anlayışı hâkim hale gelmiştir.
Cumhuriyet, AKP iktidarında adım adım otoriter bir yapıya büründürülmüş, parlamento işlevsiz hale getirilmiş, kuvvetler ayrılığı “kuvvetler aynılığına/tekliğine” dönüştürülmüş, anayasa fiilen ortadan kaldırılmış, kutuplaştırma siyaseti derinleştirilmiştir. Böylelikle adı Cumhuriyet olan ancak temel özelliklerini kaybetmiş bir rejime dönüştürülmüştür. Tek Partiye ve Tek Adama göre inşa edilen yeni rejimin çözülmemiş sorunlarına rağmen Cumhuriyet ile bir hesaplaşma içerisinde olduğu kuşku götürmez bir gerçekliktir. Nitekim İsrail-Filistin’de devam eden çatışmaların gerekçe haline getirilerek 100. Yılında dahi Cumhuriyet vurgusunun geri plana itilmesi mevcut iktidarın siyasal ve ideolojik tercihini göstermektedir.
Bu politikalar ülkemizde toplumsal gerginliği, şovenizmi, milliyetçiliği daha da yükseltmekte, Kürt sorunu, Alevilerin eşit yurttaşlık talebi gibi sorunların diyalog ve barışçıl yollarla çözümünü zorlaştırmaktadır.
Gelir adaletsizliği, emeğin güvencesizleştirilmesi, ücretlerin düşürülmesi ve sosyal hakların gasp edilmesiyle emekçi sınıfların yaşamını doğrudan etkileyen bölüşüm sorunu giderek daha da ağırlaşmıştır. Tüm emekçilerin, çalışma koşulları esnekleştirilip iş güvenceleri ellerinden alınarak taşeronlara teslim edilmektedir.
Tüm yurttaşların parasız, eşit, nitelikli, erişilebilir ve anadilinde kamu hizmeti alma hakkını yok sayan düzenlemelere her gün bir yenisi eklenmektedir. Toplumsal yaşam siyasal İslam’ın referansları temel alınarak cinsiyetçi, piyasacı, gerici ve otoriter biçimde dizayn edilmeye çalışılmaktadır.
Kadınların yıllardır mücadele ederek kazandıkları haklarına yönelik saldırılar artmakta, kadını sadece aile olarak tanımlayan, aile dışında varoluşunu kabul etmeyen politikalarla toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleştirilmektedir.
100. Yılında Cumhuriyetin Demokratikleşmesi Yakıcı Bir İhtiyaç Haline Gelmiştir!
Tek Adam Rejimine son veren, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, laik yeni bir anayasa üzerinde şekillenecek Demokratik bir Cumhuriyet karanlık gidişata son verecek yegâne çıkış yoludur!
Emek mücadelesi ile demokrasi mücadelesi arasındaki kopmaz bağları gören, gücünü fiili ve meşru mücadeleden alan kamu emekçilerinin örgütü KESK, gerçek anlamda demokratik bir cumhuriyetin ancak emekçilerin, ezilen tüm kesimlerin, ötekileştirilenlerin, kadınların ve gençlerin birlikte ve ortak mücadelesiyle gerçekleşeceğine inancını korumaktadır.
KESK, başta emeğin hakkı, sendikal özgürlükler olmak üzere ülkemizin eşitlikçi, özgürlükçü, halkçı, laik, barıştan, toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana, hukuku üstün tutan demokratik bir cumhuriyette yaşamak için mücadeleyi kararlılıkla sürdürecektir.
YÜRÜTME KURULU