AZİZ ÇELİK: BİR EV İÇİN BİR ÖMÜR MÜ!

464

Konut almak giderek zorlaşıyor. 1970’lerde bir işçi kıdem tazminatıyla ev sahibi olabilirken günümüzde bu tazminat evin yüzde 15’ini karşılıyor. Megakent İstanbul’da bir asgari ücretli 2010’da ev sahibi olmak için 340 ay çalışmak zorundayken 2022’de 492 ay çalışmak zorunda.

 

Toplu Konut idaresinin (TOKİ) 2 yılda 250 bin “sosyal konut projesi” gündemde önemli bir yer tutuyor. 20 yılda toplam 1 milyon 170 bin konut, yılda yaklaşık 60 bin konut yapan TOKİ böylece yılda 125 bin konut yapmış olacak. 20 yılda yaptığının yüzde 21’ini iki yılda yapacak. TOKİ seçim öncesi hızını artırmış! “TOKİ çalışıyor” ama konut sahipliği ne durumda? Asıl bakılması gereken husus bu. Kimse bundan söz etmiyor. Öte yandan 9-10 milyon hanenin konut sahibi olmadığı ülkemizde iki yılda 250 bin konut devede kulak kalacak.

Emekçinin konut sahipliği oranı düşüyor

Türkiye’de konut sahipliği genel olarak gerilerken yoksul hanelerin konut sahipliğinde çok daha büyük bir gerileme var. TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre 2006’da yüzde 60,9 olan konut sahipliği 2021’de yüzde 57,5’e gerilemiş. Kentleşme, konut ve eşitsizlik üstüne çalışmalar yürüten K. Murat Güney’in hesaplamalarına göre Türkiye’de düşük gelirli hanelerin konut sahipliğinde ise çok daha büyük düşüş var. 2006’da yoksul hanelerin yüzde 59,3’ü konut sahibiyken 2021’de bu oran yüzde 49,4’e gerilemiş. DİSK-AR tarafından 2021 yılında yapılan bir saha çalışmasının sonuçlarına göre ise işçilerde konut sahipliği yüzde 42 düzeyinde.

Görüldüğü gibi işçilerin ve dar gelirlilerin konut sahipliği ortalamanın oldukça altında ve konut sahipliği oranı giderek düşüyor. Bir yandan artan konut fiyatları konut sahibi olmayı artık imkansız hale getirirken öte yandan kiralardaki astronomik artış vahim bir barınma sorunu yaratıyor. Anlaşılan hükümet artık dayanılmaz hale gelen barınma sorunu için seçim öncesi bir “beklenti” yaratmak istemiş. 250 bin konuta daha ilk günlerden 2 milyondan fazla başvuru olduğu düşünülecek olursa (bu sayının başvuru tarihi sonuna kadar birkaç milyon daha artması mümkün) barınma sorununun vahametini anlamak mümkün.

Bir yandan dudak uçuklatan fiyatlara lüks konutlar kapış kapış satılırken öte yandan kentin neresinde inşa edileceği belli olmayan, şehre ulaşımın ne kadar süreceği bile bilinmeyen 80-90 metrekare konutlar için 10 kat, 20 kat başvuru var. Sebep çok basit. Artık emek geliriyle konut almak hayal haline geldi. O nedenle sosyal konuta, ucuz konuta akın var. Hemen söyleyelim: Konut/barınma sorunu da sınıfsal ve bölüşüm meselesi ile yakından ilişkili. Konut meselelerine baktığı anlaşılan Bakan Kurum “Asgari ücretli dişini sıkarsa sosyal konut sahibi olabilir” diyor. Üzerinde durmaya değmez. İzahı olmayan şeyin sadece mizahı olur.

Asgari ücretli 41 yılda ev alabiliyor

Gelir bölüşümü bozuldukça emek gelirleri düştükçe barınma sorunu çok daha çarpıcı hale geliyor. Bugün konut fiyatları ile emek gelirleri arasındaki makasın nasıl hızla açıldığını anlatmaya çalışacağım. Asıl mesele emek gelirlerinin alım gücünün düşmesi. Merkez Bankası verilerine göre Temmuz 2021’den Temmuz 2022’ye, bir yılda konut fiyatları Türkiye çapında yüzde 173, İstanbul’da ise yüzde 200 artmış. Ne döviz fiyatları ne asgari ücret artışı ne başka bir kalemde bu kadar artış olmadı.

Merkez Bankası konut fiyat endekslerinin elde edilebildiği 2010 yılından bu yana (toplam 13 yıl) konut fiyatları ile emek gelirleri arasındaki makas açıldı, adeta uçurum söz konusu. 2010-2022 arasında yıllık ortalama konut fiyatları Türkiye çapında yaklaşık 10,5 katına çıkarken, İstanbul’da yaklaşık 12 katına çıktı (Grafik). Bunun anlamı 13 yıl önce 200 bin TL olan bir konutun 2022’de 2 milyon 100 bin liraya, İstanbul’da ise 2 milyon 400 bin liraya çıkmasıdır. (Kuşkusuz konut fiyatları yaklaşıktır. Semte, yaşa ve büyüklüğe göre değişmektedir.) Aynı dönemde emek gelirlerinin artışına baktığımızda konut fiyatlarının çok altında artışlar söz konusu (Grafik).

Kaynak ve açıklama: TCMB, SBB, ÇSGB ve sendikaların verilerinden derlendi. Veriler 2010:100 olacak şekilde yeniden hesaplandı. Veriler yıllık ortalamadır. Emek gelirlerindeki artış net üzerinden hesaplandı.

Asgari ücret emek gelirleri arasında diğerlerine göre en fazla artan gelir grubu. Ortalama yıllık net asgari ücret 13 yılda 8,3 katına yani 100’den 830’a çıkmış. Ancak en yüksek artış oranına sahip asgari ücret bile konut fiyatlarının çok gerisinde kalmış. Asgari ücretle konut almak 2010’da da epeyce zordu. Günümüzde daha çok daha zorlaştı. İstanbul’da ise zorun da zoru. Yukarıdaki daire fiyatlarından (2010: 200 bin TL) hareket edecek olursak Türkiye genelinde bir asgari ücretlinin ortalama bir konut için çalışması gereken süre 340 aydan 430 aya, İstanbul’da ise 340 aydan 492 aya çıktı. Şöyle söyleyelim İstanbul’da bir asgari ücretli 2,4 milyon değerinde bir ev için yemeden içmeden tamı tamına 41 yıl çalışmak zorunda. Asgari ücretle ev almak böyle bir şey Bakan Bey!

İşçiler için geçmişte ev sahibi olmanın en önemli yollarından biri işçi yapı kooperatifleriydi. İşçiler, sendikalar İstanbul’un (Koşuyolu, Acıbadem, Levent, Merter, Kartal) merkezi semtlerinde işçi yapı kooperatifleri yoluyla işçilere evler inşa ettiler. Bunların bir bölümü hala durur. Geçmişte işçilerin konut sahibi olmasının bir diğer yolu ise kıdem tazminatı idi.

Kıdem tazminatı evin yüzde 15’ini alabiliyor

Özellikle sendikalı işçiler için kıdem tazminatı büyük bir güvenceydi. 1970 ve 1980’li yıllarda kıdem tazminatı ile rahatlıkla bir ev alınabilirdi. ÇAYKUR’dan 1985’te emekli olan babam kıdem tazminatıyla İstanbul’da ev alabilmişti. 1980’lerin başlarında kıdem tazminatı tavanı asgari ücretin 7,5 katı ile sınırlıydı. Diğer bir ifadeyle işçiler asgari ücretin 7,5 katı kadar kıdem tazminatı alabiliyordu. İşçilerin ücretleri bu tavana erişebiliyordu veya gün olarak daha yüksek gün sayısından kıdem tazminatı alabiliyorlardı. Eğer 12 Eylül’deki kıdem tazminatı korunsaydı şu anda tavan miktarı 50,5 bin lira olurdu. Temmuz 2022 itibariyle kıdem tazminatı tavanı ise 15,4 bin liraya yükseldi. Kıdem tazminatıyla artık neden ev alınamadığı sanırım anlaşılmıştır.

2010-2022 arasında kıdem tazminatı tavanı sadece 5,3 kat arttı. Konut fiyatları ise 10 ile 12 kat arttı. Bir diğer ifadeyle kıdem tazminatının konut fiyatları karşısındaki gücü yarıya yakın düştü. Tavandan kıdem tazminatı alan ve 25 yıllık kıdemi bir işçinin kıdem tazminatı 2010 yılında bir ortalama bir ev fiyatının yüzde 31’i iken, bu oran 2022 yılında Türkiye ortalamasında yüzde 16’ya, İstanbul’da ise ev fiyatının yüzde 14’üne geriledi. Özetlersek 12 Eylül öncesinde kıdem tazminatıyla ortalama bir ev alabilen bir işçi 2010’da evin sadece yüzde 31’ini, 2022’de ise sadece yüzde 14 veya 16’sını alabilir hale geldi. Kıdem tazminatı ile ev almak artık hayal.

Sosyal konutlardan emeklilere de kota ayrılmış. Peki emekli aylıkları ve memur maaşlarının konut fiyatları karşısında durumu ne? 2010-2022 arası 13 yılda ortalama memur emekli aylığı 6,1 kat, işçi emekli aylığı ise 5,9 kat artmış. Konut fiyatları ise Türkiye çapında 10,3, İstanbul’da 12 kat artmış. İşçi emeklisi 200 bin liralık bir evi 256 ayda (22 yıl) satın alabilirken, 2022’de 452 ayda (38 yıl) satın alabilir duruma düşmüş. Emekli aylığı ile ev almak bir yana emekli aylıklarının alım gücündeki düşüş oldukça çarpıcı. Emeklinin ev almaya ömrü yetmez.

Son olarak memur maaşlarının konut fiyatları karşısındaki durumuna bakalım. Ortalama memur maaşı (öğretmen 4/1) 2010-2022 arasında 6 kat artmış. Böylece İstanbul’da yaşayan bir öğretmen 2010 yılında 200 bin lira değerindeki bir ev için 113 ay çalışmak zorundayken, 2022 yılında 230 ay çalışmak zorunda. Bu sürelerin yeni ve daha düşük maaş alan memurlarda daha da yükseleceği açık.

Sosyal konut, kooperatif ve bölüşüm

Görüldüğü gibi emek geliri ile konut sahibi olmak giderek zorlaştı ve hatta düşük gelirliler için imkansız hale geldi. Pek çok emekçi bir ömür çalışsa da bir ev almaya yetecek kadar gelir elde edemiyor. Asgari ücretlinin ömrü ev almaya yetmiyor. Ev sahipliği geçmişte de zordu ancak 12 Eylül sonrasında emek gelirlerinin alım gücünün düşmesi sonucunda emekçilerin konut sahipliği daha da zorlaştı. Gelir bölüşümünün daha da kötüleşmesi sonucu konut sahipliğinde de bir asimetri oluştu. Emekçilerin konut sahibi olması zorlaştığı için emekçilerde konut sahipliği azalmaya başladı. Öte yandan gelir eşitsizliğinin artması sonucu çok küçük bir grup dudak uçuklatan fiyatlara lüks konutlara sahip olmaya başladı.

Bütün inşaat teşviklerine rağmen, inşaat ile onca övünülmesine rağmen AKP döneminde de emekçilerin konut sahipliği oranı düştü ve konut sahibi olması zorlaştı. Emekçiler geçmişe göre konuta bütçelerinden çok daha büyük pay ayırmak zorunda ve konut için çok daha uzun süre çalışmak zorunda. Bu yüzden kamunun herkese yetecek ucuz sosyal konut üretmesi, emekçilerin yapı kooperatiflerinin canlandırılması ve emekçilerin konut giderlerini karşılayacak düzeyde bir gelire sahip olması esas meseledir. Kısacası konut meselesi de bir bölüşüm sorunudur, sınıfsal bir sorundur. Bir ev için, barınmak için bir ömür harcamak olacak iş değil.

19 EYLÜL 2022 – BİRGÜN