KONFEDERASYONUMUZ KESK’İN ÇAĞRISIYLA, İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA, ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI SAMSUN CUMHURİYET MEYDANI’NDAYDIK!

394

Konfederasyonumuz KESK’in çağrısıyla, “İşsizliğe, Yoksulluğa, Zamlara Karşı Alanlardayız, Özelleştirmeler İptal Edilsin” şiarıyla 19 Mart Cumartesi günü Samsun Cumhuriyet Meydanı’ndaydık.

Amasya, Artvin, Bayburt, Çorum, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Sinop, Tokat, Trabzon ve Samsun illerinden onbinlerce Kamu Emekçisinin katılımıyla gerçekleştirilen miting, olumsuz hava koşullarına karşın coşkuyla gerçekleşti.

Mitinge, Genel Başkanımız Bahadır Berdicioğlu, Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreterimiz Özer Avanaş, Genel Mali Sekreterimiz İsmet Temel ve Genel TİS ve Hukuk Sekreterimiz Cengiz Yılmaz katıldı.

KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil tarafından okunan açıklama aşağıdadır:

”İşsizliğe, Yoksulluğa, Zamlara Karşı Alanlardayız” ”Özelleştirmeler İptal Edilsin” #geçinemiyoruz

Merhaba; hayatı var edenler, üretenler

Merhaba, emeği, alınteri, ekmeği  ve onurlu bir gelecek düşü için hayatını, haklarını, kazanımlarını, ormanını, deresini, suyunu, tarlasını, geleceğini savunanlar.

Merhaba, bu eşsiz coğrafyanın her karışında,  her zaman omuz omuza yürüdüğümüz dostlar…

Hepinizi konfederasyonumuz KESK adına sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

Aylardır ülkenin dört bir yanında milyonların GEÇİNEMİYORUZ  feryadı yankılanıyor. Bugün burada bu feryadı emeğin çok sesli korosu ile yükseltmek için bir aradayız, hoş geldiniz.

Değerli Dostlar,  şair diyor ki;

“Yolun düşerse kıyıya bir gün,

Ve enginin maviliklerini seyre dalarsan,

Dalgalara göğüs germiş olanları hatırla.

Selamla, yüreğin sevgi dolu.

Çünkü onlar fırtınayla çarpıştılar

Eşit olmayan savaşta

Sana liman gösterdiler uzakta”

Dostlar;

Rize, Artvin, Trabzon, Giresun, Sinop, Ordu, Çorum, Tokat, Amasya, Gümüşhane, Bayburt’tan düşüp yollara geldiğimiz bu  kıyı ve liman kenti olan Samsun’ dan  bizim de selam göndereceklerimiz var.

Selam olsun;  işi, aşı için, insanca bir yaşam ve onurlu bir gelecek mücadelesini büyütenlere..

Selam olsun, karşılarına çıkarılan tüm engellere, dalgalara göğüs gerenlere, fırtınalarla çarpışanlara.

Selam olsun,  eşitlik, özgürlük, barış,  emek ve demokrasi mücadelesine dünden bugüne uzanan bir liman olmak için ter dökenlere.

Selam olsun,  KHK’larla haksız, hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve adalet arayışından vaz geçmeyenlere,

Selam olsun, Amazonlar’dan günümüze susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz diyerek yaşamlarına sahip çıkanlara…

Selam olsun, savaşın, militarizmin yıkıcılığına karşı BARIŞ türküsünü söyleyenlere,

Selam olsun,  gelecek güzel günlerin filizlerini ellerinde, yüreklerinde, beyinlerinde taşıyanlara.

Selam olsun, Karadeniz’in hırçın, inatçı, kararlı yüreklerine,

Bin selam olsun,  nerede olursa olsun karakışı bahara, umuda çevirenlere.

Değerli Dostlar

Kamu emekçisi, işçisi, asgari ücretlisi ile emeklisi,

İşsizi,  kadını,  EYT’lisi,  küçük esnafı, çiftçisiyle hepimiz çok zor bir süreçten geçiyoruz.

Her yeni güne yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz.

Elektriğe zam, doğalgaza zam, akaryakıta zam, ekmeğe, tüpe, toplu taşımaya zam. Gıdaya, tekele, mevsimlik meyve ve sebzeye, mazota, gübreye zam üstüne zam geliyor.

Toplumun alınteri ile emeği ile yaşam mücadelesi veren %99 olarak hepimiz zam kasırgasını iliklerimize kadar yaşıyoruz.  Fahiş elektrik, doğalgaz faturaları yüzünden bu kara kışta ısınma ile beslenme arasında seçim yapmaya zorlanır hale geldik.

Ne yeteri kadar ısınabiliyoruz, ne de yeteri kadar beslenebiliyoruz.

Enerji alanında yaşadığımız zamlar, yani elektriğe, akaryakıt ürünlerine, doğalgaza yapılan zamlar suya atılan bir taşın oluşturduğu halkalar gibi her alana yansıyor.

TÜİK tarafından açıklanan verilere göre resmi yıllık enflasyon  %55’e,  gıda enflasyonu %65’e, ulaştırma enflasyonu %76’ye çıktı.

Ama bizim faturalarımıza yansıyan gerçek enflasyon, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız hayat pahalılığı çoktan %100’ü aştı.  Market sepetlerimiz, pazar arabalarımız artık bomboş..

Değerli Dostlar,

İğneden ipliğe, ekmekten suya zam üstüne zam yağmuru devam ediyor.

Ama bir tek bizim maaşlarımız, ücretlerimiz, gelirimiz yıllardır artmıyor.

Hep söylüyoruz;  resmi rakamlar yalan, yoksulluk,  işsizlik gerçek.

İktidarın “tarihi artış” yaptık diyerek net 4.253 TL’ye çıkardığı asgari ücret bırakalım yaşadığımız gerçek enflasyonu resmi enflasyon karşısında bile yılın ilk iki ayında buharlaştı. Son ekmek zamları ile 10 milyon asgari ücretlinin masasından bir yıl içinde 196 ekmek eksildi.

Başta kadın emekçiler olmak üzere tüm emekçilere gittikçe daha güvencesiz bir çalışma yaşamı dayatılıyor. Kadın işsizliği ve  güvencesiz, kayıt dışı çalışma ortamlarında taciz ve mobbing her geçen gün artıyor.

Emeği ile geçinen tüm kesimler gibi maaşları gerçekçi olmayan  resmi enflasyona göre artırılan 6 milyon kamu emekçisi ve emeklisi olarak bizler de yoksulluktan, sefaletten payımızı fazlası ile alıyoruz.

Mevcut iktidar, “Enflasyon artmaya devam edecek ama siz sene başında yaptığımız %7,5’luk maaş zammı ile Temmuz’a kadar idare edin” diyerek bizimle açıkça dalga geçiyor.

Pembe tablolar çizmeye, “dünya bizi kıskanıyor, büyümede rekor kırdık” demeye devam ediyorlar.

Buradan soruyoruz, bu ülkede yıllardır kim büyüyor?

Yılın daha ilk ayında aldığı ücret açlık sınırının altında kalan 10 milyon asgari ücretli mi büyüdü?

Yıllardır Kim Büyüyor?

Milli gelirden sadece %3,5 pay alıp toplam verginin %22”sini ödeyen toplumun en yoksul kesimi mi büyüyor?

Kim Büyüyor bu ülkede yıllardır?

Bir simidin fiyatının 3 TL’ye, bir bardak çayın fiyatının 4 TL’ye çıktığı koşullarda 2 bin 500 TL’ye mahkum ettiğiniz emekliler mi büyüdü?

Emekli olması haksız yere engellenen EYT’liler mi büyüdü?

Kim zenginleşiyor? Her gün artan mazot, gübre, ilaç maliyeti yüzünden toprağını ekemez hale getirdiğiniz çiftçi mi büyüyor?

Kimin geliri arttı?  Bafra’da, Alaçam’da, Yakakent’te, Ondokuzmayıs’ta bin bir emekle ülkenin en kaliteli çeltiğini üreten ama ürününe her yıl daha düşük fiyat verilen çiftçinin mi geliri arttı?

Kim büyüyor? İtalyan fındık tekelinin insafına terk edilen fındık üreticisi mi büyüyor?

Kim büyüyor? Elektrik faturasını ödeyemez hale geldiği için, siftah yapmadan kepenk kapatan küçük esnaf mı büyüyor?

Kim büyüyor? Maaşları her seferinde yandaş konfederasyon yönetimi ile varılan mutabakatlarla sefalet oranında artırılan, temel talepleri yıllardır görmezden gelinen 6 milyon kamu emekçisi ve emeklisi mi büyüyor?

Değerli Dostlar,

Bizim yıllardır gelirimiz ve refahımız değil, sorunlarımız,  yoksulluğumuz, borçlarımız ve üzerimizdeki baskılar  büyüyor.

Dünyanın kıskandığını iddia ettikleri Türkiye’de 84 milyonluk nüfusun 17 milyonu açlık sınırı altında,  52 milyonu  yoksulluk sınırı altında  ve 11 milyonu  işsiz olarak yaşam sürüyor.

Tüm vergi yükü bizim omuzlarımıza yıkılıyor. Ama bütçe kaynakları bize yol, su, elektrik, nitelikli, ücretsiz kamu hizmeti olarak dönmüyor.

Biz ne zaman hakkımızı istesek  “bütçe kaldırmaz” diyorlar.

Ama bizden alınan vergiler savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya,  teşvik-vergi affı olarak sermayeye, patronlara harcanıyor.

Büyüyen birileri de var elbette.

Kim mi büyüyor?  Biz yoksullaştıkça faizden, ranttan beslenen bir avuç mutlu azınlığın serveti büyüyor.

Bu düzende kim mi büyüyor? Yıllardır teşvik üstüne teşvik verilen, vergi afları çıkarılan, çalıştırdığı asgari ücretli kadar bile vergi ödemeyen şirketler, patronlar büyüyor.

Bizim cebimizden alınanların dolar üzerinden garanti olarak akıtıldığı; geçmediğimiz köprülerin, yolların, tünellerin gitmediğimiz hastanelerin, uçmadığımız hava limanlarının müteahhitleri büyüyor.

Nüfusun yüzde 1’lik kesimini oluşturmalarına rağmen ulusal servetin yüzde 54’ünü elinde tutan multi milyarderler büyüyor.

Ballı kaymak her ihaleyi kapan beşli çete büyüyor.

Onlar zenginleştikçe biz yoksullaşıyoruz.

Çünkü siyasi iktidar yıllardır attığı her adımda emekçileri,  bizleri adeta yok sayıyor, faizden, ranttan beslenen, sermayenin çıkarlarını kolluyor.

Değerli Dostlar,

Bugüne kadar ülkede yaşanan her krizde fatura bize kesildi.

Ülkeyi yönetenler her seferinde bahanelere sarıldılar. “Faiz lobisi” dediler. “Dış güçler” dediler.

Bugün ise bir taraftan Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesini ekonomik krizin bahanesi haline getirmeye çalışıyorlar.

Diğer taraftan da “Küresel ölçekte bir kriz var. Biz yine iyiyiz,  gelişmiş ülkelerde bile enflasyon rekor kırıyor, petrol, akaryakıt fiyatları yükseliyor” diyorlar.

Sanki bugün itibari ile 24.gününe giren Rusya- Ukrayna çatışması öncesinde Türkiye’de her şey güllük gülistanlıkmış gibi açıklamalar yapıyorlar.

Sanki 24 gün öncesine kadar memlekette hiç bir şeye zam yapılmamış gibi iki emperyalist blok arasında süren savaşı yeni zamların dayanağı haline getirmek istiyorlar.

Oysa Türkiye’de bir ayda yaşanan enflasyon dünyanın pek çok ülkesinde bir yılda yaşanmıyor. ÖTV ve KDV gibi adaletsiz vergiler akaryakıt ürünlerine yapılan zamlar başta olmak üzere her ürüne yapılan zammı, dolayısıyla yaşanan krizi katmerli hale getiriyor.

Değerli Dostlar,

Bizdeki ekonomik kriz diğer ülkelerin yaşadığı krize göre çok daha şiddetli.

Çünkü hepimiz biliyoruz ki, bir ülkede yaşanan ekonomik krizin şiddetini belirleyen dışarıya bağımlı olma derecesidir.

Sanayide, teknolojide, enerjide, tarımda, hammaddede kendi kendine yeten ülkeler küresel ölçekte de olsa krizlerle çok daha rahat baş ediyorlar.

Ancak ne yazık ki  yıllardır siyasi iktidarın  hayata geçirdiği sermaye yanlısı, emek ve doğa düşmanı  politikalar soncunda ülkemiz hemen hemen  her alanda dışarıya bağımlı hale getirilmiştir.

Bugün yaşadığımız her fahiş zammın arkasında özleştirme talanı ile yaratılan bu bağımlılık yatmaktadır.

PETKİM’den TÜPRAŞ’a, SEKA’dan TEKEL’e, TEDAŞ’dan SÜMERBANK’a, yem fabrikalarından, limanlara, şeker fabrikalarına kadar hepimizden alınan vergilerle kurulan tüm kamu işletmeleri özelleştirme adı altında, yok pahasına yabancı ve yerli sermayeye satılmıştır.

Hemen yanı başımızda 25 yıl öncesine kadar tamamı kamuya ait olan; Çayeli Bakır İşletmelerinden Karadeniz Bakır İşletmesine, Trabzon Limanından Samsun Feribotuna, Tokat Tekel Fabrikasından Samsun-Ballıca sigara fabrikasına,  Ereğli Demir Limanından Ordu, Trabzon, Ünye çimento fabrikalarına, Samsun Et Balık Soğuk Havaya saymakla tüketemeyeceğimiz onlarca fabrika, işletme, liman neredeyse arsa fiyatının altında değerlerle sermayeye peşkeş çekilmiştir.

Bereket fışkıran topraklarımızda tarım, çiftçilik, besicilik adım adım bitirilmiştir.

Böylece ülkemiz sadece sanayi ürünlerinde değil, enerjiden kağıda, gübreden samana, buğdaydan mısıra kadar hemen her üründe dışarıya bağımlı hale getirilmiştir.

İhtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın plansız bir şekilde yapılan köprüler, havalimanları, duble yollar petrol bağımlılığını artırmıştır.  Enerjide dışa bağımlılık yüzde 75’lere ulaşmıştır.

Bugün kamunun 1 liraya ürettiği elektriği özel şirketlerden 7 liraya aldığımız katmerli bir soygun düzeni yaratılmıştır.

Değerli Dostlar,

Geldiğimiz noktada ülkeyi ucuz emek cennetine çevirerek uluslararası mali sermayenin yağmasına açan, tamamen borçlanmaya, dış finansmana, ranta, spekülasyona, betonlaşmaya dayalı ekonomik model çökmüştür.

Ancak fatura yine bizlere, toplumun yüzde 99’una kesilmek istenmektedir.

Burada bir kez daha altını çiziyoruz.

Biz bugüne kadar fazlası ile fedakârlıkta bulunduk, karşılığında daha fazla açlık, yoksulluk ve daha fazla işsizlik aldık.

ARTK YETER!

Krizleri, savaşları biz yaratmadık, faturasını da biz ödemeyeceğiz.

Biz gündüzleri işsiz kalınmayan, geceleri aç yatılmayan bir ülke istiyoruz.

İnsanca bir yaşam, güvenceli bir iş, güvenli gelecek istiyoruz.

Kadınlara yönelik şiddetin, tacizin, ayrımcılığın olmadığı,

Eşitliğin, özgürlüğün, adaletin ve barışın hüküm sürdüğü;  demokratik, laik bir ülke özlemiyle; sadece mevcut  iktidarı değil, bu ülkeyi gelecekte  yönetmeye talip  olanları da ülkenin dört bir yanından yükselen milyonların  “geçinemiyoruz, artık yeter!” çığlığına ses vermeye çağırıyoruz.

Biz bu ülkenin emekçileri,  yoksullaştırılan halkı, toplumun %99 olarak %1’in faturasının bizim sırtımıza yıkılmasına ARTIK YETER diyoruz.

Biraz nefes almak için:

  • Tüm Tüketim Maddelerine Yapılan Zamların Geri Alınmasını istiyoruz.
  • Özelleştirmelerin iptal edilmesini, başta enerji üretim ve dağıtım şirketleri olmak üzere özel sektöre peşkeş çekilen tüm işletmelerin, fabrikaların kamulaştırılmasını istiyoruz.
  • Tüm yükü emekçilerin sırtına yıkan vergi adaletsizliğine son verilmesini istiyoruz.
  • Tüketim maddelerindeki KDV’nin tamamen kaldırılmasını istiyoruz.
  • Tükettiğimiz her şeye zam olarak yansıyan akaryakıt ürünlerinde ÖTV ve KDV’nin sıfırlanmasını istiyoruz.
  • Kamu Özel İş birliği Projelerinin, Döviz Garantili İhalelerin sonlandırılmasını istiyoruz.
  • Maaşlarımızın-ücretlerimizin insanca yaşamaya yetecek seviyeye çekilmesini istiyoruz.
  • Herkese güvenceli istihdam sağlanmasını, tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son verilmesini istiyoruz.
  • Emekçilerin sendika ve grev haklarını kullanmasının önündeki tüm yasal ve fiili engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
  • Dünyanın neresinde olursa olsun emperyalistlerin çıkarları adına sürdürülen savaşlara hayır diyoruz.  Savaşlara, çatışmalara karşı halkların kardeşliğini, emeğin birliğini sağlayacak adımların atılmasını istiyoruz.

Değerli Dostlar,

Elbette ki bu talepleri sıralamak yetmiyor.

Biz istersek olur emeğin özgürlüğü,

Bizim gücümüzle değişir ve güzelleşir dünya,

Biz birleşirsek kurulur savaşsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya…

Unutmayalım ki biz Karadeniz’in hırçın ve asi kararlılığında taleplerimiz için hep birlikte omuz omuza, yan yana mücadeleyi büyüttükçe

Emeğimizi ve geleceğimizi hedef alan saldırıların dalga kıranı olabiliriz.

Yeter ki, bu güzel coğrafyaya özlenen baharın ve  aydınlık  güzel günlerin   elbet geleceğinin umudunu büyütelim…

Hepinizi KESK Yürütme Kurulu adına tekrar sevgi ve dostlukla selamlıyorum.

Hoşça kalın, umutla kalın, mücadele ile kalın…