ÇİĞDEM TOKER: BÜTÇEDE YOKSULLAR ÇOCUK İŞÇİLER, KADINLAR

414

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) raporlarına göre, Türkiye’de 5-17 yaş arasında 720 bin çocuk işçi var. 720 bin çocuk işçinin 250 bini, çalışmak zorunda olduğu için eğitim alamıyor.

Çocuk işçilerin yüzde 36’sı, ailesinin ekonomik faaliyetlerine yardımcı olmak için, yüzde 23’ü aile gelirine katkıda bulunmak için çalışıyor. Bu verileri, Devlet Planlama Teşkilatı kökenli İYİ Parti Milletvekili Erhan Usta bütçe görüşmeleri sırasında paylaştı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi edilmesine ama temel insan hakları açısından kabul edilemez hakikatler Türkiye’nin utancı olarak kayıtlara geçti.

10 MİLYON KİŞİ AÇLIK SINIRINDA

Cumhurbaşkanı Yıllık Programı’ndaki tanım esas alındığında, 2020 yılında Türkiye’deki yoksul sayısı 17.9 milyon kişi. Bu, 2019’a göre yaklaşık 714 bin kişilik artış demek. Tutanaklara göre Usta’nın paylaştığı istatistiklerden bir demet:

– Türk-İş ve TÜİK verileri birlikte dikkate alınarak, Türkiye’de 2018 yılında açlık sınırı altındaki kişi sayısı 10 milyon. Açlık sınırın üzerinde olup yoksulluk sınırı altında olan kişi sayısı ise 42.7 milyon.

– Nüfusun yüzde 39.3’ü ısınma sorunu, 36.9’u da çatı akması, çürümüş pencere ve rutubet gibi güvensiz barınma koşullarında yaşıyor.

ŞEHİT AYRIMI

CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Türkiye’deki 720 bin çocuk işçiye göçmen çocuklar ile çırak, stajyer ve mesleki eğitim gören çocukların dahil olmadığını hatırlattı. Bu gruptakiler de eklendiğinde çocuk işçi sayısı 2 milyona yükseliyor. Karaca’nın sunduğu veriler arasında çalışırken yaşamını yitiren çocuklar da vardı. 2013-2021 ilk beş ayına kadar geçen sürede 513 çocuk çalışırken hayatını kaybetti.

Şehit aylıkları ve hakları konusundaki farklı uygulamaları eleştiren Karaca, şöyle dedi:

“Size göre kaç şehit var ya da kaç çeşit gazi var? Kore gazisi, Kıbrıs gazisi, 15 Temmuz gazisi, terör gazisi, 15 Temmuz şehitleri, terör şehitleri, sivil şehitler. Allah aşkına, bu toprakların bağımsızlığı için bedenini toprağa düşürmüş şehitlerimiz arasında ayrım yapmak olur mu ya da yaralanmış, gazi olmuş gazilerimiz arasında ayrım yapılır mı? Şehit, şehittir, gazi de gazidir. O zaman neden aylıklarına, haklarına ilişkin türlü türlü düzenlemeler var? Neden bu ayrımcılık ortadan kaldırılmıyor?”

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Milletvekilleri, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’a yoksulluk, kadın istihdamı, sosyal yardımlar, çocuk işçilerle ilgili birçok soru yöneltti. Kadına şiddetin önlenmesi için önemli güvence olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması gündeme getirilirken, protesto da edildi. Önce MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın İstanbul Sözleşmesi hakkındaki sözlerini de aktaralım da kayda girsin:

AİLE YAPISIYLA BAĞDAŞMIYORMUŞ

“İstanbul Sözleşmesi beklentileri karşılayamamış, sadra şifa olamamıştır. Dahası mezkur sözleşmenin bazı hükümleri aile yapımız ve manevi değerlerimizle bağdaşmamakta, toplumsal düzen ve dengeyi tehdit eden nitelik taşımaktadır. Sözleşmeyi imzalayıp taraf olmak kadar çekilmek de haktır, hukuki bir tasarruftur ve bu itibarla İstanbul Sözleşmesi’nin feshi doğru ve yerinde bir uygulamadır.”

Bakan Yanık İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışla ilgili yoğun eleştirilere, “bütüncül bakmak gerektiği” cevabını verdi. Yani sadece o yasa değil, Ceza Kanunu, Medeni Kanun’u da dikkate almak gerekiyormuş. Yanık’ın değerlendirmesi şöyle:

“İstanbul Sözleşmesi noktasında, geçmişte benim zaten kamuoyuna bakanlıktan çok daha önce hukukçu olarak ve bir aktivist olarak söylediklerim kayıtlarda var. O kanaatlerimin hiçbirini değiştirmedim, bakın, altını çizerek söylüyorum.”

Bu cevabın ne kadar ikna edici olduğunu anlamak içinse son iki günde işlenen kadın cinayetlerini bakmak yetecektir.

12 KASIM 2021 – SÖZCÜ