BÜLENT FALAKAOĞLU: RÜSVA EDİLMİŞ TÜRK LİRASI, AKP’Yİ İHYA EDER Mİ?

487

Dolar kuru dün 9.85’i gördü. 10 TL’yi zorluyor.

Osman Kavala’nın serbest bırakılması çağrısında bulunan büyükelçileri, ‘İstenmeyen adam ilan edin’ çağrısıyla…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem batı ile gerilimin fitilini ateşledi, hem de doların ateşini körükledi.

Üretimde bu kadar dışa bağımlı bir ülke bunu neden yapar? Üstelik tüm dünyada emtia fiyatları artarken.

Çifte kavrulmuş bir darbe bu!

Şöyle ki…

6 ay önce dışarıdan 8 dolara ithal edilen parça şimdi 10 dolara çıkmış.

Eğer dolar kuru 6 ay önceki gibi 7 TL olsaydı… Bu parça için ödenecek rakam 56 liradan 70 liraya çıkacaktı. Maliyet artışı 14 lira olacaktı.

Dolar kuru 10 lira olunca ödenecek rakam 70 lira değil 100 TL oluyor. Maliyet artışı da 44 TL oluyor.

14 yerine 44! Feci değil mi?

Dünya da enerji fiyatları, ham petrol fiyatları rekor kırıyorken… Doları körüklemek olacak iş mi?

Nasıl duracak akaryakıt zamları?

Durmuyor nitekim!

Dolar kurundaki sert yükseliş, akaryakıtta zam yağmuru oluyor; benzine 44 kuruşluk zam kararı alındı.

Akaryakıt yakıt zamları sınırlıyken bile önlenemeyen enflasyon şimdi nasıl önlenecek?

AÇLIK VE YOKSULLUK DERİNLEŞİYOR

Dolardaki her erimeyle yaşamak daha pahalı hale geliyor.

Tarımda kullanılan ilaç, gübre, tohum, mazot ithal. Buzdolabı dolarla doluyor, tencere dövizle kaynıyor yani!

Köprülerden, otoyollardan, tünellerden geçiş bile dolar üzerinden!

Evde aydınlanıyoruz dolarla.

Bir yerden bir yere gidiyoruz dövizle çünkü yakıtı dolarla.

Doların getirdiği pahalılığa yetişecek bir gelir artışı da yok, yoksulluk derinleşiyor.

Açlık ise artacak.

Çiftçinin üretim maliyeti uçtu zira. Gübre, ilaç fiyatı yüzde 300 arttı. Çiftçinin sulamada kullandığı elektriğe zam yağıyor. Traktörde kullandığı mazot 10 TL’ye koşuyor.

Bostan yerlerinde artık çok katlı binalar var. Kentlere sebze-meyve uzak diyarlardan geliyor. Uzaktan gelmenin faturası var: Meyve sebzeyi taşıyan kamyonun yaktığı mazot, paralı özel köprü ve yollar ödediği fiyat, hepsi ama hepsi gıda fiyatına yansıyor.

Üretim maliyeti, yol ve yakıt maliyeti uçarken mutfakta yangın söner mi hiç!

Sel-kuraklık gibi afetler çoğaldı. Yazın bile meyve sebze fiyatı arttı. Kışı düşünmek bile dondurucu.

Sadece mutfakla sınırlı değil; iğneden ipliğe…

İthal kömürle elektrik üretenler üretimi kıstı. Bakım onarım var deyip kesintiye gidiliyor, Anadolu’nun çeşitli illerinde.

Üretenler elektriğe zam yaptılar. Aracı-dağıtıcı firmalar da vatandaşa yansıtmanın hazırlığında.

Elektrik faturasını ödeyemediği için elektriği kesilenlerin sayısı artacak belli ki.

Yoksulluk sınırı 9 bin 931 TL. Yani 4 kişilik bir ailenin gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapması zorunlu aylık harcamalarının toplamı 10 bin lirayı buluyor.

Bu rakam şimdi nereye çıkacak ve yoksulluk nereye varacak varın siz hesaplayın!

KASITLI MI YAPILIYOR?

Bütün bunlar hedefli mi yapılıyor yoksa seçime dönük bildik taktik mi?

Hedeften kasıt: ‘Rekabetçi kur’ niyetiyle TL’nin değerini düşürmek ve ucuz TL ile ihracatı artırmak taktiği.

Rüsva edilmiş TL, derinleştirilmiş açlık demek ama ‘rekabetçi kur’ demek değil!

Yerli paranın değersizleştirilmesi ihracat garanti de değil.

Buradaki hedef ve açmazları başka bir yazıya bırakalım. Ve sorunun ikinci, ‘Cumhurbaşkanı bir taktik mi izliyor?’ kısmına odaklanalım.

İktidar işler kötü gittiğinden beri üç uygulamayı devreye sokuyor; sacayağı üzerine oturan taktiğin parçaları olan uygulamayı.

Birincisi.

Üretim, yatırım, ihracat, büyüme (İnşaatçı, TL ile iş yapan KOBİ vb. iktidar etrafındaki sermayeye dönük) ve tüketim artışı için (seçmene dönük) faizlerin düşürülmesi.

Faizin düşürülmesindeki niyet kredilerin artması! Önce krediler artacak diğer hedefler peşi sıra gelecek.

Faiz 3 puan düşürüldü. Üstelik 20 puanlık kur bindirimi göze alınarak.

Kredide de ilk adım geldi bile; 3 kamu bankasından 200 baz puana kadar faiz indirimi geldi. Konut kredi faiz oranları düşürüldü.

İkinci ayak: ‘Nazi artıkları’, ‘dış düşmanlar’, ‘Haçlı seferi devamcıları’ yaygarasıyla batıya karşı savaş görüntüsü vermek.

‘Büyükelçiler krizi’ tam da söz konusu amaca hizmet eder nitelikte!

Büyükelçilerin açıklamasına, ‘Körün istediği bir göz Allah vermiş iki göz’ muamelesi yapıldığı görülüyor.

Üçüncü ayak ise…

Savaş politikası, sınır dışı operasyonlar.

Her daim muhalefeti yedeklemek, yedeklenmiyorsa dağıtmak üzere araçsallaştırılan bir dış politika aparatı!

Tesadüf müdür; Tel Rıfat’a operasyon tartışmasının, Meclise sunulan dış operasyonlara onay tezkeresiyle çakışması?

Bunların muhalefetin ileri sürdüğü gibi ‘Asıl meseleleri örtmek üzere gündeme getirilmiş suni adımlar’ olarak değerlendirilmesi çok yetersiz kalır.

Tüm bunlar iktidarın siyaset üretme biçimi?

Peki iktidarı ihya eder mi?

Yarına…

26 EKİM 2021 – EVRENSEL