NE İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI’NDAN NE DE YENİ ANAYASA GİRİŞİMİNDEN EMEKÇİLERİN BİR BEKLENTİSİ YOKTUR!

345


2 Mart Salı günü AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, milyonların gözünün içine baka baka mevcut anayasada tanımlanan ve iktidarın uyması gereken ama son yıllarda askıya aldığı temel hak ve özgürlükleri alt alta sıralayarak İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıklamıştır! İktidar adeta mevcut anayasayı uygulamayı büyük bir reform ve çağ atlama olarak sunmuştur. çok bariz bir samimiyetsizlik, çok açık bir algı yönetimi ile şimdiye kadar niçin bu hakların kullanımının engellendiği gözlerden uzak tutulmak istenmiş, sanki şimdiye kadar başka bir parti iktidarda imiş gibi vaatlerde bulunulmuştur!
Mevcut anayasayı bile uygulamayan bir iktidarın şimdi “sivil ve demokratik” bir anayasa yapmaktan bahsetmesi açık ki dış kamuoyunda yıpranan imajın ve giderek artan baskının sonucudur. 12 Eylül faşizminin yaptığı anayasadaki temel hakları dahi vatandaşına çok gören bir iktidarın şimdi demokratik bir anayasadan bahsetmesi eşyanın tabiatına aykırıdır.
AKP, MHP iktidarının yönetememe krizi derinleştikçe bir yandan saldırılarını artırmakta bir yandan da iç ve dış kamuoyunu oyalamaya yönelik reform, insan hakları ya da yeni anayasa söylemlerine sığınmaktadır.
2011 yılında da AKP iktidarı “ilk sivil anayasayı yapacağız” iddiasıyla konfederasyonumuz da dahil birçok kurum ve kuruluşu ziyaret etmiş, raporlar, taslaklar toplamış ancak yeni rejimin ilk adımını oluşturan değişiklikler sonrası mevcut anayasayı da askıya alan bir süreci hayata geçirmiştir. 2011 yılından bu yana yaşanan 12 Eylül darbe anayasasını da aratır nitelikte bir anayasasızlaşma süreci olmuştur. O dönemde devlet olarak muhatap alınan, raporları TBMM resmi sitesinde yayınlanan bazı kurumlar bugün kapatılmış, yöneticileri, üyeleri tutuklanmış, kriminalize edilmiştir.
15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirerek kendi sivil darbesini hayata geçiren AKP, MHP iktidarının bugün sivil anayasadan bahsetmesi en hafif deyimiyle ikiyüzlülüktür, yeni rejimin bir algı operasyonudur.
Muhalif siyasetçilerin, basın emekçilerinin, aydınların, öğrencilerin, kadınların cezaevlerine doldurulduğu, cezaevlerinde binlerce insanın bir kez daha bedenlerini açlığa yatırarak seslerini, taleplerini duyurmaya çalıştığı, kayyum atamasını kabul etmeyip kendi rektörünü seçmek isteyen öğrencilerin coplandığı, gözaltına alındığı, tutuklandığı şu koşullarda İnsan Hakları Eylem Planı’nın ya da yeni anayasa söylemlerinin ciddiye alınır hiçbir tarafı yoktur.
Muhalif tüm kesimleri en ufak bir eleştiri ya da itirazda, protestoda ‘terörist’, ‘hain, ‘düşman’ ilan eden iktidar ve ortaklarının toplumsal mutabakat aramayacağı da çok nettir. Yeni anayasa tartışması ya da İnsan Hakları Eylem Planı için her şeyden önce demokratik bir iklime ihtiyaç vardır. Her tür fikir ve düşünce kendini ifade edebilmeli ki, gerçek anlamda toplumsal ihtiyaçlar ortaya çıkabilsin! Ancak görüyoruz ki, siyasi iktidarı eleştirmek dahi gözaltı, tutuklanma nedeni olmaktadır.
Hakeza yandaş konfederasyonlar dışında emek örgütlerine her türlü zorluk çıkaran, ayrımcılığı temel politika olarak benimseyenlerin yapacağı anayasanın emekçiler lehine olmayacağı da gün gibi açıktır. Kaldı ki, AKP, MHP ve iktidar etrafından toplanan çıkar gruplarının yeni anayasadan anladığı, amaçladığı ile emekçilerin, halklarımızın, farklı kesimlerin anladığı aynı şey değildir.
Nitekim İnsan Hakları Planı’nın hemen başında “Devlet, girişim ve çalışma hürriyetini rekabete dayalı serbest piyasa kuralları…”
vurgusu ile güvencesiz, taşeron istihdamın, açlığa ve yoksulluğa yol açan gelir adaletsizliğinin, işten çıkarmaların, kısacası emeğe yönelik saldırıların devam edeceği açıkça ifade edilmiştir.
öte yandan başta İçişleri Bakanı olmak üzere her gün bir muhalif kesimin, milletvekillerinin, öğrencilerin ve ailelerinin hedef gösterildiği bir ortamda İnsan Hakları Eylem Planı’ndan bahsetmek aklımızla alay etmektir! Temel hak ve özgürlükleri askıya alan uygulamaların sorumlusu iktidar değilmiş gibi mülki amirler ve kolluk kuvvetleri için yapılacak “farkındalık artırıcı faaliyetlerle” sorunun çözüleceğine yönelik ciddiyetsiz ifadeler ortada demokratikleşme gibi bir niyetin olmadığını ele vermektedir.
örneğin mevcut anayasada tanımlanan temel hak ve özgürlükler kapsamında olmasına rağmen özellikle son 4 yıldır neredeyse tüm sendikal eylem ve etkinliklerimiz ya yasaklanmış ya da engellenmiş, zorluklar çıkarılmıştır. Şimdi “İnsan Hakları Eylem Planı”nda toplanma, gösteri ve örgütlenme hakkının güçlendirileceğinin söylenmesinin neresi reformdur? Olsa olsa iktidar “ben artık temel hakları engelleme suçu işlemeyeceğim” demek istemektedir ki, bu konuda dahi inandırıcılığını, güvenirliliğini yitirmiştir.
İçinden geçtiğimiz fiili OHAL koşullarında “sivil” anayasa yapmanın, İnsan Hakları Eylem Planı’nda sıralanan başlıkları hayata geçirmenin zemini olmadığı gibi iktidarın da buna yönelik bir niyeti, amacı yoktur.
Hedeflenen sivil darbenin anayasasını yapmak, tek adam rejiminin eksik kalan anayasal boyutlarını tamamlamaktır. İçeride ve dışarıda iyice köşeye sıkışan iktidar dikta uygulamaların yarattığı tepkiyi dindirmek için bir İnsan Hakları Eylem Planı ile beklenti yaratmak ve rejimin ömrünü uzatmak istemektedir. Ekonomik kriz, yönetememe krizi, pandemi politikalarındaki başarısızlık, savaş politikalarında yaşanan tıkanma unutturulmak, asıl gündemler gözden uzak tutulmak hedeflenmektedir.
Bizim gündemimiz açlık yoksulluktur, dayatılan güvencesiz ve esnek çalışmadır, hükmünü yitiren TİS’in derhal yenilenmesidir. Sistematik işkence politikası olarak hayata geçirilen KHK ile işten çıkarılan üyelerimizin derhal görevlerine iade edilmesidir. Kadın emeği ve bedenine yönelik gerici ve neo liberal saldırılara karşı toplumsal cinsiyet mücadelesidir, İstanbul Sözleşmesinin korunmasıdır. Siyasallaşan yargıya karşı adalet mücadelesidir. özgür, özerk, demokratik ve bilimsel üniversite mücadelesidir. Dört bir yanı saran yolsuzluk, ayrımcılık ve rant politikalarının teşhiridir. Gericiliğe karşı laiklik mücadelesidir. Bir arada ve kardeşçe yaşamın koşullarını yaratmaktır.
Dolaysıyla Konfederasyonumuz yeni anayasa, insan hakları reformu gibi karşılığı olmayan, gündem saptırma ve imaj tazeleme amaçlı tuzaklara düşmeyecek, gayri ciddi söylemlerin peşine takılmayacaktır.