IMF verilerine göre devletlerin pandemide yaptığı sosyal yardımlar açısından Türkiye dünya sıralamasında en alt sıralarda yer aldı.
Türkiye’de sayıların ifade ettiğinin ötesinde yaşanan yoksullaşma pandemi koşullarında yatay ve dikey olarak ilerledi, derinleşti. Etkin bir sivil toplum hareketi olarak çalışan Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo şöyle diyor: “20 yıldır güvencesiz insanlara yardım ulaştırıyoruz, ben bugünkü gibi bir yoksulluk hiç görmedim. Açlıktan emziremeyen anne, bebeğine hazır çorba içiriyor. “
Her yıl Türkiye İstatistik Kurumu’nca (TÜİK) gerçekleştirilen “Gelir ve Yaşam Koşulları” araştırmasının sonuçları, yaşanan yoksulluğu yansıtmada yetersiz bulunuyor. En sonuncusu 2019’a ait olan araştırmaya göre 81 milyonun 16-17 milyonu yoksulluk sınırının altında. 2020 pandemi şartlarında bu sayının nereye ulaştığı bilinmez ama sahada gözlemlenen, hele İstanbul’da izlenen yoksulluk görüntüleri ürkütücü.
Yoksullar için Erdoğan iktidarının pandemide sosyal yardımları, 8 milyon aileye 1000’er lira nakit destekle sınırlı kaldı. Bu 8 milyar TL (yaklaşık 1,1 milyar dolar) tutarındaki yetersiz harcamaya ek olarak İşsizlik Sigortası Fonu’nun kaynaklarından işyerleri krize giren, ücretsiz izinle işinden uzak kalanlara 38 milyar TL ödendiği açıklandı. Bu yardımların toplamı 2020’nin milli gelirinin yüzde 1’ini bile bulmadı. IMF verilerine göre Türkiye bu açıdan dünya sıralamasında sosyal yardımda en alttakiler kümesinde yer aldı.
“Derin yoksulluk” birçok aileyi barınaksız bırakırken, elektrikleri kesilen, çocukları pandemi şartlarında uzaktan eğitim alamayan milyonlarca aile var. Pandemi en çok yoksul, dirençsiz nüfusu vurdu.
Geniş tanımlı işsizliğin yüzde 30-40 bandında, 8 ilâ 10 milyon arasında gelip gittiği pandemi Türkiye’sinde yoksulluk alarm veriyor.
Gelir dağılımında daralmayan eşitsizlik, azalmayan yoksullaşma, Türkiye’nin öteden beri ana sorunlarının ilk sıralarında. Durumda bir değişim olup olmadığı, her yıl TÜİK tarafından saptanmaya çalışılır. Uygulanan anket, örnekleme giren ailelerin gelir beyanlarına dayandığı ve çapraz test yöntemleri içermediği için yeterince güvenli bulunmaz ama yine de eldeki tek çalışma olarak referans olarak kullanılır.
Birçok Latin Amerika ve Asya ülkesinde gözlendiği gibi Türkiye’de eşitsizliğin göstergesi sayılan gini katsayısı, tam eşitlik değeri olan 0’dan bir hayli uzaktır ve göreli iyileşme iddialarına rağmen 2019’da 0,395 olarak ölçülmüştür. Sayı, 2015’te de aynıdır ama 2009’dakinden (0,415) görece iyidir. Ancak yine de Türkiye, en zengin yüzde 20 ile kalan yüzde 80 arasında gelir farkının 7,5 kat olduğu bir ülkedir.
TÜİK araştırması her yıl yoksul sayısını da ölçer. Beyanla elde edilen aile gelirleri küçükten büyüğe sıralanıp, en ortadaki (medyan) gelirin yüzde 60 altında geliri olan ailelere “yoksul” denilir. TÜİK’e göre yoksul aileler 2019’da toplam ailelerin yüzde 21,5’unu oluşturdu. Bu da 17 milyonluk bir yoksul kitlesi demekti.
COVID-19 pandemisinin yaşandığı 2020’de genelde gelir bölüşümünün aldığı hâl ve yoksul nüfusta değişim konusunda sayılar ancak 2021 Eylül ayında açıklanacak. Beklenen, yoksullaşma oranında bir sıçrama ve yoksul aile sayısında önemli bir artış. Bunun nedeni de toplumun özellikle alt-orta kesimlerinde yaşanan sert işsizlik, gelir kaybı, bütün bunlara karşılık pandemide birçok ülkede devletlerin uyguladığı sosyal yardım politikalarının Türkiye’de çok etkisiz kalması.
çeşitli kamu kuruluşlarınca uygulanan sosyal yardım harcamalarını, yararlanan kişi sayısını Aile ve çalışma Bakanlığı konsolide ediyor ve her yılın Kalkınma Programı’nda bu tablo yayınlanıyor. Buna göre 2019’da sosyal yardımlar 50 milyar TL dolayında ve o yılın milli gelirinin (GSYH) yüzde 1,16’sı tutarında. Bu sosyal yardımların dörtte birini, devletten ücretsiz sağlık hizmeti alan 7 milyon kişinin prim ödemelerinin devletçe sağlanması oluşturdu. İkinci önemli yardım, sayıları 1,5 milyonu bulan muhtaç yaşlılara ve engellilere ayda 562 TL (yaklaşık 80 USD) maaş ödenmesi. Üçüncü önemli destek, evde bakıma muhtaç 514 bin kişiye bakıcı tutmak ve maaşının devletçe ödenmesi. Bu tür desteklerin dışında, her ilçede kaymakamlıklara bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına kaynak aktarılması, muhtaç ailelere kışlık kömür yardımı, muhtaç üniversite öğrencilerine burs verilmesi gibi yardımlar da var. Ama hepsi alt alta konulup toplandığında harcamalar (belediyelerin yardımları dâhil) 2019’da 50 milyar TL’yi, GSYH’nin yüzde 1’ini ancak buldu.
Sosyal yardım bütçesi aslında bu kadar sınırlı iken, AKP rejimi her zaman bu sığ yardımları büyük jestler gibi takdim etmekte pek mahir davrandı ve “hayırsever” bir rejim imajı çizdi. Ama esas önemlisi pandemi şartlarında ne yapılacağıydı.
Pandemide sosyal yardım konusunda iktidar iyi bir performans gösteremedi. Birçok merkez ve çevre ülkede devletler verecekleri bütçe açığına, artacak kamu borçlanmalarına aldırmadan hem tek tek bireylere hem de irili ufaklı şirketlere hibe niteliğinde sosyal yardımlar dağıtırken, AKP rejimi 6 milyon aileye sadece bir kereye mahsus 1000 TL (yaklaşık 145 USD) nakdi yardım yaptı ve açılan dayanışma kampanyasından elde edildiği açıklanan 2 milyar TL’nin yine 2 milyon aileye 1000’er TL olarak dağıtıldığı açıklandı. Bu durumda pandemi yardımı 8 milyon aileye 1000’er TL’den ibaret kaldı. İktidar, primlerinin bir kısmını zaten işçilerin ödediği İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ise işyeri krize giren, ücretsiz izne çıkarılan 5 milyon dolayındaki işçiye 38 milyar TL ödendiğini açıkladı. İktidar, fondan çıkan bu parayı da “sosyal yardım” gibi göstererek “sosyal yardım kalkanı” adını verdiği harcamaların yaklaşık 46 milyar TL olduğunu bildirdi. Söz konusu harcama, 2020’nin tahmini GSYH’nin yüzde 1’i bile değil. Oysa benzer harcama paketleri IMF’e göre merkez ülkelerin milli gelirlerinin yüzde 8-9’una kadar çıkarken Türkiye, Meksika, Hindistan, Güney Afrika, Rusya’da yüzde 1’in altında kaldı.
AKP hükümeti sosyal yardımda elini sıkı tutarken kredi faizlerini ucuzlatarak ve krediye erişimi kolaylaştırarak borçlanmayı teşvik etti. Elbette bundan yoksullar, hele ki “derin yoksulluk” çukurundakiler pek yararlanamadılar.
Pandemide TÜİK’e göre dar tanımlı işsizlik yüzde 12-13; iş arayan işsizler ise 4 milyon dolayında. Oysa aynı TÜİK’in veri setinden geniş tanımlı işsizliğin yüzde 40’a, gerçek işsiz sayısının 10 milyona yaklaştığı görülebiliyor. Bu bile tek başına yoksulluğun enine ve derinlemesine büyüdüğü konusunda önemli bir parametre.
Erdoğan rejimi, sosyal yardım konusunda gerekli kaynağa pek sahip değil. Kamu açıkları başka türlü de büyüdü ve kamu borç stoku kabardı. Muhalif belediyelerin kısıtlı bütçelerle sosyal yardım çabalarına bile iktidardan yer yer engellemeler geliyor ama milyonları bulan yeni yoksulların öfkesi, uzun zamandır yoksullukla boğuşan milyonların öfkesine ürkütücü biçimde ekleniyor.
27 OCAK 2021 – AL MONİTOR