Hükümetlerin oluşturduğu merkezi bütçeler kamu hizmet ve dağılımının amaç,yöntem ve içeriğinin belirlendiği bütünlüklü kamu
eylem planlarını ortaya koyar. Bütçelerin kaynak ve hizmet dağılımı
toplumsal eşitsizliklerin derinleştirilmesinin aracı olabileceği gibi var olan eşitsizliklerle
mücadelenin gerçekleştirilmesi için
etkin bir rol oynayabilir. Bütçelerin karakterinin
ülkenin yönetim karakterini de belirlediği , tüm toplumsal kesimlerin yaşamını doğrudan etkilediği düşünüldüğünde biz kadınlar açısından
bütçelerin yapım sürecide dahil olmak üzere bütçe hakkı en temel taleplerimizden biri olmaya devam etmektedir.
Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en derin yaşandığı; eğitim, sağlık, istihdam, siyasal katılma ve şiddet gibi temel başlıklarda kadınlara yönelik sistematik ayrımcılığın devam ettiği bir ülkedir. 2020 küresel toplumsal cinsiyet uçurumu raporuna göre
Türkiye
153 ülke arasında 130. sırada yer almaktadır. Ekonomiye katılım ve fırsat eşitliği konusunda 136. sırada,
işgücüne katılımda ise 135. sırada yer almaktadır. 2021 yılı bütçesi de toplumsal cinsiyete duyarlı olmadığı için bu sıralamayı olumlu anlamda değiştirmeyecektir.
Uzun süredir
yaşanan ekonomik krizin etkileriyle baş etmeye
çalışırken
ederken
plan bütçe komisyonundan geçerek genel kurula getirilen
2021 merkezi bütçesi
yaşamsal sorunlarımıza hiç bir çözüm sunmadığı
gibi sorunları
daha da derinleştiren bir rol üstlenmiştir.
Yeni rejimin karakterine uygun olarak Cumhurbaşkanlığı
strateji ve bütçe
başkanlığınca hazırlanan
2021 merkezi bütçesinin yapım aşaması önceki yıllarda yapılan bütçeler gibi katılımcılık ve şeffaflıktan uzak bir şekilde
hazırlanmış, yine eril
bir bakış açısıyla hazırlanmış, gelir ve cinsiyet eşitsizliği başta olmak üzere toplumsal eşitsizlikler yine görmezden gelinmiş,
sermayeyi
ve güvenlikçi politikaları önceleyen bir bütçe hazırlanmıştır. Bütçe harcamalarının yüzde ellisinden fazlası güvenlik, faiz ve sermaye teşvikleri kapsamındaki programlara harcanmakta ve kadın nüfusa hiçbir şekilde ulaşmamaktadır.
2021 Bütçesi hak temelli sosyal politikaları ortaya çıkarmayı
değil, geçici sosyal yardımlarla kendine bağımlı bir toplum yaratmayı hedeflemiştir. Gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa da ikinci sırada yer alan ülkemizde covid salgınıyla beraber var olan makas iyice açılmış , pandeminin
daha çok dar gelirlilerin çalıştığı sektörleri olumsuz etkilemesiyle birlikte
kadın yoksulluğu ve işsizliği korkunç rakamlara ulaşmıştır. BM
Türkiye kadın biriminin açıkladığı verilere göre
pandemi sürecinde erkeklere göre işini kaybeden kadınların oranı %32 iken,kadınların
ücretsiz izin kullanım oranı erkeklerden % 42 daha fazla olmuştur. DİSK AR’ ın
Temmuz 2020 de açıkladığı ve
Covid-19 etkisiyle revize geniş tanımlı kadın işsizlik oranı yüzde 45,3 (5 milyon 219 bin) olmuştur. Halihazırda sosyal yardımlardan faydalananların %61′ inin kadınlardan oluştuğunu düşündüğümüzde AçSHB’ nın bütçesinde
69. 5 milyar TL’ lik pay ayrılan sosyal yardımların bırakalım tüm toplumu, yalnızca
kadınların
temel yaşamsal ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan uzaktır. ödenen yardımların büyük kısmı kadınlara yüklenen ancak
sosyal devlet yükümlülüğü olması gereken engelli,yaşlı ve çocuk bakımına karşılık ödenen kalemlerdir. Kadınları güçlenmesine, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya, kadınların istihdama ve kamusal yaşama aktif katılımının önündeki en büyük engel olan kamusal kreş eksikliğini gidermeye
dönük
bir hedef yoktur. Bütçede “Kadınların Güçlenmesi Programına” ayrılan bütçe toplam bütçenin on binde 3’ü olarak açıklanmıştır. Her düzeyde şiddet riski altında olan,
yoksul ve kamu hizmetlerine erişimi sorunlu olan nüfusun yarısının güçlenmesi için bütçenin on binde 3’ü ayırılmış olması iktidarın yaklaşımını göstermek açısından yeterli bir veridir.
Yine bilindiği üzere yıllardır bütçe kaynaklarının önemli bir kısmı
gelire göre artan oranlı değil de herkesçe eşit ödenen dolaylı vergilerden oluşmaktadır. özellikle dar gelirlileri olumsuz olarak etkileyen bu eşitsizlikten kadınlar daha fazla etkilenir. çünkü
kadınlar işgücü piyasasındaki ayrımcılıklar nedeniyle erkeklerden daha düşük gelir elde etmekte, bunun yanı sıra, gelirlerinin de daha büyük bir kısmını hanenin temel ihtiyaçlarına ayırmaları nedeniyle dolaylı vergilerden fazlasıyla olumsuz etkilenmekteler. Halktan toplanması planlanan 1 Trilyon 59 Milyarlık verginin 660 milyarı öTV ve KDV gibi dolaylı vergilerdir. Tüketim üzerinden alınan bu vergiler adaletsiz olup cinsiyet eşitsizliğini de derinleştirmektedir. 200 milyar TL’lik gelir vergisine karşılık 112 milyar TL’lik kurumlar vergisinin toplanacak olması vergi yükünün
hem tüketim hem de gelir üzerinden emekçilere yüklendiğinin göstergesidir. Halktan toplanan bu vergiler yandaş, savaş ve israf başlıklarına harcandığı için ilave olarak 245 milyar borçlanılacak olması ise geleceğimizin harcanmasıdır. AKP toplumun geleceğini harcamıştır. Kamu gelirleri adaletsiz bir şekilde toplandığı gibi kamu harcamaları da kadınlara yönelik ayrımcılık ve eşitsizlikleri azaltacak şekilde dağıtılmamaktadır.
OECD ülkeleri içinde Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda birinci olan ülkemizde cezasızlık politikası ve cinsiyet eşitsizliği derinleşerek devam ettikçe taciz,tecavüz,istismar,kadın cinayetleri ve şiddetin tüm biçimleri de hız kazanarak artıyor. BİANET verilerine göre 2020’nin ilk 11 ayında 260 kadın katledildi. Yine pandemiyle birlikte
hane içi şiddet ciddi oranda artış gösterirken şiddeti önlemek için hiçbir tedbir
alınmadığı
gibi
yapılan infaz düzenlemeleriyle
şiddet
failleri salıverilmiş, sığınma evlerine erişim zorlaştırılmış, şiddete karşı koruyucu olan yasalar esnetilmiş ve İstanbul sözleşmesi,6284 sayılı yasa gibi yaşamsal kazanımlar yok edilmek istenmiştir. Kadına yönelik şiddetle mücadele karnesi oldukça zayıf olan hatta
çoğu zaman şiddeti besleyen
iktidarın cinsiyetçi yaklaşımı 2021 -2023 bütçe taslağında da kendini çok net göstermiştir. Ülke genelinde 81 olan ŞöNİM sayısında
2023′ e kadar
hiç bir artış hedeflenmezken,
150 olan sığınma evi sayısının
ise en fazla
165′ e çıkarılması öngörülmüştür. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Edilmesi programı başlığı altında
ŞöNİM’ler, 6284 Kapsamında ki barınma desteği ve kreş desteği için ne kadar pay ayrıldığı belirtilmemiştir. Tüm bunların yanı sıra ayrımcılığı daha katmerli yaşayan göçmen kadınlar ve LGBTİQ+ bireyler
bütçe içinde hiçbir şeklide yer almamışlardır.
Değerli basın emekçileri,
Siyasal iktidarın
cinsiyetçi yaklaşımları nedeniyle
kamu hizmetleri,kamu harcamaları ve kaynakları alanında
ortaya
çıkan
bu olumsuz tablonun değişebilmesi için kamu politikaları tasarımında toplumsal cinsiyet eşitliğinin gözetilmesi hedefiyle eşleşen bir bütçe oluşturulması
gereklidir. KESK’li kadınlar olarak bütçe hakkımızdan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha ifade ederek , yıllardır talep ettiğimiz
toplumsal cinsiyet
eşitliğini esas alan bütçe
yapım talebimizi yineliyoruz. Eğitim, sağlık, istihdam, adalete erişim, siyasal katılma başta olmak üzere pek çok konuda ayrımcılıkla karşılan kadınların yaşadığı eşitsizlikleri gidermeye yönelik
gerçekçi
bir adım dahi atılmayan
2021 bütçesini reddediyoruz. TBMM genel kurulunda görüşülen
ve başta kadınlar olmak üzere halkın büyük bölümünün ihtiyaçlarını gidermekten uzak, toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren merkezi bütçe
geri çekilmelidir.
– Eşitleyici kamu hizmetlerinin tasarımı ve uygulanması,
– İhtiyaçları farklılaşan ve özel politika uygulaması gerektiren kesimlerinin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi,
– Demokratik, kapsayıcı ve adil bir kalkınma için sadece kadınlarla erkekler arasında değil grupların kendi içlerindeki eşitsizliklerin giderilmesi,
– Kadın emeği sömürüsünün önlenmesi ve ev içi emeğin hakkının verilebilmesi ,
– Bütçe uygulama süreçlerinde eşitsizliğin yeniden üretilmesinin engellenmesi,
– Bütçe gelirlerinin toplanması ve harcanması süreçlerinde eşitsizliğin yeniden nasıl üretildiğinin ortaya çıkarılması içinToplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçeleme
(TCDB) yapılmasını talep ediyoruz. [byk]