ERKAN AYDOĞANOĞLU: KIDEME YENİ AMBALAJ (18. 06. 2020)

188

Kovid-19 salgını nedeniyle yaşanan can kayıplarının yanı sıra, ekonomik ve toplumsal açıdan da ağır sonuçlar ortaya çıkan olağanüstü bir dönem yaşanıyor. Salgın, iki yıldır ağır ekonomik sorunlarla uğraşan Türkiye ekonomisi açısından büyük çıkmazlar ve sorunlar yaratmaya başladı. Resmi veriler aksini iddia etse de, ülke çapında ciddi ve yaygın bir işsizlik ve yoksullaşma süreci yaşanıyor.
Salgın nedeniyle insanlar işlerini ve gelirlerini kaybederken ve geçim kaynakları ciddi anlamda tehlikeye girmiş durumda. Aceleyle başlatılan normalleşme sürecinin olumsuz sonuçları birer birer ortaya çıkmaya başladı. İktidarın ekonomiyi halkın sağlığının önünde tutulmasının bedeli giderek ağırlaşıyor.

İktidar, koronavirüsle mücadele sürecinde salgının özellikle yoksul emekçi halk üzerindeki ağır ve yıkıcı etkilerini azaltmak, artan ekonomik ve toplumsal sorunları çözmek yerine salgından en fazla etkilenen emekçilerin mevcut haklarını daralmak için peş peşe adımlar attı. ‘İşten çıkarma yasağı’ bahanesiyle patronlara işçilerin onayı aranmaksızın ücretsiz izin hakkı tanınması ve kısa çalışma ödeneğinin süresinin uzatılmasının ardından, ‘tamamlayıcı emeklilik fonu’ üzerinden kıdem tazminatının fiilen tasfiye edilmesi tartışmaları yeniden başlatıldı.
Patronların yıllardır kıdem tazminatının varlığından yakındığı biliniyor. özellikle ekonomik kriz dönemlerinde kıdem tazminatı uygulamasının rekabet gücünü zayıflattığını, hatta yeni istihdam alanları yaratılmasını engellediği iddia edilerek, kendi sorumluluklarını en az yarı yarıya hafifletecek yeni bir düzenleme yapılması için iktidar ile işbirliği içinde çalışıyorlar.
Patronlar, işçilere kıdem tazminatı ödememek için akla hayale gelmeyecek yöntemler kullanırken, mevcut iş yasaları tam anlamıyla uygulanmadığı için çok sayıda işçi hakkı olduğu halde kıdem tazminatına fiilen ulaşamıyor. Bu durum, hukuken hakları olan, ancak çoğu zaman fiilen tazminat alamayan çok sayıda işçinin geçmişte kafa karışıklığı yaşamasına neden oluyordu. Ancak günümüz koşullarında işçilerin önemli bir bölümü, iktidarın her seferinde farklı ambalajlar içinde gündeme getirdiği kıdem tazminatı fonu girişimlerine daha mesafeli yaklaşıyor.
İşçi hakları ile ilgili olarak üzerinde en çok tartışılan, kapsamı ve ekonomik büyüklüğü üzerinden sürekli hesaplar yapılan kıdem tazminatı işçiler için temel bir işçilik hakkıyken, patronlar açısından işgücü maliyetini arttıran en önemli ‘mali yük’ olarak görülüyor. İktidarın bireysel emeklilik sistemi ile kıdem tazminatı fonunu tek çatı altında birleştirmeyi planladığı ‘tamamlayıcı emeklilik fonu’ hayata geçerse, hem yıllardır gündemde olan ‘kıdem tazminatı fonu’ sorunu aşılmış olacak, hem de kamusal emeklilik sisteminin tasfiyesi süreci hızlandırılacak.

İktidar ve patronlar hangi gerekçeyi ya da formülü ileri sunarsa sunsunlar, asıl hedefin kıdem tazminatının işten çıkarmalardaki ‘caydırıcı’ etkisini ortadan kaldırmak olduğu çok açık. Tamamlayıcı emeklilik fonu ile birlikte nasıl uygulanacağı ve kimin ne kadar prim ödeyeceğinden bağımsız olarak, kıdem tazminatının sağladığı sınırlı ‘iş güvencesi’ni yok etmek, geçtiğimiz yıllar içinde adeta ‘kuşa çevrilen’ işçi haklarının temel direğinin devrilmesi anlamına geliyor.
İşçiler açısından iş ve gelir güvencesizliğini daha da yaygınlaştırmayı hedefleyen, tıpkı İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının kullanımında olduğu gibi, iktidarın ve patronların sıcak para ihtiyacını karşılamak için kullanılması planlanan kıdem tazminatı fonunu her seferinde farklı ambalajlar içinde gündeme getirmek, iktidarın asıl niyetinin ne olduğunun anlaşılmasını engellemiyor.
18 HAZİRAN 2020 – EVRENSEL