MUSTAFA SÖNMEZ: COVİD’19’UN ÖĞRETTİKLERİ (ANLAYANA’) – (05. 04. 2020)

184

Dünyayı üç
aydır kelimenin tam anlamıyla teslim alan, felç eden Covid’19 salgınından insanlık ne dersler çıkaracaktır, bilinmez. Başta Türkiye’yi yönetenler olmak üzere, bazıları bu salgının birkaç aylık bir musibet olduğunu ve havalar ısınınca geçeceğini, kopmuş filmin yapıştırılarak eski “normal”e yeniden dönüleceğini sanıyor, umut ediyorlar. Bazıları biraz daha gerçekçi, bu “büyük ara” nın en az bir yılı bulacağını varsayarak plan-programlarını, önlemlerini ona göre alıyorlar. Ama tüm çabalar, eski “normal”e yeniden dönmek üstüne.
Küresel kapitalizmin önüne çıkan bu virüs melanetinin, ağır can ve mal kayıplarına yol açmasına rağmen, eski kâr ve sermaye birikimi düzenine geri dönülebileceği umudu korunuyor, hem de özlemle. Bütün çaba ise , ortaya çıkan büyük yıkıntıyı her ülkede devletin üstlenmesi ve enkazın, zararın toplumsallaştırması, yani faturanın belli bir vadede topluma paylaştırılması için.
Devletle onarmak
[
,
en varlıklı yüzde 10’un evine çekilirken en yoksulun bunu yapamadıklarını gösterdi. Bu kadar sınıfsal,net.
üst sınıfların kâr ve birikim üstüne küreselleştirdikleri dünyanın tüm coğrafyalarının insanı, genelde,
kendisini bu felaketten
koruyamadı. Kimisi, dini hurafelerin etkisinde, kaderciliğe teslim olarak virüsten sakınamadı, sakınamadığı gibi önlem almayarak yayılmasına da araç oldu (Türkiye’deki umreciler örneği). Ama burada bireyleri değil, onları böylesi bir dışsal tehlike konusunda örgütlü, bilinçli davranacak bireyler olarak eğitmemiş sistemi sorgulamak gerekiyor. Seküler bir eğitimin
rafa kaldırıldığı birçok ülkede dogmalarla bezeli öğretiler, bireyleri bu virüs karşısında çok savunmasız, bilgisiz, toplumsal disiplinden , sorumluluktan yoksun bireyler olarak yakaladı.
Küresel kapitalizmin toplumsal varlığı olan
bugünün insanı, hastalıklardan, tehditlerden kendisini koruması gereken kamusal kurumlardan, kısaca devletten himaye görmediği için, kusuru üstünden atabilir, haklıdır da. Ama, insana değer veren, insanı bilimle eğiten, geliştiren bir toplumun insanları, bir virüs belasına
bu kadar kurban vermezlerdi, hem kendilerini hem çevrelerini koruyabilirlerdi. Bunu bireysel çabalarıyla olduğu kadar, virüs karşısında gösterecekleri etkili örgütlenme becerileri ile de gösterebilirlerdi. Kapitalizm bu “insanı” ne yazık ki yaratamadı, benzer durumlarda aynı zayiatı bu insan tipi yine verecektir. çıkarılması gereken en önemli derslerden biri budur.
Sağlık hakkının gasbı
Küresel kapitalizm, neoliberal uygulamalara geçtiği 1980 sonrasında, insanın temel haklarından olan sağlığı, kamu tarafından sağlanan , ücretsiz bir
hizmet olmaktan çıkararak daha çok parasallaştırdı, özelleştirdi, ticarileştirdi. özellikle alt,orta sınıflar buna direnemediler. Bir insan hakkı olan “sağlık hakkı” paraya tahvil edilince, tüm ülkelerde kamusal sağlık sistemi önemli ölçüde gerilerken “[

2018’de 35 milyar doları bulan sağlık harcamalarının yüzde 17’den fazlasını üstlendiler.
Toplumsal felaketlere karşı geliştirilmesi beklenen kamusal sağlık araştırmaları da neoliberal sağlık düzeninde gözden çıkarıldı. Araştırma Geliştirme harcamaları, daha çok kâr getirecek sektörlerde, silah endüstrisinde yoğunlaşırken sağlık, özellikle de halk sağlığını tehdit edebilecek viroloji alanı ihmal edildi.
Bu küresel kapitalizm ihmalidir ki, hem virüsün teşhisinde hem onunla mücadelede milyarlarca insanı savunmasız
bıraktı ve hala virüse karşı aşı,ilaç üretmekte aciz durumda.
Kapitalizmin yıkıcı yarışı
Küresel kapitalist şirketlerin, onların kontrollerindeki
devletlerin
birbiriyle rekabeti, bu uğurda birbirinin felaketine neredeyse el ovuşturması, insanlığın virüs karşısında ezilmesinin bir başka önemli nedeni. Virüs dünyayı sararken ülkeler, ortak bir mücadele yerine, virüsün faili konusunda
[

tek başına elinde tutan yüzde 1’lik azınlığın bu çürümüşlüğü artık sürdürülemez, bu yapının hiçbir yanı artık dikiş tutmaz. Bu tükenmiş , miyadını doldurmuş sistem bir avuç egemenin artık yönetemediği, milyarlarca nüfusun katlanabileceği bir sistem olmaktan çıktı. Bütün mesele, bunun yerine ne konulacağında. Kuşkusuz uzaydan birileri gelip yeni, insani
bir dünyayı inşa etmeyecek, ya da sistemin egemenleri durduk yerde bu enkazı
insani bir yapıya dönüştürmeyecekler. Onlar, bırakın dönüştürmeyi, kozmetik rötuşları bile beceremiyorlar. İşte küresel ısınma konusunda ne yapabildikleri ortada.
Bu çürümüş sistemi dönüştürecek olanlar, bizatihi bu sistemden büyük zarar gören alt sınıflar. Onların bu sistemin içinden filizlendirip yaratacakları yeni bir örgütlenme ve onun yürüteceği siyasi mücadele ile yeni bir dünya inşa
edilebilir. Bu dönüşüm, sosyalizmdir, ona olan inancın yeniden ve yeniden yeşertilmesi gerekiyor. çünkü Covid’19, sosyalizmin inşasında ataletin, duraksamanın, inançsızlığın,
dünyayı bir barbarlığa, insanlığın yok oluşuna götüreceğini yeterince gösterdi.
Daha ne yapsın?
[rn]5 NİSAN 2020 – mustafasonmez. net