‘Sömürüsüz, Eşit ve Özgür’ YAŞAMAK İSTİYORUZ!

236


25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nde; şiddete, kadın cinayetlerine, savaşa, ekonomik krize, cinsiyetçi politikalara karşı çıkmak, isyanımızı haykırmak ve Mirabel kardeşlerin mücadelesini yükseltmek için ülke genelinde alanlardaydık. . .
ülkemizde sosyo-ekonomik durumu farketmeksizin, günde en az iki kadın, genellikle de en yakınındaki erkek tarafından, vahşice katlediliyor. Her gün yüzlerce kadın da evde, işte, sokakta, erkek şiddetine maruz kalıyor ya da şiddet tehdidi altında yaşamlarını sürdürüyor. Bu vahşet tablosunu kapitalist erkek egemen (ataerki) sistemin yarattığını biliyoruz. Ancak, siyasi iktidarın; şiddeti olağanlaştıran, kadını erkeğin malı gören, kadın yaşamı yerine aile bütünlüğünü koruyan cinsiyetçi söylem ve politikaları ile neoliberalizm, savaş, ırkçılık, tekçilik, dinin araçsallaştırılması, ekonomik kriz gibi nedenler kadına yönelik şiddeti her geçen gün artırıyor. AKP iktidarı döneminde kadın cinayetlerinin %1400 oranında arttığını görüyoruz. (17 yılda 15 bin 205 kadın eski eş, sevgili, baba vs. erkekler tarafından katledildi. ) Kadın katillerini koruyan, iyi hal indirimi uygulayan, cezasız bırakan yargı da, bu sistematik kadın katliamının önemli bir parçası olmaya devam ediyor. Bir yandan da, kadın ve erkeği eşit görmeyen söylem, uygulama ve çıkarılan yasalar da, kadınların aleyhine bir kültürel değişimi beraberinde getiriyor, cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor. Bunun bir parçası olarak, aileye, erkeğe ve eve bağ(ım)lı “makbul kadın” yaratılmak isteniyor. Bu durum, kadın bedenini ve yaşamını hedef haline getirirken aynı zamanda erkekleri de kadına yönelik sistematik şiddetin “hoşgörülen tetikçileri” haline getiriyor.
Yine AKP döneminde çalışma yaşamı da, neoliberal politikalar doğrultusunda kadın ve emek karşıtı esnek, güvencesiz, parçalı istihdam biçimleriyle baskıya dayalı olarak yeniden kurgulanıyor. İdeolojik temelde dayatılan tüm bu politikalar, çalışma yaşamında daha fazla eşitsizlik, yoksulluk, ayrımcılık, cinsiyetçilik, mobing ve şiddet olarak karşımıza çıkıyor. Açıkçası, çalışma yaşamı ve koşulları, tüm emekçiler açısından özellikle de kadınlar açısından bizahati şiddetin kendisi haline gelmiş durumda.
Kadınlar, kapitalist ataerkiye ve yarattığı şiddete, sömürüye karşı, çok uzun yıllara dayanan, aralıksız ve ısrarlı bir mücadele sürdürüyor. Bugün de, kadınlar iradelerinin kırılmasına yönelik her türlü saldırıya rağmen mücadeleden asla vazgeçmiyor. Hem ülkede hem dünyanın dört bir yanında kadınlar ayakta, sokaklarda. Kadın hak ve özgürlüğüne dair bugün ne varsa tümü bu mücadelenin yaratımıdır. Kadına yönelik erkek şiddetini durdurma açısından en önemli yasal kazanımların başında ise, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi” ve 6284 sayılı Ailenin ve Kadına Karşı Şiddetin önlenmesine Dair Kanun geliyor. 2011 yılında imzalanan İstanbul sözleşmesiyle kadına yönelik şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğünün devlete ait olduğu imza altına alındı. Ne yazık ki devleti yönetenler, bu yükümlülüğü yerine getirmek, önlemleri artırmak şöyle dursun, kadınların elindeki zaten yetersiz olan, ısrarla uygulanmayan en önemli iki yasal aracı, yani İstanbul Sözleşmesi ve bu broşüre konu olan 6284’ü de kaldırmak istiyor. Bunun yanında en son açıklanan 2. yargı paketinde, kadınların nafaka hakkının elinden alınması ve defalarca kadın mücadelesiyle geri çektirilen çocuk istismarını meşrulaştıran, istismarcıları affetmeyi hedefleyen “tecavüzcü affı” yer alıyor.
Acaba kadın kazanımları neden bir bir yok ediliyor? Düz mantıkla bile cevap ortaya çıkıyor. “Erkekler tarafından daha fazla kadın öldürülsün, şiddete uğrasın, daha fazla çocuk istismar edilsin. ” Bu dehşet yaratan cevabı hiç kimse kabul edemez.
Yapılabilecek çok şey var. Şiddeti durdurmanın, kadın kazanımlarına sahip çıkmanın, yeni kazanımlar yaratmanın, kadına yönelik şiddetin insan hakkı ihlali ve insanlık suçu sayılmasını sağlamanın, savaşları durdurmanın, ekonomik krizin faturasını ödememenin, daha çok yoksullaşmamanın yolu örgütlü mücadeleyi büyütmekten geçiyor.
Şiddetin temelinde yatan kapitalist ataerkiye sistemine mecbur değiliz.
Sömürüsüz, Şiddetsiz, Eşit ve özgür Yaşamak Mümkün. . .
YAŞASIN öRGüTLü KADIN MüCADELESİ!YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!