BERRİN SÖNMEZ: ÇİFT HUKUKLULUK TEHLİKESİ KAPIDA MI’ (19. 02. 2019)

200

çift hukukluluk tehlikesi yaratan bir durumla karşı karşıyayız. Geçmişte daha çok özel hayat alanı ve ibadetler için fetvalar verilir ya da kamuoyuna böyle yansıtılırdı. Şimdi dinin muamelat hükümleri çerçevesinde kalan konular için de geçmiş fıkıh yorumlarının aynıyla tekrarlandığını görüyoruz. Kamu düzenine, toplumsal yaşama dair fetvalar kamuya açık biçimde yayınlanıyor. Sadece doğrudan o soruyu soran kişiye verilmesi gereken cevap halkla paylaşılarak, o fetvaya hukuk içtihadı niteliği kazandırılmak isteniyor.
Hâkimler kararlarıyla konuşur, ilkesi, dillere pelesenk olmuştu bir vakitler. Şimdilerde hukuk ve demokrasi ilkelerini hatırlatmak beyhude çabaya dönüştü. öyle ki bağımsız ve yansız yargı feryadı bile duyulmaz oldu. Hukuk devleti niteliğinin esamisi kalmadığından olsa gerek ihsas-ı rey eleştirisi de yöneltilmiyor yargı mensuplarına. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Yüksek Hâkim ömer Uğur Gençcan ise sosyal medya fenomeni olma yolunda aşama kaydederken paylaşımları, Yargıtay içtihadı gibi algılanıyor, kimi hâkimler ve bürokratlarca. örneğin bir avukat arkadaşımın karşılaştığı durum, sosyal medya paylaşımlarına biçilen rolü ve sözlerin uygulamaya yansımasındaki önemi anlatmak için yeterli: “İcra müdürlüğünde aile hukuku ile ilgili bir işlem yapacaktım. Müdür bir karar verdi. Bir hafta sonra gittiğimde ise ‘ömer Uğur Gençcan dün Facebook hesabında aksi yönde görüş paylaştı. Yapamayız’ dedi.
Facebook paylaşımında yer verdiği görüşlerine göre hareket edecekmiş. ” Sözün özü artık ‘hâkimler kararlarıyla konuşur’ ilkesi yerini ‘sesi yüksek çıkan hâkimin sözü kanun metninden önemli’ algısına bırakmış görünüyor. Adalet Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu ise bu konuda sessizliğe gömülmüş halde. Gençcan, hukuk kariyerini ileri sürerek “ben hâkimim, adaletle konuşurum” dediği için kişisel görüşleri kanun sayılıyor olmalı. Hukuk, yorum ilmi değilmiş gibi. Dairesine gelecek muhtemel bir nafaka dosyası hakkında vereceği karar, peşinen tüm kamuoyunca bilinen bir yüksek hâkimin istifa etmeyişi, sıradan bir hukuk devletinde kriz yaratacak, kâbus senaryosu olurdu sanırım. Bizde ise hukuk krizlerinin bini bir para… Şerbetliyiz.
İlkesizlik had safhaya çıktığı için usule ilişkin konuşacak mecal yok ülkede. Dolayısıyla doğrudan her birimiz içeriğe bakıyor, içerik eleştirisine dalmak zorunda kalıyoruz. Yoksulluk nafakası hakkındaki görüşlerimi defalarca yazdığım için tekrarlamayacağım bu yazıda. Hukukî içerik itirazını barolardan, Türkiye Barolar Birliği’nden dört gözle beklediğimi belirtmekle yetineceğim. Üstelik nafaka karşıtı görüşlerin arka planını, zihniyeti, ideolojiyi ifşa eden okunası bir yazı, Duvar okurları için dün Genel Yayın Yönetmenimiz Ali Duran Topuz’un kaleminden
[