MAHFİ EĞİLMEZ: AFORİZMALAR (07. 02. 2019)

209

Bir toplum, geçmişte çekilen acıları hatırlamaz, yapılan hataları değerlendirmezse aynı acıları çekmeye mahkumdur. Tarihini doğru okumayan kuşaklar, gün gelir o tarihi başkalarından dinlemek zorunda kalır.
İktisatçı, hava tahmincisine çok benzer. Tahminleri pek tutmaz ama olay bittikten sonra olayın niçin öyle olduğunu çok iyi açıklar.
Filanca kanunun falanca maddesinin değiştirilmesiyle yapısal reform yapılmış olmaz.
Geçmişte insanlar toplumsal meselelerle çok daha fazla ilgiliyken bugün meselelere daha çok kendi çıkarları acısından bakıyorlar.
Ahbap çavuş kapitalizminde iş insanları işlerini, siyasal iktidar ve bürokratlarla olan yakın ilişkilerine dayanarak kural dışı uygulamalardan yararlanarak yürütürler. Ahbap çavuş kapitalizminin önlenmesinin tek bir yolu var: Hukuku üstün kılmak.
Demokrasi, insan hakları, bağımsız yargı, siyasal hoşgörü gibi temellere de dayanmayan bir ülke uygar ülkeler arasında yer alamaz.
Cumhuriyet’i kuranlar, imparatorluğu batıran nedenlerin en başında mali bağımsızlığın kaybedilmesinin geldiğini gördükleri için çekilen birçok sıkıntıya karşın ülkeyi dış borçlanmaya sokmamaya özen göstermişlerdir. Sosyal bilimlerde kuramların değişmesinin daha hızlı ve kapsamlı olması doğaldır. çünkü sosyal bilimlerin özünde insan ve toplum vardır. Zaman değişir, insan değişir, toplum değişir, kuramlar da değişir.
En büyük erdem, insanın kendisine zorla kabul ettirilenlere baş kaldırabilmesidir. Her şeyi olduğu gibi kabul eden insan bilime, sanata, ilerlemeye, demokrasiye, insanlığa katkıda bulunamaz.
Küresel sistem, kapitalizmin bir ekonomik ve sosyal sistem olarak dünyaya yayılmasıyla ortaya çıkmıştır.
çok daha önce öteki primatlardan ayrılmaya başlamış olan insanın gerçekten insan olması, doğasına yabancılaşmasına yol açan üreticiliğe geçmesiyle olmuştur.
Hazinenin bilançosu, kâr/zarar cetveli olamaz. çünkü Hazine kâr etmez. Hazine kâr ederse toplum zarar ediyor demektir.
Türkiye ‘de geçerli olan demokrasi ahbap çavuş demokrasisidir. Demokrasinin ilkeleri görünürde var olmasına karşılık uygulamada yoktur.
Türkiye’nin bugünkü eğitim sistemini köklü olarak değiştirmesi ve eğitimde tümüyle bilimin egemen kılınmasından başka çare bulunmuyor.
Bugün İslam dünyasının en büyük sorunu ifade özgürlüğü sorunudur. Hristiyan dünyası reform yaşarken İslam dünyasında böyle bir reform yalnızca Türkiye ‘de, Atatürk devrimleriyle ortaya çıktı.
Toplumu yönetenlerin kendi çıkardıkları ve uyulmasını denetlemek durumunda oldukları yasalara uymamaları toplum için olumsuz bir referans oluyor.
Büyüme, ekonomide büyüleyici bir olgudur. Büyüme varken çoğu sorun göze batmaz ya da görmezden gelinir, büyüme elden gittiği anda o sorunlar göze batmaya başlar.
Türkiye, kendi kendine sorunlar yaratıp bütün enerjisini kendi yarattığı sorunları çözmekle harcayan insanların çok sayıda olduğu bir toplum görüntüsü çiziyor.
İfade özgürlüğü yoksa bilim ilerleyemez.
Kurallar yalnızca yasalara saygı gösterenlere ve sesi çıkmayanlara uygulanır hale gelirse bu şekilde davranan insanlar da kendilerinin aptal yerine konduğunu düşünerek diğerleri gibi davranmaya yönelirler ve toplum giderek kurallara uymayanların çoğunluğa ulaştığı bir yapıya geçmeye başlar.
Osmanlı İmparatorluğu bir ümmet devleti idi. Hiçbir zaman ulus devleti olmadı. Osmanlı devletine bağlı Avrupalı krallıklar din farklılığı nedeniyle bu ümmet devletin hiçbir zaman bir parçası, bir unsuru olmamışlar, bu krallıkların halkları da kendilerini bu devletin halkı olarak görmemişlerdi.
Türkiye’nin düzenlemeler konusunda temel sorunu, kural eksikliği değil getirilen yasalara, kurallara uymama geleneğidir.
2008 krizi, üçü beş gösteren, olmayan parayla olmayan varlıkları satın almayı özendiren, ahlaksızlıktan cesaret bulmuş açgözlülüğe inmiş bir tokat gibi etki yaptı.
Her şey ifade özgürlüğü ile başlar. Düşünceyi ifade etmeye izin verilmiyorsa düşünceyi ilerletme imkânı da yok demektir.
Bugün büyük bir buluş gibi takdim edilen yap işlet devret projelerini Osmanlı yönetimi bundan 150 yıl önce demiryollarını, tramvay yollarını yaptırmak için kullanmıştı. Bunlar, bağımsızlığın iyiden iyiye kaybında rol oynamıştı.
Ekonomi kitaplarında matematik, konuları daha iyi anlatmak ve daha kolay anlaşılmasını sağlamak için bir araç olarak kullanılmaya başlanır ama giderek bir amaç haline dönüşür. Bir süre sonra insan, kitabı ekonomi amaçlı mı okuduğunu matematiğini geliştirmek üzere mi çalıştığını karıştırmaya başlar. Oysa ekonomi; insanın üretim, tüketim, bölüşüm, yatırım, tasarruf gibi alanlardaki davranışlarını anlamaya ve analiz etmeye yönelik basit bir bilimdir.
Konvertibilite, insanları para ikamesine ve o da eldeki yerli parayla yabancı para yaratabilme gücüne kavuşturdu. Bu gelişme para politikası yürütmenin eskisi kadar kolay olmadığı anlamına geliyor.
İnsanların sınav kazanma amacına dönük olarak yetiştirilmesi çok yanlıştır. çünkü o zaman sorgulama, analiz etme yeteneği gelişmiyor, sadece ezbercilik gelişiyor. O da bir süre sonra unutulup gidiyor, geriye bir şey kalmıyor.
Ekonomi kitaplarını okuyan herkes ilk anda dünyadaki bütün ekonomik krizleri çözebileceğini düşünür. Okuduklarını sindirmeye, bunları yaşama uyarlamaya başlayınca, okuduklarının yaşamdan kopuk olduğu düşüncesine kapılır ve hayal kırıklıkları yaşar. Bir süre sonra orta yolu bulur ve birden çok hedefe aynı anda ulaşmanın zor olduğunu, ekonominin aslında bu tür çoklu hedeflere ulaşmada tercih yapmaya yarayan bir disiplin olduğunu kavramaya başlar. o anda mutlak doğrular yerini göreli doğrulara bırakır.
Bilim merakla inanç kabulle başlar. Merak etmezseniz analiz yapıp olayın içyüzünü anlamaya çalışmazsınız. O zaman size söylenenleri ezberler ve aklınızın süzgecinden geçirmeden kabul etmeye başlarsınız.
Günümüzde çeşitli nedenlerle bilinçli ya da bilinçsiz aşağılanan tüketim eylemi en temel insan eylemidir. Ekonominin temel taşıdır. Tüketim yoksa üretim de olmaz.
7 ŞUBAT 2019 – mahfiegilmez.com