ENGELSİZ BİR YAŞAM İÇİN BİR GÜN DEĞİL, HER ZAMAN ENGELLİLERİN YANINDAYIZ!

233



Bugün 3 Aralık 2018. Birleşmiş Milletlerin 3 Aralık tarihini
“Uluslararası Dünya Engelliler Günü” olarak ilan etmesinin üzerinden tam 26 yıl geçmiş bulunuyor.
Ancak ülkemizde
milyonlarca engelli bu önemli günü hala istihdam, e
ğitim, sağlık, ulaşım başta olmak üzere pek çok haktan mahrum olarak karşılıyor. Milyonlarca engelli toplumsal
ya
şama katılımı önündeki engeller sürdüğü için dört duvar arasında bir yaşama mahkum ediliyor.
Bağımsız kuruluşların verilerine göre sayıları en az 8,5 milyon olan engelli vatandaşa her gün yenileri ekleniyor. Artmaya devam eden iş cinayetleri, ülkenin içeride ve dışarıda sürüklendiği çatışma ortamı,
trafik kazaları, sa
ğlık hizmetlerine erişim hakkının kısıtlanması,
kadınları hedef alan erkek
şiddeti başta olmak üzere toplumsal şiddetteki artış gibi pek çok faktör hepimizi her geçen gün daha fazla engelli adayına dönüştürüyor.

Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmesine göre engelli kişiler
“diğer bireylerle eşit koşullar altında topluma tam ve etkin bir şekilde katılımlarının önünde engel teşkil eden uzun süreli fiziksel, zihinsel, düşünsel ya da algısal bozukluğu bulunan kişiler” olarak tanımlanıyor.
Böylece engellilikte asıl meselenin toplumsal yaşama katılımın önüne set çeken toplumsal sorunlar olduğu vurgulanıyor. Buna rağmen söz konusu sözleşmeyi 2009 yılında onaylan ülkemizde engellileri hala
“korunmaya ve yardıma muhtaç kişiler” olarak tarif eden yasal düzenlemeler varlığını koruyor.
Sosyal devleti, sosyal adaleti ortadan kaldıran politikalar en çok engelli vatandaşlarımızın hayatını etkilemeye devam ediyor.

Engellilere yönelik
temel hakların hayata geçirilmesi sosyal devlet olmaktan çıkarılıp, siyasal iktidarın bir lütfu gibi gösteriliyor. Türkiye’de engeli vatandaşlarımız temel bir hak olan sosyal dayanışma hizmetlerinden bile yeterli ölçüde yararlanamıyor. Bunlardan en önemlisi engelli maaşı alma hakkına getirilen sınırlamalar ve söz konusu maaşın tutarında yaşanan düşüştür.
2013 yılında yapılan değişiklikle engelli ve bakım aylığı bağlama şartları zorlaştırılmış, söz konusu tutarlar mümkün olan en asgari düzeye çekilmiştir. Engelli maaşı alınabilmesi için sadece devletin gösterdiği hastanelerden en az %40 oranında engelli olunduğunu ispatlayan raporun alınması zorunlu hale getirilmiştir.
Ayrıca engelli ve bakım aylığı tutarlarının belirlenmesinde ihtiyaç sahibi engelli ve yaşlının gelirinin temel alınmasına son verilmiştir. Bugün mevcut uygulamaya göre önce engelli vatandaşın yaşadığı hanedeki toplam gelir belirlenmekte, daha sonra söz konusu hane toplam geliri hanede yaşayan kişi sayısına bölünmektedir. Eğer bu yolla bulunan rakam asgari geçim indiriminin (AGİ)
dahil edilmediği asgari ücretin üçte birinden az ise
(mevcut duruma göre 483 TL’den az ise)
engelli aylığı bağlanmaktadır.
Engellilere bakım aylığı ödenmesi için ise aile gelirinin kişi başına düşen bölümünün asgari ücretin üçte ikisinin altında olması şartı getirilmiştir. Bugün itibari ile engel oranına bağlı olarak engelli aylığı 433 TL ile 650 TL arasında değişmektedir.
Kısacası 21. Yüzyılın Türkiye’sinde yüz binlerce engelli rapor almak için orta çağ standartları ile ölçümler yapan hastanelere başvurmaya mecbur bırakılmaktadır. Engelli raporu alanların ise ülkede yaşanan ekonomik gerçeklikle hiçbir şekilde bağdaşmayan rakamlarla yetinmesi beklenmektedir.
Engeli vatandaşlarımız sadece sosyal dayanışma hizmetlerinden değil, sağlık eğitim, ulaşım hizmetlerinden de yeterli ölçüde yararlanamamaktadır.
Sağlıkta
engellilerden hem katkı-katılım payı alınmasına devam edilmekte hem de kullandıkları protez gibi tedavi edici araçlar için ek ödeme alınmaktadır.
Ayrıca verilen zorunlu tıbbi destek cihazlarının ve malzemelerinin kullanım sürelerinin uzatılması, söz konusu cihaz ve malzemeler için devlet tarafından yapılan ödeme miktarının gittikçe kısılması engellileri niteliksiz ürünlere mahkum etmektedir.

ülkemiz engellilerin eğitimi konusunda da çağdaş dünya ülkelerine kıyasla oldukça geri bir noktadadır. Bu nedenle engellilerin eğitim alma ve meslek edinme taleplerini gerçekleştirme olanakları son derece sınırlıdır.
Engellilerin eğitimi açısından hayati önem taşıyan özel eğitime uygun nitelikte okul ve kurumların sayısı hala çok yetersizdir.
Devlet eli le hizmet verilen mevcut özel e
ğitim okullarının ve kurumların belli illerde yoğunlaşması, diğer iller ve bölgelerde yaşayan engellileri ve ailelerini çaresizliğe itmektedir.
Engelli bir vatandaşın kendi kendine yeter hala gelmesinin temel koşulunun çalışma hakkını kullanabilmesinden, istihdam edilmesinden geçtiği açıktır. Bu açıdan bakıldığında da engellerin mağduriyetlerinin devam ettiği görülmektedir. – Her şeyden önce çalışabilir durumda olan 2 milyon engelinin 1,6 milyonu işsizdir.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi yüzlerce engelli, hiçbir soruşturma geçirmeksizin OHAL döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile ihraç
sorgusuz, sualsiz i
şinden ekmeğinden edilmiştir.
Hem özel de ham de kamuda yasal zorunluluk olan engelli istihdamı kotalarına uyulmamaktadır.
4857 sayılı iş yasasına kamuda % 4 engelli işçi kotası varken kamu emekçileri için (memur)
% 3 kota sınırı varlığını korumaktadır.
üstelik 657 sayılı yasaya göre belediyeler, il özel idareleri ve KİT’ler %3 engelli kotasının dışında tutulmasına rağmen geriye kalan kamu kurumlarında bile engelli kamu emekçisi kontenjanı doldurul(a) mamaktadır.
DPB başkanlığı Mart 2018 verilerine göre kamuda 61 bin 728 engelli kamu emekçisi istihdam edilmesi gerekirken bu sayı 51 bin 814’te kalmıştır. Yani 11 bin 317 kişilik engelli kamu emekçisi kontenjanı boş bırakılmıştır.
Aynı verilere göre Milli E
ğitim Bakanlığında %3 kotaya göre 28 bin 247 olması gereken engelli kamu emekçisi istihdamı 21 bin 423’te kalmıştır. Yani Milli Eğitim Bakanlığında 6 bin 824 kişilik engelli kontenjanı boştur. Diyanet İşleri Başkanlığında
bin 752, Adalet Bakanlı
ğında 967, Sağlık Bakanlığında 535 kişilik engelli kontenjanı boştur.

Engelli yurttaşlarımızın yaşadığı sorunlar elbette ki yukarıda özetlemeye çalıştığımız sorunlardan ibaret değildir. Buna rağmen siyasal iktidarın milyonlarca engelli vatandaşın yaşadığı sorunların çözümünü zamana yayarak ertelemesi, yanlış politikalarda ısrar etmesi engelli yurttaşlarımızın yaşamını daha da zorlaştırmaktadır.
Oysa her insanın bir engelli adayı olduğu bilinciyle,
engelli yurtta
şların başta istihdam olmak üzere tüm ihtiyaçlarının eksiksiz karşılanması sosyal devlet olmanın temel gereğidir.
Engelsiz Bir Yaşam İçin:

Birleşmiş Milletler Engellilerin Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, engelli haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerin, sosyal devlet olmanın, anayasa ve yasaların gereği ertelenmeden yerine getirilmelidir.
– Yollar, binalar, toplumsal yaşam alanları engellilerin ihtiyaçlarına uygun bir düzenlemeye kavuşturulmalı, toplum engellilere nasıl davranacağı ile ilgili bilinçlendirilmelidir.
– Engelli istihdamı hem özelde hem kamuda kota sınırlarına takılmadan artırılmalıdır. Kamu engelli istihdamının artırılmasına öncülük etmelidir.
– OHAL- KHK’leri ile sorgusuz sualsiz işinden, ekmeğinden edilen engelli kamu çalışanları tüm kazanmış hakları korunarak derhal aynı görevlerine iade edilmelidir.
– Engelli aylığı ve engelli bakım aylığı bağlanmasında aile geliri yerine engellinin bireysel geliri esas alınmalıdır.
– Engelliler için hiçbir koşul aranmaksızın yeni istihdam alanları açılmalı, yasal olarak engelli çalıştırmak zorunluluğu bulunan iş yerlerinin denetimleri artırılmalı, kurallara uymayanlar hakkında uygulanacak ceza ve yaptırımlar ağırlaştırılmalıdır.
– Engellilere yönelik ayrımcılık, değersizleştirme ve ötekileştirmeye son verilmelidir. Bunun için tüm kamu emekçilerine hizmet içi eğitim verilmelidir.
– Engelli personelin ve yurttaşların kamu kurum ve kuruluşlarına ulaşım sorunu acil bir şekilde çözülmelidir.
– Kamu kurum ve kuruluşlarında engellilerin sorunlarına ilişkin destek birimleri oluşturulmalıdır.
– Hizmet içi eğitimlerde engellilere yönelik temel haklar, kişisel gelişim vb. konularda eğitim imkânı sağlanmalıdır.
– Kamu kurum ve kuruluşlarının fiziksel koşulları (merdiven, asansör, WC, lavabo, geçiş yerleri vb. ) hem hizmet sunan engelli personelin hem de hizmetten yararlanan engelli yurttaşların ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde düzenlenmelidir.
– özellikle servis imkanı olmayan iş yerlerinde çalışmakta olan engelli personele mesaiye geç gelme, mesaiden erken çıkma hakkı verilmelidir.
– Engelli personelin çalıştığı yerlerde engel durumuna uygun donanımlar sağlanmalıdır. İş yerlerinde kullanılan temel araç ve gereçlerin ihtiyaç duyulan oranda engelli odaklı planlanması yapılmalıdır.
– Yasal bir zorunluluk olan engelli otoparkı uygulamasına uyulmalı, bu zorunluluğu yerine getirmeyen sorumlular hakkında yasal işlem başlatılmalıdır.
KESK olarak yukarıda sıralanan talepler hayata geçirilmeden; fırsat eşitliği tanınmayan, birçok alanda ayrımcılıkla karşılaşan milyonlarca engelli yurttaşımızın sadece Dünya Engeliler Günü ve Haftası gibi özel zamanlarda hatırlanmasının bir marifet olmadığının altını tekrar çiziyoruz.
Konfederasyonumuz tüm olumsuzluklara rağmen, yaşanan sorunların çözümü için mücadeleyi belirli günlere haftalara hapsetmeden, her zaman engellilerin yanında olmaya devam edecektir.