İ. SABRİ DURMAZ: İŞTEN ATMALARIN ÖNLENMESİ, KRİZİN YÜKÜNÜ REDDETMEDE MİHENK TAŞI (29. 09. 2018)

240

Türkiye’de son yıllarda en klasik işten çıkarma gerekçesi
“sendikalaşma”ydı. Ama yasal olarak
“sendikalaşıyorsun”
diye işçi atılması yasalara göre
“suç”
olduğu için işçiyi çıkarmak isteyen patronlar,
“performansınız yetersiz”
diye işçi atıyorlardı.
Bu gerekçeye şimdi
“Kriz var”
gerekçesi eklendi.
Nitekim giderek artan sayıda işyerinden
“Kriz nedeniyle işten çıkarma”
haberleri gelmeye başladı. Sadece önceki gün bile gazetemizde, Türkiye’ne en önemli fabrikalarında olan
Türk Traktör
ve
Termo Teknik
fabrikalarından
“kriz”
gerekçesiyle işten atmaların yapıldığı haberi geldi.
çorlu’daki
Termo Teknik’te işçiler, Hak-İş’e bağlı
çelik-İş Sendikası‘nda örgütlü. Son bir hafta içinde
“depolama”
kısmandan 50 işçi çıkarılın fabrikada üç gün önce de
“imalattan, kadrolu işçiler”den 15’i işten çıkarılmış.
Ankara’da kurulu ve
Türk Metal Sendikası‘nın örgütlü olduğu Türk Traktör fabrikasında da Mayıs ayından beri çeşitli gerekçelere çıkarılan
“kadrolu”
ve
“sözleşmeli”
işçi sayısı 200’ü bulurken, önümüzdeki günlerde
29 işçinin daha işten çıkarılacağı
belirtiliyor. (Buradaki 29 sayısı toplu işten çıkarmada üst sınır. )

İşçiler,
çelik-İş
ve
Türk Metal
sendikalarının işten atmalar karşısında
hiçbir şey olmamış gibi davranmasından şikayetçi. Ama bu şikayetleri iki sendikanın yöneticilerinin de
umursamadığıanlaşılıyor.
Daha krizin başlarında sayıldığımız şu günlerde bile her gün birkaç fabrikan işçi atılması haberi geliyor gazetemize. İlerleyen günlerde bu sayıların çok daha artması,
eğer işçiler ve sendikaları krizin yükünü reddeden bir mücadeleye girmezlerse, belki de
yüz binlerce işçinin
sokağa atılmasına tanıklık edeceğiz. Nitekim Erdoğan yönetiminin geçtiğimiz hafta açıkladığı
“Yeni Ekonomik Programı”yla, önümüzdeki üç yılda
bir milyon dolayında işçinin işten çıkarılması
“hükümet belgesi”ne geçmiş bulunuyor.
Kaldı ki önceki krizlerden de biliyoruz ki,
krizin yükünü işçilere yıkılmasının
en yaygın
ve aynı zamanda da işçiler için en
“acıtıcı”
yanını, işten çıkarmalar oluşturmuştur
.
çünkü krizde işten çıkarılan işçi, bir yandan artan fiyatların, ağırlaşan yaşama koşullarının yükünü sırtlanırken öte yandan da
işsizliğin pençesine atılarak
iki katlı bir saldırıya uğrar.
İşçi için en ağır yük,
“evine ekmek götürememesi”dir. Bu yüzden de krizlerin en acılı ve en ağır yükünü işten çıkarılan işçiler yaşar.
Burada şunu çok açık biçimde söyleyebiliriz ki, az çok işçinin haklarını savunmanın, bir sendikanın krizin yükünü reddetme mücadelesinde olup olmamasının
“mihenk taşı”
işten çıkarmalar karşısındaki tutumudur. Ama görüyoruz ki, sendika bürokratı yöneticiler işten çıkarmalar karşısında,
“normal”zamanlardaki umursamazlıklarını hiçbir şey kaybetmeden sürdürmektedir.
Başka bir söyleyişle, krizin yüküne karşı mücadelenin başarılı olup olmamasının ölçütü,
patronların işten çıkarmalar biçimindeki saldırısının püskürtülüp püskürtülememesidir.
İşçiler bunu fark etmektedir. Bunu fark ettikleri içindir ki, işçiler arasında öne çıkan başlıca iki slogandan birisi (öteki,
ücretlere ek zam yapılması
talebidir),
“İşten çıkarmaların yasaklanması”
talebidir.
Kuşkusuz ki, böyle bir yasaklamayı hükümet katından çıkarmak, belki daha uzun ve çok daha zorlu bir mücadeleyi gerektirir. Ama bire birer işletmelerde
işçilerin ve sendikalarının talepleri etrafında birleşmeleri durumunda o işyerinde işten çıkarmaların durdurulabildiğini
ciddi bir sendikal mücadeleden geçmiş her işçi bilir.
Bu yüzden de krizlerde çoğu zaman patronlar, işçilerin karşısına geçip,
“Ya birçok işçiyi işten çıkaracağız ya da ücretleri düşüreceğiz sosyal hakları kısıtlayacağız. Kararı siz verin!”
diye
pazarlığagirişirler!
Kuşkusuz gerçekte böyle bir
“ikilem”
yoktur. çünkü patronlar, çoğu zaman bu
pazarlıkta
kazanan taraf olur. çünkü önce patron,
“İşten atma olmayacak”
diye ücretleri düşürür, sonra da burada geri adım atmanın getirdiği
işçiler arasındaki
çelişkilerden yararlanarak,
işçileri işten atmaya başlayarak, krizin yükünü işçileri yıkan yolda ilerler!. .
Bunun içindir ki
işten çıkarmaların önlenmesi, hem işçilerin
birlik
ve
bütünlüğünün
hem de
krizin yükünü reddetmede işçilerin gözünde de çok
meşru
bir tutum olması
bakımından da ayrıca önemlidir.
29 EYüLL 2018 – EVRENSEL