UMUT İHRAÇ EDİLEMEZ! BİR GİDER, BİN GELİRİZ!

308



Eş Genel Başkanımız Aysun Gezen’in bugün İzmir Dokuz Eylül üniversitesi önünde 701 sayılı KHK ile aralarında 60’a yakın KESK’linin ve barış akademisyenlerimizin de olduğu 18. 632 kamu görevlisi daha sorgusuz, sualsiz, hukuksuz şekilde işinden ve aşından edilmesine ilişkin gerçekleştirdiği basın açıklaması metni aşağıdadır:
Sevgili basın emekçileri, dostlarım, mücadele arkadaşlarım,
Eğitim sisteminde bugün yaşanan dinselleşme ve piyasalaşmada, çocukların küçük yaşta evliliklere mecbur bırakıldığı, işçileştirildiği sistemin kurulmasında büyük payı olan birinin bakan yapıldığı bir kabine ile karşı karşıyayız. Piyasalaşmanın, kamusal hizmetlerin, kamu kurumlarının özelleştirilmesinin hız kesmeden devam edeceği aşikar. .
KHK’lerle tüm kamu kurumlarının, okulların, üniversitelerin içi boşaltıldı. .
Bugün hocalarımızın, arkadaşlarımızın adlarının yazılı olduğu 701 sayılı KHK listesi aynı zamanda listede “unutulan” gerekçe sütunu ile tarihe bir not düşmüştür. Bizler isimlerimizin kurum amirleri, rektörler, yöneticiler ve ihbarcılar tarafından verildiğini, hiçbir somut delil ve gerekçe olmadığını, sadece kanaate ve istihbari bilgiye dayanarak emekçilerin işlerinden, geleceklerinden edildiğini her fırsatta dile getiriyorduk, bu KHK bizleri doğruladı ve tarihe geçti.
AKP’nin kurmak istediği yeni rejimde ihbarcılık toplumun bütün mikro ağlarına kadar yaygınlaştırılıyor, çünkü bu rejim ancak cumhurbaşkanının kopyası küçük adamlarıyla, ihbarcılarla, yükselmek için birbirinin sırtına basmaktan çekinmeyen bir güruh yaratmakla yaşamaya devam edebilir. Bu anlayış Eskişehir Osmangazi üniversitesinde katliama yol açtı, kendi arkadaşlarını ihbar eden ve hiçbir soruşturma geçiremeyen bir de ödüllendirilen biri bir katliam gerçekleştirdi.
Adnan Menderes’te, Dokuz Eylül’de arkadaşlarımızın isimlerini veren ihbarcılar atıldı, bunu dayanak alan ihraçlar ise hiçbir şekilde iade edilmedi. çünkü AKP yetiştirmek istediği dindar, kindar nesillere bir tehdit olarak görüyor soran, sorgulayan, eleştirel düşünceyi emeğinin, mesleğinin, dünya görüşünün odağına almış, öğrencilerine de eleştirel düşünmeyi öğreten, içinde yaşadığı toplumun ve dünyanın sorunlarına çözüm arayan akademisyenleri…
Hocalarımız arkadaşlarımız barış içinde bir arada yaşamı savundukları, devlete barış içinde yaşama hakkını tesis etmek zorunda olduğunu hatırlattıkları, insan, toplum, doğa yararına üniversite istedikleri için atıldılar. Asıl mesele, emeğini, sahip olduğu bilgiyi kişisel çıkarları, zenginleşmek için kullanan, otoritenin hizmetine sunan, iktidar dalkavukları olmakla sahip olduğu bütün bilgiyi, birikimi toplumun yararına sunan, içinde yaşadığı toplumun ve dünyanın sorunlarına çözüm arayan, kamusal sorumluluk duyan entelektüellerden olup olmamak arasında bir seçim yapmaktı…
Hocalarımız tabiiki kamusal sorumluluk taşıyan, insan toplum doğa yararına emek harcayan akademisyenler olmayı seçtiler…
Emeğimizi, alın terimizi gömdükleri betonlara çevirdikleri üniversiteleri yeniden kampüs ve üniversite kılmak için mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Hepimiz geri döneceğiz, o beton blokları yeniden kampüs ve üniversite kılacağız. .
Hocalarımız Geri dönecekler ve güzelleştirecekler… Yan yana, omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!