SEVDA KARACA: ONLAR TEK, BİZ ÇOKUZ ARTIK! (29. 03. 2018)

183

“Medya ve kadın”, üzerine büyük bir külliyatın olduğu güncel bir başlık. Kadınlar medyada nasıl görünür oluyor, kadınlara ilişkin prototipler medya aracılığıyla nasıl oluşturuluyor, iktidarın siyasi projelerinin gerektirdiği kadın tiplemeleri medya aracılığıyla nasıl meşrulaştırılıyor gibi meseleler, herkesin üzerine bir çift kelam edebileceği kadar da bilinen meseleler aslında.
Lakin son dönemde büyük medya kuruluşlarının el değiştirmesi, gazetelere atanan kayyımlarla göz dağı verilmesi, gerçekten gazetecilik yapmak için uğraşanların üzerinde uygulanan sistemli baskılar, tutuklamalar, yargılamalar ve bütün bunlarla birlikte “tek adam, tek ses” politikası olarak özetleyebileceğimiz hal ve gidişatın “medya ve kadın” başlığını da etkileyecek çok önemli yönleri olduğu açık. . .
Düşünün, basının topyekün biat ettiği koşullarda, mesela kadınlara ve çocuklara yönelik sistematik saldırının nasıl görünmezleştirileceğini. . .
Adaletsiz yargı kararlarının, kadınlar üzerindeki toplumsal baskıların gündelik hayata yansımalarının, kadınların evde, işte, okulda, sokakta yaşadığı sorunların bir tekinin bile haber olamadığını. . . Ama her gün gazetelerde “Kadınlara müjde” adı altında hükümet politikalarının parlatıldığını. . .
Kadınlar her gün mesnetsiz bahanelerle katledilirken, erkeklik indirimlerine gerekçeler artarken, kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran onlarca uygulama ve açıklama havada uçuşurken. . . “Hükümetin kadına yönelik şiddete sıfır toleransı”ndan başka bir şey görmeyebiliriz. . .
Kadınlar işsizlikle boğuşurken, çalışma yaşamı kadınlar açısından cehenneme dönerken, bakım yükü her gün artarken, tüm ekonomik ve sosyal haklar kesintiye uğrarken. . . “Hükümetten kadın istihdamına ilişkin yeni müjdelerini” okuyabiliriz. . .
çocuklar her gün ne idüğü belirsiz yurtlarda, okullarda istismara uğrarken, istismarcılar el birliği ile aklanırken, adalet arayan ailelerin ve “artık yeter” diyen insanların tepkileri yükselirken. . . “çocuk istismarında sıfır tolerans için düğmeye basıldı” cümleleri manşete çıkabilir. . .
Diyeceksiniz ki “E, zaten böyle. . . “
Doğru. Sermaye medyası gerçeğin tamamını hiçbir zaman göstermedi, öyle bir vasıf da hiç taşımadı zaten.
Merkez medyanın seslendiği kesimler açısından kutuplaşmanın bu denli bir yönetim aracı haline geldiği şu noktada, hiç nüanssız, farksız bir yayın çizgisinin
okuyucular ve izleyiciler açısından yaratacağı zarar, duyduğumuz eleştirel bir iki söz veya birkaç iyi haberden mahrum kalmaktan ibaret değil, ötesi var. Medyaya müdahalelerin muhakkak sorunları gündeme getiren, eleştiren, teşhir eden, mücadele eden ve doğru politikalar önerenlerin sesini duyuranlara uzanacağı açık. . . Bu meselenin önemli bir yönü. . .

Bir yönü de bu sürecin kadın gazetecilere yansımaları.

[