8 Mart’a birkaç hafta kaldı. Bir süre sonra 8 Mart’ı tarihsel ve sınıfsal bağlamından kopartan nice etkinlik üstümüze üstümüze gelecek.
Lüks otellerin toplantı salonları, girişimci kadınların başarı öyküleriyle inleyecek. “Makbul” sivil toplum örgütlerinin ev sahipliğinde ve birçok siyasinin katılımıyla gerçekleşecek olan bu toplantılar, farklı sermaye gruplarından pek çok konuğun ağırlanmasıyla son bulacak.
öte yandan meseleyi bir çeşit “alış veriş bayramı”na çevirme çabasıyla hazırlanmış olan türlü türlü indirim kampanyalarına şahit olacağız. Görünmeyen emeğin verimliliğini arttırmaya yönelik ev ve mutfak eşyalarında indirim olacak, hem de 8 Mart şerefine!
Toplumsal cinsiyet rolleri bu kez “hediye” olarak sunulacak kadınlara, hem de 8 Mart’ta!
8 Mart sınıfsal niteliğinden kopartıldığı ölçüde merkezinde işçi kadınların sorunları yer almıyor. Bu ise 8 Mart’ı kadın işçilerin ortak taleplerini dillendirdikleri, maruz kaldıkları sorunlara karşı mücadele yöntemlerini tartıştıkları ya da direniş deneyimlerini paylaştıkları bir gün olmaktan çıkartıyor.
Oysa tarihsel niteliğinin yanı sıra emek gücünün yüz yüze olduğu sorunlar, 8 Mart gündemini
sermayenin “hoşgörü” sınırlarının dışına çıkıp, sınıfsal eşitlik çerçevesinde değerlendirmeyi gerektiriyor.
TÜİK’in geçtiğimiz günlerde yayınladığı işgücü verileri kadınların emek gücü piyasalarındaki konumunu açıkça ortaya koyuyor. Kadınların yüz yüze oldukları sorunların başında ise işgücü ve çalışma yaşamının dışında bırakılmaları yer alıyor.
TÜİK’e göre 20 milyondan fazla kadın işgücüne dahil değil. Bunların yarıdan fazlasının dahil olmama nedeni ise ev işleriyle meşgul olmak.
İşgücüne dahil olabilen kadınlarda ise işsizlik, genel işsizlik oranının 3 puan üzerinde. Yüzde 13. 4 düzeyinde olan bu oran, tarım dışı veriler göz önünde tutulduğunda yüzde 17. 5 oluyor. Genç kadın işsizliği ise yüzde 25 düzeyinde.
öte yandan yaklaşık olarak her 4 kadından biri ücret almadan çalışıyor. Ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların oranı yüzde 24. 1. Bu oran tarımda yüzde 26. 8’e yükseliyor. Yani karşılıksız emek sorunu kadınların önemli bir bölümü açısından ev işleri ve bakım hizmetleriyle sınırlı kalmıyor. Piyasa için çalışmaları halinde de geçerli.
Resmi verilere göre toplam istihdamın yüzde 33. 6’sı kayıt dışı çalışıyor. Kadınlarda ise bu oran yüzde 43. 1. Bununla beraber ücretsiz aile işçisi olan kadınlarda kayıt dışı çalışma oranı yüzde 91. 1’e,
tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınlar için ise yüzde 94. 3’e yükseliyor.
Dahası bu verilerin kadın emek gücünün maruz kaldığı ayrımcılığı bütün boyutlarıyla ortaya koymadığının da altını çizmek lazım. Ancak bu kadarı bile gösteriyor ki; kadınların toplumsal kimliğini görünmez kılan, emek gücünü ucuzlatan, toplumsal cinsiyetçi işbölümünü yeniden üreten esnek istihdam tedbirleri, yol açtığı tüm ayrımcılıklara karşılık kadınları işgücüne dahil etmek ya da kadın istihdamını arttırmak konusunda da mucizeler yaratmıyor.
19 ŞUBAT 2018 – EVRENSEL