Merkez medya zaten eridi gitti; Baş komutanın yanında, arkasında çoktan hizalanan, sanki askeri harekata bizzat katılan bir yayıncılık anlayışı mevcut. [kck]hr align=center size=0 100% /Bir zamanlar okullardaki beden eğitimi derslerine ‘rahat-hazır ol’ komutuyla başlanırdı. Haftada bir saatlik Milli Güvenlik dersinde de öğretmen gelirken kapıda
birimiz asker gibi nöbet tutar, komutu verir, sınıf hazırola geçerdi.
İlginçtir, her iki uygulama da
AKP iktidarında kaldırıldı.
Oysa ‘yeni Türkiye’de yetişmesi arzulanan
kindar nesillere, kuşanılan savaş araçlarına bakınca, insanın ‘askeri düzen ve ruhun genç yaşta aşılanmasında fayda varmış’ diyesi geliyor.
En azından iktidar ve ortakları açısından. . .
Ha, “artık okulda askeri komuta ihtiyaç kalmadı çünkü
zaten her camiden çağrı yapılıyor,
her televizyondan komut veriliyor” derseniz, haklısınız.
Baş Hoca -aynı zamanda Reis, AKP Lideri, Başsavcı, Cumhurbaşkanı ama ‘tek adam’ değil- 90 bin cami ve hazırolda medya dururken Milli Güvenlik dersine vermeye ne gerek var?
Komutları bazen doğrudan veriyor, bazen başkalarına tebliğ ediyor. . . Başbakan Yıldırım’ın Afrin’le ilgili basına verdiği talimatlar gibi. Hoş, İrfan Aktan’ın dünkü yazısında belirttiği gibi, ona da hacet yok. Merkez medya zaten eridi gitti; Baş komutanın yanında, arkasında çoktan hizalanan,
sanki askeri harekata bizzat katılan bir yayıncılık anlayışı
mevcut.
ZAHMET ETMEYİN, YAZIP DA VERİN
12 Eylül sonrasında ve 1990’larda gazetecilik yapanlar, askerin medyaya nasıl hükmettiğini, neyi nasıl yazacağının nasıl tebliğ edildiğini benden iyi bilir.
Tabii bugünün iktidarına ve destekçilerine sorsanız, o dönem askeri vesayetin zulüm yıllarıydı. . . Acep Atatürkçülüğe çark etmeye çalıştıkları gibi bu görüşten de dönmüş olabilirler mi? Kullanılan dil ve yöntemler, askeri sıkıyönetimlere rahmet okutacak düzeyde olduğuna göre, pekala mümkün. . .
Basın ültimatomuna dönelim. Sadece ‘hassasiyet’ gösterilecek konuları değil, neyin nasıl yazılacağına kadar ayrıntılı bir liste
[