İş kazası, borçluluk, işsizlik, çaresizlik, geçim derdi, adalete olan inanç yitimi, hak aramanın imkânsızlığı. . . Türkiye özelinde “büyük insanlığın” sorunlarının önemli bir kısmını bu başlıklar altında toplamak mümkün.
2017 yılı içinde en az 2 bin 6 kişi iş kazası sonucu hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin 60’ı çocuk, 88’i göçmen (İSİG Meclisi).
Başbakanlık İletişim Merkezi’nin CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun sorusuna verdiği cevaba göre; Ankara, Zonguldak ve İstanbul’daki meslek hastalıkları hastanelerinde geçen yılın ilk 11 ayında 6 bin 948’i yatarak, 589 bin 568’i ise ayakta olmak üzere, toplam 596 bin 516 kişi tedavi gördü. Türkiye genelindeki tabloyu ortaya koymak açısından son derece önemli bir veri. Birleşik Metal-İş’in ‘Metal İşçisinin Kimliği’ araştırmasına göre metal sektöründe her iki işçiden biri iş kazası geçirmiş. Her on işçiden biri on ay ve daha uzun süre ile işten ayrı kalmasını gerektirecek iş kazası yaşadığını ifade ediyor.
Borçluluk desen almış başını yürümüş. Bir yılda kredi borçlarında artış 70 milyar TL’yi bulmuş, hane başına kredi borcu 3 bin TL’lik artışla 18 bini geçmiş durumda (BDDK, Kasım 2016-Kasım 2017). Borçlardaki oransal artış yüzde 17.
İşsizlik desen, onda da tablo pek iç açıcı değil. Tüm teşviklere, seferberliğe rağmen istihdamda olmakla işsiz olmak arasındaki çizginin belirsizleştiği bir süreçte; stajyer, kursiyer ve çırak adı altında çalıştırılanların ya da istihdamda gösterilenlerin sayısı DİSK-AR’ın SGK verilerinden yaptığı hesaplamalara göre 1 yılda 1 milyon 165 bin kişi arttı. Aynı dönemde TÜİK için istihdam artışı 1 milyon 378 bin kişi. Bu artışın 483 bini ise kayıt dışı istihdamdan ileri geliyor. Kendi hesabına çalışanlarda, istihdama katılanların hemen hepsi kayıtdışı olarak istihdama dahil olmuş. Resmi işsizlik verilerine bakarsanız, işsizlik bildiğiniz gibi bir şey değil. Sizin işsiz bildiğiniz kişi işsiz değil, istatistiklerin istihdamda saydığını siz istihdamda saymazsınız.
Bu kısıtlar altında, daha gerçekçi bir işsizlik tanımına göre işsizlik yüzde 17, işsiz sayısı ise 5,8 milyon (DİSK-AR).
Resmi işsizlerin içinde 764 bin kişi 1 yıl ve daha uzun süre ile işsiz durumda. Bunlar da iş aramada ısrarlı olanlar. Eğer son 1 ay içinde iş arama kanalını kullanmadıysanız bu kategoriden çıkıyorsunuz.
Toplumda adalet duygusu önemli ölçüde zedelenmiş durumda. Geçim derdi birinci mesele haline geldi.
Kendini yakmak
Bütün bunları neden yazdım?
Geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önünde kendisini ateşe vererek yakan Sıtkı Aydın isimli inşaat işçisinin yaptığı eylemin nedenleri bunlar.
Aydın, geçirdiği iş kazası sonucu 5 yıldır işsiz olduğunu ve geçim sıkıntısı nedeniyle ruhsal bunalıma girdiğini, asıl amacının kendisini yakmak olmadığını, sesini duyurmak için böyle bir eylem gerçekleştirdiğini ifade ediyor. Adalet işlemiyor. Adaletin tecelli etmesi için iki kere kredi çekiyor, avukata para veriyor. Bir kısmını ödeyemiyor.
Sıtkı Aydın, Türkiye’de hayatta kalma mücadelesi veren milyonlarca işçiden biri. İş kazası, meslek hastalığı, yoğun çalışma bir yanda, işsizlik gerçeği bir yanda. Borç ve geçim meselesi ise bitmeyen bir dert. çözümü bireysel bir eylemde bulmuş Sıtkı Aydın.
Büyük insanlık örgütsüzlüğün girdabında ancak böyle sesini yükseltiyor anlaşılan. Nazım’ın dizeleri geliyor insanın aklına. “Büyük insanlık sekizinde işe gider / yirmisinde evlenir / kırkında ölür /büyük insanlık / Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter /pirinç de öyle / şeker de öyle /kumaş da öyle / kitap da öyle.
Ama umudu var büyük insanlığın / umutsuz yaşanmıyor. “
17 OCAK 2018 – BİRGÜN