Yıl dönümleri binlerce yıldır insanların umutlarını tazelemelerinin vesilesi olmuştur. 2017 yılının bu son yazısında ben de bu dilekleri tekrarlamak istedim.
Genel olarak 2017 yılı herkes için çok iyi geçen bir yıl olmadı. Benim kişisel dünyamda da zor bir yıldı. Geçmiş gitmiş, zorlukları da beraberinde götürmüş olsun.
Yeni yıla girerken tartıştığımız konulara baktığımızda 2018 yılının da çok kolay bir yıl olmayacağı belli. Olsun. Zor olsa da, zor olacağı belli olsa da bu iyi dileklerimizi dillendirmemize engel olmasın.
2018 yılında “Dostu olsun/yine insan insanın”.
Kalplere yerleşen nefret duygusunun yerini anlayış, empati, saygı, sevgi alsın.
Herkes için etkin ve yaygın sosyal güvenlik sistemi oluşsun. Hiç kimse sağlıksız konutlarda, sağlıksız beslenerek yaşamak zorunda kalmasın. Kentleşme kent rantı yaratmak olarak algılanmasın. Kent rantı yaratmak için kentler içinde yaşayanların katili haline gelmesin. Kurallar sıfır hoşgörüyle uygulansın. Kaldırımlarda yaya yollarında insanlar hafriyat kamyonları altında can vermesin. önlem almak görevlilerin yaşam biçimi haline gelsin.
Hastalar daha iyi sağlık hizmeti alsın. Sosyal güvenlik herkesi kapsasın. Herkese eşit kaliteli sağlık hizmeti verilsin. Kimsesizlerin kimsesi sosyal güvenlik sistemi olsun. Hiç kimse muhannete muhtaç olmasın.
Hukuk hakim olsun. Siyaseten katl davaları son bulsun. Hiç kimse adil yargılanma hakkından yoksun bırakılmasın. Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmasın. Yargı bağımsız savunma hakkı sınırsız olsun. Herkes hukuk önünde yaptıklarının hesabını yaptıklarıyla orantılı adil bir yargılanma sonunda versin.
Herkes yeteneklerine uygun bir işte, kendisi ve ailesiyle birlikte insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürecek gelire sahip olabileceği bir iş sahibi olsun.
İşçilerin bölünmüşlüğü sona ersin. Beyaz yaka, mavi yaka, taşeron, kiralık işçi ayrımı üzerinden ücrette, çalışma koşullarında ayrımcılık yapılması, güvencesizi kullanarak daha güvencede olanların terbiye edilmesi sona ersin. İşçiler istedikleri sendikayı kurabilsin, diledikleri sendikaya üye olabilsin. İsterlerse işyeri, isterlerse iş kolu düzeyinde sendika kursunlar. İşçilerin seçtiği sendika toplu pazarlığın tarafı olarak tanınsın. Toplusözleşme yetki belirleme sistemi dört yıla uzamasın.
İşçiler haklarını çalışırken alabilsin. İşten ayrıldıktan sonra mahkemelerde uğraşmak zorunda kalmasınlar. İşçilerin hak aramalarının önü açılsın. İşçinin zor durumu üzerinden işçi haklarını geriye götürecek şekilde pazarlık yapılmasının önünü açacak zorunlu ara buluculuk uygulanmadan kalksın.
Tarım kaderine terk edilmekten kurtulsun. Üreticinin aracıya köle yapılmasına son verilsin. Tarımda teknoloji kullanımı üzerinden maliyet düşüren bir üretim politikası belirlensin. Köylü ürettiğini gerçek değeri üzerinden satabilsin. İthalatla köylüyü terbiye etmenin yerini, üretimi güçlendirecek teşvikler alsın.
Sanayici ucuz işçilik üzerinden rekabet üstünlüğü elde etmekten vazgeçmek zorunda kalsın. Yüksek teknolojili, katma değeri yüksek, dünya pazarlarında aranan kalitede mal üretsin. Yeni ürünlerle dünya pazarına açılsın. İşçinin hakkını yüksek katma değer üzerinden ödesin.
Sanayici emeği yağmalamaktan vazgeçmek zorunda kalsın. İş kazalarında meslek hastalıklarında dünya sonuncusu olalım. Kâr için insan yaşamını riske atan hiçbir işveren işverenlik yapamasın. İşçi sağlığı iş güvenliği bir maliyet unsuru olmaktan çıksın. İnsan yaşamının maliyetinin olmadığı kavransın.
Sendikalar, siyasi partiler demokratik işleyişe kavuşsun. Lider sultası sona ersin. Seçim barajları kalksın. Halk kendisini yönetecekleri oyları heba edilmeden, ehvenişer aramadan özgürce seçsin.
Hiç kimse dili, dini, etnik kökeni, cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa uğramasın. Herkes kendisini tüm kimlikleri tüm tercihleri ile özgürce ifade edebilsin.
Bilim özgürleşsin. Üniversiteler bilim yuvası haline gelsin. Bilimsel araştırmalar bilim insanlarının özgürce tartışması ekseninde yürüsün. Üniversite özerkliği, özgür düşünce hakim olsun. Bilim insanları mahkemelerde değil üniversite kürsülerinden yaptıklarını, yapamadıklarını, yapmaları gerekenleri tartışsın, hesaplarını bilimsel tartışmalarda versinler.
Siyaset dili değişsin. Kaba, yaralayıcı, ötekileştirici bir dil yerini, düşündüren, karşı çıktığı görüşe saygı duyduğunu gösteren, öfke duymadan dinlenebilen, zeka ürünü nüktelerin hakim olduğu bir siyaset diline dönüşsün.
Basın özgürleşsin. Gazeteciler yazdıkları için cezaevlerini mesken tutmasın. Bilgiye ulaşma hakkı, eleştiri hakkı, farklı görüşleri açıklama hakkı dokunulmazlık kazansın. Haber yeniden haber niteliğine kavuşsun. Basında tek yanlı çarpıtılmış, bağlamından kopartılmış, yargısız infaz niteliğinde suçlamaların yerini, güncel, objektif kamu yararı bulunan, halkı aydınlatan, farklı görüşleri, farklı alternatifleri sergileyen, okuyucusundan güç alan, okuyucusu tarafından denetlenen gazetecilik hakim hale gelsin.
En güçsüz, en çok korumaya gereksinim duyan, çocuklar, yoksullar, korunsun. İstismar konusu olmasınlar. Kadın cinayetleri son bulsun. Kadın bedeni üzerinden günlük yaşamı dizayn etmek hiç kimsenin haddi olmasın.
Bolca kitap basılsın. çok çok şiir kitapları yazılsın. Tiyatrolarda kuyruklar oluşsun. Sanat ve sanatçı hak ettiği saygıyı görsün. Dizi setleri günde 20 saat çalışılan, sanatçıların çalışma kampı olmaktan çıksın.
Gençlerimizi dünyada matematik şampiyonu yapan, yaratıcılığı ödüllendiren, ezberi yok eden, gençleri yaşamın zorlukları karşısında onuruyla ayakta kalabilecek yeteneklerle donatan bir eğitim sistemi yaşama geçsin.
Eğitimde fırsat eşitliğini gözeten, eğitimi kamusal faaliyetin merkezine alan eğitim politikaları yaşama geçirilsin.
Tüm bunlar ve burada yazamadığımız yaşamımızı karartan her türlü olumsuzluk yok olsun. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bu olumsuzlukları yok etmek, güzel bir dünya kurmak için mücadele edecek gücümüz, kararlılığımız, inancımız ve vicdanımız olsun.
Yeni yılda tükenmeyecek, tüketilemeyecek umudumuz olsun.
27 ARALIK 2017 – EVRENSEL