AYŞE DÜZKAN: BU EĞİTİM ŞART MI GERÇEKTEN’ (08. 11. 2017)

198

hiç olmazsa bu alanda, gerçekçi, anlamlı, ikna edici bir önerinin zamanı gelmedi mi?[kck]hr align=center size=0 100% /bir zamanlar anadolu’nun zeki ve başarılı çocukları iyi bir üniversiteyi kazanır, aileleri çok yoksul değilse onların desteği veya öğrenci kredileriyle okulu bitirir –bir kısmı arada, siyaset, edebiyat ya da düz haytalıkla ilgilenecek vakti bile bulur- ve mesleklerinde başarılı insanlar olup ailelerininkinden daha iyi bir hayata ulaşma imkânını elde ederdi. insanın kaderini eğitim yoluyla değiştirebilmesi ihtimalinin ortadan kalkması bu ülke için yeni bir aşama, 30 yıllık bir geçmişi bile yok.
bırakın de’leri, da’ları, ki’leri doğru yerde ayırmayı, başkalarının da anlayabileceği türkçe cümleler kurmak neredeyse artık ancak bunu meslek olarak yapanların harcı. bir devlet büyüğünün bir harfi (tamam, az kullanılan bir harf, yumuşak ge ama…) bir türlü yazamadığına şahit olduk. bunu türkiye’ye mahsus bir şey olarak görmemek gerek; abd’de yaşayan nüfusun önemli bir kısmının ingilizcesi aynı durumda, (acaba trump’ın imlası nasıldır?) üniversite öğrencileri arasında bile coğrafya vb. konulardaki bilgileri çok yetersiz olanlar var. eskiden okullarda öğretilen, temel eğitimin parçası sayılan birçok bilgiye bugün ancak meraklıları ulaşabiliyor. bu tesadüf değil; eğitim sistemi dünyanın her yerinde düzenin ihtiyacına göre biçimleniyor ve bugünün vahşi, neoliberal kapitalizmi için nüfusun geniş kesimleri birer üretim aracından ibaret ve üretimde işlerine yaramayacak bilgileri almaları gereksiz; yönetilmelerini zorlaştırma ihtimali taşıdığı için zararlı bile diyebiliriz. daha sade bir dille ifade edeyim; canlı, emredilebilir makinelere ihtiyaç var ve eğitim de ona göre.
ama biz türkiye’de son birkaç yılda bambaşka bir aşamaya geçtik. burada akp’nin, toplumsal karşı devrimini büyük bir başarıyla, adeta oya gibi işlediğini söylemek yanlış olmaz. imam hatiplerin sayısı arttı, ardından 4+4+4 geldi, muhalifler, teog’u kaldıranın da, kararlaştıranın da aynı iktidar olmasının çelişkisine işaret edip dalga geçerken (ah, evet, hep onlardan akıllı olduğunu ispat çabası!) bir de baktık ki artık insanın çocuğuna laik eğitim sağlaması sıradan bir iş olmaktan çıkmış. artık bu ülkede yaşayan milyonlarca yoksul ailenin çocuğu itaatten başka pek az şey öğrenebilecekleri bir ortaöğrenime mahkum. artık, bu ülkede yaşayan milyonlarca yoksul alevi, çocuklarını sünni mezhebine uygun dini eğitim veren okullara göndermek zorunda. yetiştirdikleri imamların ve hatiplerin islam’ı dahi ne kadar bildiği şüpheli olan okullar çocukları yutacak.
iş bununla sınırlı değil. islamcı yayınevlerinin en önem verdiği alanlardan biri çocuk kitapları, bunların ciddi bir kısmı, herhangi bir çocuğun kalbine korkular salacak, ruhunu sakatlayacak, uykularını bozacak hurafelerle dolu. ve bu kitaplar bir biçimde sübvanse edilerek, çok düşük bedeller karşılığı çocuklara ulaşmaları sağlanıyor. belki okullarda dağıtılmıyor ama birçoğunun tavsiye edilme ihtimali büyük. (bunlardan bir tanesi geçenlerde sosyal medyaya konu oldu ve gelen eleştiriler üzerine piyasadan toplatıldı, yayınevi özür diledi. )
ve bin kere hatırlatıldı ama ben de bir defa daha hatırlatayım: yoksul çocuklarına bu okulları layık görenler kendi çocuklarını –dünyanın değil- abd’nin en iyi okullarında okutuyor, okutacak; artık başörtüsü bahanesi bile kalmamışken. (türkiye sağının abd’ye olan düşkünlüğü ve hayranlığı ayrıca dikkate değer. ) bugünkü iktidarın, “ey müslümanlar …” diye söze başlayıp önerdiği her şey yoksullar için. evet, daha eşitlikçi ülkeler de dahil olmak üzere dünyanın her yerinde eğitim ve öğretim düzeyleri birbirinden farklı okullar oluyor ama temel eğitimin neredeyse yok olması pahasına değil bu. eğitimcilerin alanına girmek haddime düşmez ama zekâ, başarı gibi kriterlerin yerine farklı alanlarda yetenekli olmak gibi değerler geçirebilsek çocukların da çiçek açacağı aşikâr değil mi?
diğer yandan bütün bu olup bitenler, sadece tek başına kurtuluşun mümkün olmadığını değil, belki bundan daha çok şunu düşündürdü bana: kürtçe dersinden laik eğitime, kamusalın parçası olmayan hiçbir şeyin anlamı yok! kamunun okullarında verilen eğitimin parçası olmayan, olamayacak hiçbir önerinin hayatımızı etkileme, ülkeyi değiştirme ihtimali yok.
arkadaşlarınızla kurduğunuz, alternatif eğitim veren kreşte çok yenilikçi ve özel bir sistem olabilir, çocuğunuzu iyi eğitim veren o özel okullardan birine yerleştirmiş, yurtdışında eğitim almasını sağlamış olabilirsiniz. ama unutmayın ki hepimiz, en yakın okulda, duanın tedaviden daha önemli olduğunu, kadınların evde oturması gerektiğini anlatan eğitimi almış insanlarla yaşayacak, onların seçtiği insanlar tarafından yönetileceğiz.
diğer yandan, farklı, birbirine taban tabana zıt siyasal eğilimlerden insanların çocukları için istediği şeyin neredeyse tıpatıp aynı yani başarı olması da üzerinde düşünmeye değer bir nokta değil mi? ülkesinin geleceğini belirleyecek, daha iyi bir dünyanın taşlarını döşeyecek iyi insanlar, adil insanlar, diğerkâm insanlar, hadi bunları bırakın mutlu, sevdiği işle meşgul insanlar nerede, kimlerin çocuğu olarak büyüyecek?
eğitim sistemindeki, insanlara, topluma belki yarardan çok zarar verecek olan bu köklü değişikliklere karşı birçok kanaldan muhalefet edildi, bence bunların içinde en etkili ve önemli olan okul çağında çocukları olan velilerin çabaları oldu. ama ne yazık ki birçok yerde sonuç elde edilse de genel akışı değiştirmek mümkün olmadı. oysa eğitimcilerden velilere, hatta çocuklara (öğretmeninize itirazlarınızı hatırlayın!) kadar azımsanamayacak bir gücümüz var. öyleyse başta eğitim-sen olmak üzere meslek örgütlerinin, veliler ve belki öğrenci örgütleriyle bir araya gelerek daha somut bir şeyler söylemesini beklemek hakkımız değil mi? hiç olmazsa bu alanda, gerçekçi, anlamlı, ikna edici bir önerinin zamanı gelmedi mi?
8 KASIM 2017 – ARTI GERçEK