20 Eylül’de İstanbul’da Tarım Zirvesi gerçekleştirildi. Tarımın çeşitli platformlarda tartışılması her zaman iyidir. Zirveden basına yansıyan bazı bölümler…
Zirvenin açılış konuşmasını Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba yapmış.
Ahmet Eşref Fakıbaba, tarım ve gıdanın geleceğine yönelik,
“Kendi gıdasını üretemeyen ülkeler tam bağımsız olamaz”
demiş. Doğru.
Bakan;
“Tarımda kendi kendimize yeteceğimize, yetip de geçeceğimize inanıyorum”
diye belirtmiş. Evet, Türkiye bu potansiyele fazlasıyla sahip!
Fakıbaba,
“Şu ana kadar 192 ovayı SİT alanı ilan ettiklerini ve bu sayıyı 250’ye çıkarmayı hedeflediklerini”söylemiş. Tarım ve gıdasını üretemeyen tam bağımsız olamayacağına göre, neden, tüm topraklar korunmuyor, sadece bir kısmı korunuyor? Büyük çengelli bir soru!
Fakıbaba, üretimi ve ürünlerin kalite artışını sağlamak için modern sulama sistemi yatırımlarının artırılacağının da altını çizmiş.
Su ile toprak buluşmalı tabii ki, yalnız toprakla buluşturacağımız suyumuzun kaçta kaçı temiz? Temiz olmayan bu suyun toprağın bozulmasına etkisi nedir? Temiz olmayan su ile elde edilen ürünler ne kadar sağlıklı olur? Sular temizlenmeden, korunmadan yapılacak yatırım toprağın yapısını ve ürünlerin sağlıksızlığına yatırım olmayacak mı?
Fakıbaba,
“Türkiye’de her yıl buzağı ölümlerinin yüzde 10 seviyelerinde olduğu söylense de kendisinin bu oranı yüzde 15 olarak tahmin ettiğini”
belirtmiş. Tahmin yerine sağlıklı veri ne zaman sağlanacak?
Fakıbaba,
“Son yıllarda Türkiye’nin Et ve Süt Kurumu aracılığıyla ithal ettiği büyük baş hayvan sayısı yıllık 500 bin civarında. “
Et ve Süt Kurumu ithalat firması gibi mi görevlendirilmeli, yoksa üretici ve tüketici lehine piyasayı mı düzenlemeli. Fiyat ve destekleme politikaları ile hayvancılığı mı geliştirmeli?
İGSAŞ Genel Müdürü Turan Tok, Türkiye’de birinci sınıf tarım arazisinin oranının sadece yüzde 6 seviyesinde olduğunu belirterek,
“Tarım arazilerimiz kirli, organik madde yapısı zayıf, kireçli ve PH derecesi yüksek. Toprak ıslah edilmeden, ekim öncesi toprak analizi yapılmadan üretimden verim ve kaliteyi alamayız”
demiş. Tespit doğru. Bunda kimyasal gübre kullanımının rolü ne kadar söylenmemiş. Keşke o da belirtilseydi.
Euro Drip CEO’su Arkın Demir tarımda su kullanımına yönelik tabloyu ortaya koymuş.
Arkın, tarımda öncü olan birçok ülkenin damla sulama sistemine adapte olduğunu söylemiş. Su tarımda elbette önemli. ancak damla sulama, tarımın sıvı aspirini değil bir kere. Her derde deva olmadığı gibi her bitki damla sulamayla sulanmaz. Her bitkinin sulama biçimi farklıdır. Suyun bütünlüklü ele alınması gerekmez mi. Mesela HES’ler?
Prof. Dr. İbrahim Ortaş,
“Toprağı tanımadık, önemini kavrayamadık ve hoyratça kullandık, tarım arazilerimizi amacı dışına çıkardık. Bunun nedeni de insan kaynaklı politikalarımız”
diye aktarmış. Doğru söze ne denir? Peki, ne yapacağız, ne yapmalıyız?
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, iki temel noktaya değinmiş. Söz konusu iki temel işleyişin lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsası olduğunun altını çizmiş. TMO’nun asli görevi, hububat piyasasının üretici ve tüketici lehine düzenlenmesi. TMO, bu konuda ne durumda, ilerde ne durumda olacak acaba?
Tarımın sorunları birikmiş, çok. Elbette sıkça konuşulmalı. özneleri de yer almalı. Zirvede belirtilen sorunlar ve çözüm önerileri her toplantıda olabileceği gibi eksikli. önemli ölçüde köpük, pansuman ve aspirin çözümler ile şirketlerin kendisine yontmasıyla bu sorunlar aşıl(a)maz. Sorunun kökleri derinde, çözümü de.
29. 09. 2017 – öZGüRLüKçü DEMOKRASİ