MUSTAFA SÖNMEZ: ‘YENİ TÜRKİYE’NİN ESKİ EKONOMİSİNİ NELER BEKLİYOR’ (22. 04. 2017)

223

Türkiye gündeminin aylardır ilk maddesini oluşturan 16 Nisan anayasa değişikliği ile ilgili referandumun ardından ülkenin en çok satan gazetesi
[
, 1982 Anayasasını yüzde 92 onayla yaşama geçirmişti. Yüzde 51’lik onayla “yeni sistem”i uygulamak ve istikrar içinde uygulamak nasıl mümkün olacak?
Politik istikrar yaşamsal bir sorun ise “yeni sistem” ile bunun ekonomiye istikrar getirip getirmeyeceği de sıkça soruluyor elbette. Ekonominin, kendisini istikrarlı biçimde yeniden üretebilmesi için “büyümesi” gerekiyor. Türkiye son yıllarda büyüme ivmesini kaybetti. Bunda dışsal etkenler kadar içeride biriktirdiği riskler etkili oldu. özellikle 2016’nın ikinci yarısında krizin eşiğine gelen ekonominin ikinci yarı büyüme oranı
[

raporu, Türkiye’nin dışarıdaki 217 milyar dolarlık varlığına karşılık, içeride 589 milyar dolarlık yükümlülüğü, bir anlamda borcu olduğunu ortaya koydu. Bu, net 373 milyar dolarlık bir pozisyon açığı demek ve “düzeltilmiş” yeni milli gelirin (857 milyar dolar) yüzde 43,5’u kadar bir açık demek.
Böyle bir ekonominin dış kaynak girişi, her dönem önem taşıdığı gibi, “yeni sistem”li dönemde de önem kazanacak. Yabancı yatırımcılar, yeni sistemin Türkiye’de riskleri azalttığını görebilecekler mi? Dahası, önlerinde başka yatırım seçenekleri var. Türkiye tek seçenekleri değil. Alternatif coğrafyalara göre Türkiye’yi cazip bulacaklar mı?
Bugünkü risk göstergeleri, Türkiye’yi “Kırılgan Beşli ” olarak bilenen ülke kümesi içinde en riskli ülke olarak gösteriyor. Kısa adıyla CDS
[

tarafından yatırım yapılamaz ülke ilan edildi. Yüz üzerinden değerlendirildiğinde Türkiye’nin notu 44 ve özellikle kurumsal yatırımcılar açısından uzak durulması gereken bir ülke konumunda. “Yeni sistem” ile Türkiye bu risk şampiyonu imajından kurtulabilecek mi? Daha referandumun ertesinde ajitasyon dozu yüksek bir ifade ile
[

hala 201 milyar doların üzerinde olduğunu geçerken belirtelim.
Türkiye’nin tüketici enflasyonu şimdiden yüzde 11. 3’ü bulurken, sanayicilerin ağırlıkla kur artışı bahanesiyle yaptıkları
[

. 17 Nisan’da açıklanan işsizlik verisi, resmi tanımlamayla yüzde 13’ü (yaklaşık 4 milyon işsiz), geniş tanımlama ile yüzde 20’leri buldu. 15-24 yaş arasını kapsayan gençlerdeki işsizlik oranı yüzde 24,5 ile endişe verici bir boyutta.
Referandumun hemen ertesinde açıklanan bir diğer önemli veri,
[

rejimden politik saiklerden arınmış müdahaleler bekliyor. Gevşetilen bütçe disiplinine dönüş, beklentilerin başında. çünkü yabancı yatırımcı için en büyük cazibe unsuru bu. Avrupa Birliği ile ilişkileri hızla toparlamaya çalışmak da beklentiler arasında. Bu yolla dış sermaye akışının artırılması, böylece bir büyüme ivmesi yakalanılması umuluyor.
İş aleminin bu naif beklentisine karşılık rejim, elde edebildiği yüzde 51’lik seçmen desteğini konsolide edici popülist bir ekonomik politikayı mı tercih edecek? Referandumdan önce yapıldığı gibi vergi indirimlerine giderek, harcamaları artırarak, vergisel af yasaları getirilerek bir gevşeme politikası izlenebilir. Seçim odaklı bu yönelimin başta kamu maliyesi olmak üzere ekonominin yapı taşlarına ağır hasarlar vereceği ortada olmakla birlikte, siyasi kaygılar bir kez daha ekonominin önüne geçebilir.
[rn]22. 04. 2017 – AL MONİTOR