SEVDA KARACA: ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÇOCUK İSTİSMARINI ÇÖZER Mİ’ (09. 02. 2017)

245

Eğitim Sen açıkladı; Ocak 2016-Aralık 2016 tarihleri arasında 368 kız çocuğu cinsel istismara uğradı. Cinsel istismara uğrayan kız çocuklarının yüzde 3’ü engelliydi. Cinsel istismarların yüzde 59’u okullarda yaşandı. Evet, okullarda! Bunun dışında kız çocukları sokakta, zorla/ kandırılarak götürüldükleri evlerde, kurslarda, alıkonuldukları araçlarda, otobüslerde, parklarda cinsel istismara uğradı. Yani çocuklar her yerde tehlikede.
Yine geçen hafta gazetelerde İzmir’in iki köyünde kız çocuklarının zorla kaçırılarak evlendirilmesinin üstüne ailelere ‘sus parası’ verilmesinin adına ‘gelenek’ dendiğini okuduk.

2 aylık bebeğin istismara uğradığı haberleri toz duman içerisindeki ülkede gündemde bile kalamadı.
Bir haber daha; Tekirdağ Marmaraereğlisi’de, 2011 yılında yanında kaçak çalıştırdığı 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla yargılanan 73 yaşındaki Azmi Ergüney 16 yıl 10 ay 15 gün cezaya çarptırıldı. Yargılanan adam, “Bu bana yönelik bir FETö kumpasıdır” diye savunma yapmıştı. Dahası var; “Ben de aynı kişi tarafından 13 yaşında cinsel istismara uğramıştım” diyen bir kız daha çıktı, mahkemede tanık olmak istedi, “Sonucu değiştirmeyecek, bu davayla alakası yok” denilerek duruşmaya bile çıkarılmadı.
çocuk istismarı suçlarına ilişkin Anayasa Mahkemesinin mayıs ayında aldığı kararla yasada bir boşluk oluşmuştu. Yerel mahkeme, “ülkemizin yoğun ve acil sorunları nedeniyle yasa koyucunun bu suça ilişkin düzenlemeyi ne zaman yapabileceğinin bilinmiyor olması” nedeniyle sanığı serbest bıraktı!
Adalet verileri, yılda ortalama 8 bin çocuğun cinsel olarak istismar edildiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’de kadınların yüzde 45’i çocukluklarında en az bir kez cinsel istismara maruz kalmış. Ama yargıya güven duymadığı için hiç adalete başvurmamış. Yine veriler gösteriyor ki cinsel istismara uğrayan çocukların yaklaşık yarısı tekrar tekrar istismara uğruyor. çünkü önlem yok. çünkü adalet yok. Tablo böyle.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’ya göre yasalar çok güzel ve çok yeterliymiş ama bazen aksaklıklar olabiliyormuş. Bakanın ‘önerisi’ ne peki? “çocuklar kendilerini savunmayı öğrensinler. ” Nasıl? “Mahremiyet eğitimiyle. ” Daha önce de “çocuklara çığlık atmayı öğretin” diyen bakanlar gördük.
Dün çocukların istismarcılarıyla evlendirilmesini yasallaştırmaya çalışanların, bugün bu kadar korkunç bir tabloya önlem olarak “çocuklar kendilerini savunmayı öğrensin” demesi ne anlama gelir? Bu ülkede kadınlar ve çocuklar devletten bir şey beklemesinler!
Bu, korkunç bir anlayış.
Bu ülkede kadınların farklı dünya görüşleri var, evet. Ama yukarıdaki tablo hiçbirimizin “aman ne var bunda” diyemeyeceği, demeyeceği çok hayati bir ortak sorunumuza işaret ediyor. Biz, bu ülkenin kadınları şiddetten kurtulmak, çocukları istismardan korumak istiyoruz. Haklarımız ihlal edildiğinde adalet arayacağımız bağımsız yargı istiyoruz. Bu bizim ortak dileğimiz.
Anayasanın 138. maddesi diyor ki, “Hakimler karar verirken, anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine başvurabilirler. ” Ne demek bu? Adalet arayışımızın karar vericileri olan hakimler kadınlara, kadınların eşitlik haklarına, kadınlara yönelik işlenen suçlara, toplumun cinsiyet anlayışına nasıl bakıyorlarsa, verdikleri karar ona göre şekillenebilir. Ki pek çok garabet karar “en geri değer yargılarıyla” verilebiliyor işte.

Eğer anayasa değişikliği kabul edilirse, bir hakim kadın-erkek eşitliğine inanıyor dahi olsa “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir kişi yargıdaki her türlü atamaya karar veren sınırsız bir yetkiye kavuşacağı için, sırf yerinden olmamak adına yönetimin kanaatlerine göre hareket edebilir.
çocukların istismarında önlemi çocukların kendi kendilerini koruması olarak ortaya koyan, ‘Rızası vardır’ diyen, çocukların yaşadığı istismarın yarattığı mağduriyeti ‘evlilikle’ çözmeye çalışan, “Bu bir FETö kumpasıdır” diyeni aklayan aklın ‘tek akıl’ olduğu bir ülkede Anayasa’nın 138. maddesindeki ‘vicdani kanaati’ nasıl tartışabileceğiz ki?Anayasa tartışmalarının bu kadar ‘hayati’ meselelerin uzağında yapıldığı bu günlerde bir daha soralım. Anayasa’da ve yasalarda, hayatın her alanında kadınlar ve çocuklar aleyhine bunca şey varken, önümüze getirilen anayasa değişikliğinin bizim ortak dertlerimizle hiç ilgisi var mı?
09. 02. 2017 – EVRENSEL