ERGİN YILDIZOĞLU: ‘BİRİNE DİKTÖTÜR MÜ DİYORLAR!. . ‘ (28. 11. 2016)

238

Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Trump‘ı savunmaya karar vermiş.
“Bunlar
birilerine diktatör mü diyor, orada
tam tersini düşünüyorum. Bizim ecdadımız
da böyle düşünüyordu. ABD’de seçimi
Trump kazandı. Trump’a diktatör demeye
başladılar… Hani, demokrasi sandık değil
mi? Sandıktan çıkan neticeye niye saygıduymuyorsunuz”. . . “Birine diktatör mü diyorlar,
o zaman tersini düşünmelisiniz, o insan
iyidir, çünkü o onların çıkarlarına karşı
hareket ediyordur”. “Ecdadımız” kısmına bir anlam veremedim.
“Demokrasi sandık değil mi”
sorusuna da kısaca
“Hayır değil, onun adı genel seçimler.
Demokrasi kavramı biraz daha farklı” cevabı verilebilir. Hatta, oyların çoğunluğunu
Clinton‘ın aldığını da anımsatabiliriz.
“Diktatör mü diyorlar o zaman tam tersini
düşüneceksiniz, o iyi insandır” uyarısıysa hepten kafamı karıştırdı.
Franko,
Pinochet,
Hitler. . . Hepsi diktatör olarak tanımlanıyor. Şimdi bunlara, iyi insanlardı mı diyeceğiz? Karışık işler. . .
Belli ki bu “diktatör” kavramını hakkıyla kullanabilmek için bazı somut ölçütler gerekiyor.
Harvard üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü, o disiplinin önde gelen isimlerinden
Stephen M. Walt, geçen hafta
Foreign Policy
dergisinde,
“Başkanınızındiktatör olup olmadığını anlamanın
10 yolu”
başlıklı yazısına, “ABD şimdi birdemokrasidir. Bu onun hep böyle kalacağı
anlamına gelmez”
saptamasıyla başlayarak, Brown üniversitesi’nden Prof.
Jeff
Colgan‘ın, demokrasinin yerini diktatörlüğe bırakma sürecine ilişkin bir araya getirdiği 10 göstergeyi aktarıyordu. 10 somut gösterge
Bu 10 gösterge kısaca şöyle:
1) Medyayı yıldırmak, sınırlamak; yandaş bir medya oluşturmak için sistemli girişimler.
2) Olağanüstü önlemler alabilmek için krizlerden ve siyasi tıkanıklıklardan yararlanmak.
3) Azınlıkları hedef almak, yabancıları suçlamak.
4) Sivil toplum alanını, kaynakları kısarak, dava açarak, baskın yaparak, tutuklayarak daraltmak.
5) Var olan siyasi sistemi reddeden bir dil kullanmak; egemen söylemde değişiklik yapmaya başlamak.
6) Mahkemeleri, diğer kurumların çapını genişletmek, içlerini kendi taraftarı partizan hâkim ve savcılarla doldurmak.
7) Seçilmiş görevlilerin görevde kalma süresini değiştirmek, uzatmak ya da hepten ortadan kaldırmak.
8) Yasamayı zayıflatmak, yasama meclisi üyelerini baskı altına almak.
9) Siyasi muhalefeti susturmak
10) İç güvenlik güçlerinin sayılarının yetkilerini belirgin biçimde genişletmek.
George Washington üniversitesi’nden, Prof.
Michael, bunlara toplumsal kutuplaşmayı teşvik etmeyi, ekonomide ve siyasette ahbap çavuş ilişkilerini öne çıkarmayı, yolsuzlukları da ekliyor.
Bu göstergelere bakarak kim diktatör, kim değil, karar verebilir; hatta belki de diktatörlüğe giden süreçleri önceden görmeyi başarabiliriz
Prof. Colgan,
“Unutmamak gerekir ki”
diyor ve ekliyor
“demokrasinin yıkılmaya başladığına
ilişkin iyi, güvenilir işaretler varsa,
demokrasi genellikle yıkılmaz. Yıkım genellikle
beklenmedik bir anda, demokratik
güçler harekete geçmeyi başaramazlarsa
gerçekleşir. “
Peki, ya birileri “yıkılıyor” derken, bir başkaları uyaranların sesini, “yok
canım, niyet okumayın, aslında demokrasi
gelişiyor” çığlıklarıyla bastırıyorsa. . .
Prof. Walt da, “ABD bugün demokratik
bir ülke” diyor, ama “Trump’ın, intikamcıkişiliği, karşıtlarına kindarlığı, hiç pişman
olmadan verdiği sözden kolaylıkla cayması,etrafını ABD’nin liberal seçkinler, göçmenler,
dış güçler tarafından kuşatılmış olduğuna
inanan insanlarla doldurması, derin
kaybetme ve aşağılanma korkusuna bakarak,
yönetimde, hele popülaritesi düşmeye
başladığında, ya da tahvil piyasası faizleri
yukarı itmeye başladığında yapabilecekleri” konusunda kaygılanıyor. Walt, Trump’ın zamanla ABD’nin anayasal sistemini zayıflatabileceğini düşünüyor.
Sanırım, bu göstergelerden hareketle hem günümüzdeki, hem de gelecekteki diktatörleri tanıyabiliriz.
28. 11. 2016 – CUMHURİYET