NİLGÜN TUNÇCAN ONGAN: KÖLELİĞE DÖNÜŞ (17. 10. 2016)

196

Geçtiğimiz günlerde Ken Loach’un “İşte özgür Dünya” filmini izledim. 2008’de gösterime giren bu filmi, bunca yıl sonra tam da geçici iş büroları yönetmeliğinin çıktığı hafta izleyebilmiş olmam aslında büyük şans. Çünkü film, genel olarak kapitalizm sınırları çerçevesinde tanımlanmış bir “özgürlüğün” ne demek olduğu yanında, özel olarak geçici iş bürolarının ne demek olduğu konusunda da oldukça zihin açıcı. Yönetmeliği anlamayı kolaylaştırıyor.
[kckarticleörneğin ‘kiralık işçilik mevzuatının belirsizliği’ ve ‘bu belirsizliğin yönetmelikle de giderilmediği’ konusundaki yakınmalarımızın aslında ne kadar da yersiz olduğunu fark etmeyi sağlıyor bu film. “Belirsiz” olanın yapılan düzenlemeler değil de, sömürünün boyutları ve bu boyutları kavrayabilmedeki yetersizliğimiz olduğu gerçeğini önümüze koyuveriyor.
Yasal bürolarla yasa dışı faaliyet gösterenlerin, çalıştırma koşulları bakımından birbirine ne kadar yakın olduğunu izlediğimizde ise meseleye neden hukuk düzenlemeleri bağlamında değil de sınıfsal olarak karşı çıkmamız gerektiğiyle yüzleşiyoruz.
Tıpkı taşeron çalıştırmada olduğu gibi, kiralık işçiliğin yasalaştırılması konusunda da ileri sürülen “işçilerin suiistimal edilmesini engellemek” iddiasının ne kadar akıl ve gerçek dışı olduğu filmin pek çok sahnesinde farklı gerekçeleriyle karşımıza çıkıyor.
Bununla beraber yasada her ne yazarsa yazsın; kaçak işçi çalıştıran bürolara yönelik yaptırımların, hukuk ve emek standardı görece daha yüksek ülkelerde bile caydırıcılıktan ne denli uzak olduğunu görmek Türkiye’ye ilişkin kaygıları daha da derinleştiriyor.
Büroların “işsizlik oranının en yüksek olduğu bölgelerde (emek gücünün en ucuz olduğu) bağlantılarımız var” şeklinde reklam yaptıkları sahne ise büroların uluslararası niteliğini olduğu kadar, Türkiye’deki büroların öncü şirketlerinin neden yabancı olduğunu anlamak bakımından da oldukça açıklayıcı. Ayrıca kiralık işçilerin neden asla ücret eşitliği sağlayamayacağı konusunda da.
Nitekim Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelikte de, kiralık işçilerin sosyal hizmetlerden eşit biçimde yararlanacağı düzenlenirken, ekonomik haklardan bahsedilmiyor. Tıpkı kıdem tazminatı, sendika, toplu sözleşme ve grev hakkının nasıl kullanılacağının düzenlenmemiş olduğu gibi.
Bu konuda 13 Şubat 2016 tarihinde bu köşede yer alan’ödünç Emek Büroları’ başlıklı yazıda;
“…. . istihdam ilişkisinin bu şekilde oluşturulmasıyla beraber işçiler bakımından kimi haklar doğrudan ortadan kalkarken, kimi hakların kullanımı ise iş ilişkisinin niteliği gereği mümkün olmuyor. Hakların fiilen ve/veya hukuken ortadan kalktığı böyle bir durumda ise sadece işçinin yükümlülükleri ve bu yükümlülüklerin denetimi üzere kurulu bir iş ilişkisi gündeme geliyor” demiştik.
Yayınlanan yönetmeliğin 9. Maddesi “Geçici işçi çalıştıran işverenin hak ve yükümlülükleri” başlığını taşırken, 10. Maddenin başlığı ise “Geçici işçinin yükümlülükleri”.
Malumun ilamı. . .

17. 10. 2016 – EVRENSEL[kck/article