AZİZ ÇELİK: 1402’LİKLER, TASFİYELER VE ILO NORMLARI (30. 09. 2016)

202

15 Temmuz
Darbe Girişimi sonrasında
OHAL
döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle on binlerce kamu görevlisi görevden uzaklaştırıldı. Adil yargılama ve hukuk devleti ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle ciddi mağduriyetler yaşanıyor. Darbeyle ve darbe girişimi ile bağlantısı olmayan binlerce kamu görevlisi de keyfi olarak işinden uzaklaştırılıyor. Benzer uygulamalar
27 Mayıs
sonrasında
147’liklerolarak yaşanmıştı.
12 Eylül
sonrasında kamuda yaşanan tasfiye
1402’likler
olarak biliniyor. Her iki tasfiye de daha sonra hukukun duvarına çarptı. Geç de olsa haksızlıklar giderildi.
Darbeyle mücadele ederken hukuksuzluklardan kaçınmak için geçmişten dersler almakta yarar var. Hiçbir keyfilik ebedi olmaz. Hukuksuzlukla hukuksuz yollarla mücadele edilemez. Bu çerçevede
1402’likler
önemli bir örnek oluşturuyor. 1402’likler
sadece ülke içinde önemli bir hukuk mücadelesinin konusu olmadı, uluslararası alanda da ciddi yankılar yarattı.
12 Eylül
döneminde sayıları 5 bine yaklaşan kamu görevlisi,
1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası
ile kamudaki işlerinden çıkarıldı.
1402’likler
olarak bilinen bu kamu görevlileri içinde öğretim üyeleri ve diğer mesleklerden kamu görevlileri de yer alıyordu. Aralarında
Alpaslan Işıklı, Bahri Savcı, Bülent Tanör, Emre Kongar, Haluk Gerger, İdris Küçükömer, İlber Ortaylı, Korkut Boratav, Mete Tunçay, Murat Sarıca, Rona Aybay, Sencer Divitçioğlu, Server Tanilli, Tarık Zafer Tunaya, Sungur Savran, Şevket Pamuk, Yakup Kepenek ve Yalçın Küçük‘ün de yer aldığı 150’ye yakın akademisyen de bu tasfiyeden nasibini aldı.
1402’likler
sorunu Türkiye’nin
Uluslararası çalışma örgütü(ILO)
ile ilişkilerinde en önemli sorunlarından biri oldu. Bilindiği gibi Türkiye, 12 Eylül darbesi sonrasındaILO
denetim organlarında, özellikle örgütlenme özgürlüğü ve sendikal hakların ihlali nedeniyle ağır biçimde eleştirildi.
12 Eylül
sonrasında Türkiye’nin
ILO
denetim organlarında ağır bir biçimde eleştirildiği bir diğer uygulama ise
1402’likler
oldu.
ILO
denetim organları,
1402’likler
uygulamasını
111 sayılı İş ve Meslekte Ayrımcılık Sözleşmesinin
açık bir ihlali olarak kabul etmiştir. Türkiye
1402’likler
uygulaması nedeniyle
111 sayılı sözleşmeyi
ihlal ettiği için 1983, 1984, 1985, 1987, 1989, 1990 ve 1991 yıllarında
ILO
denetim organlarından
Aplikasyon (Uygulama/Konferans) Komitesinin
gündemine alındı.
Aplikasyon Komitesinin
gündemine alınmak, sendikal ve çalışma haklarının yoğun biçimde ihlal edildiği anlamına geliyor. Her yılILO
üyesi 190’a yakın ülkenin yaklaşık 25’i
Aplikasyon Komitesi
gündemine alınır. Türkiye 1980’li yıllar boyunca
1402’likler
nedeniyle
Aplikasyon Komitesinin müdavimi olmuştur.
Türkiye sadece
Aplikasyon Komitesi
gündemine alınmamış, ILO denetim sürecinin en ağır uygulaması olan ve günlük dilde
“kara liste”
olarak bilinen
özel paragrafa
da alınmıştır. Türkiye 1983 ve 1989 yıllarında
111 sayılı sözleşmeye
aykırılık nedeni ileAplikasyon Komitesinde işçi ve işveren gruplarının (sadece işçi grubu değil!) ortak kararıyla özel paragrafa alınmıştır.
özel paragraf
her yıl bir iki ülke ile sınırlı bir uygulamadır. En vahim sendikal ve çalışma hakkı ihlallerinin görüldüğü ülkeler
özel paragrafa
alınır.
111 sayılı ILO sözleşmesi
çalışanların istihdama erişimde, istihdam sırasında ve istihdamın sona ermesi durumunda ayrımcılığa karşı korunmasını öngören temel
ILOsözleşmelerinden biridir. 1958 yılında kabul edilen ve Türkiye’nin 1967 yılında onayladığı
111 sayılı sözleşme,
“ırk, renk, cinsiyet, din, siyasal inanç, ulusal veya sosyal menşe bakımından yapılan iş veya meslek edinmede veya edinilen iş veya meslekte tabi olunacak muamelede eşitliği yok edici veya bozucu etkisi olan her türlü ayrılık gözetme, ayrı tutma veya üstün tutmayı”
ayrımcılık olarak kabul etmektedir. Sözleşme üye ülkelere çalışanları ayrımcılığa karşı koruma yükümlülüğü getirmektedir.
Sözleşmeye göre
devletin güvenliğine zarar veren faaliyetlerden ötürü haklı sebeplerle zanlı bulunan veya bu faaliyetlere girişen bir şahıs hakkında alınan tedbirler, ilgili kişinin yetkili bir makama başvurma hakkı saklı kalmak şartıyla, ayrım sayılmaz. Kuşkusuz bu hükmün dar yorumlanması ve hakkın özünü (ayrımcılığa karşı korunma ve eşitlik ilkesi) ortadan kaldırmaması gerekir. Darbeye karıştığına veya devletin güvenliğine zarar verici fiilleri işlediğine dair haklarında kanıt olmayan kişileri sırf amir kanaati veya siyasi mülahazalarla görevden uzaklaştırmak
111 sayılı sözleşmenin
açık ihlalidir.
öte yandan sendika kararıyla iş bırakma eylemine katılanların görevden uzaklaştırılması, meslekten çıkarılması veya riskli memur olarak damgalanması
111 sayılı sözleşme
yanında
87 sayılı Sendikalaşma Hakkı ve örgütlenme özgürlüğünün Korunması Sözleşmesine de aykırılık oluşturur.
Anayasanın 90. maddesine
göre Türkiye tarafından onaylanan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir ve bu sözleşmeler iç hukukta yer alan düzenlemelerin yerine geçer.
OHAL
döneminde yaşanan hukuksuzluklara karşı hak arama yollarından biri de
ILOdenetim organlarıdır. Sendikalar hukuksuz tasfiyelere ve mağduriyetlere karşı
ILOdenetim organlarına,
Uzmanlar Komitesine ve
Sendika özgürlüğü Komitesine başvurma hakkına sahiptir.
30. 09. 2016 – BİRGÜN