ABDULLAH AYSU: İTTİFAKLAR (12. 08. 2016)

228

İttifaklar, kara bulutların dağılması, güneşin yüzünü göstermesi gibi güzeldir. Türkiye’de yakın zamana kadar birbirlerine türlü, “yakışıksız” sözler söyleyenler bir araya geldi. En sağdan sola kadar bir ittifak oldu. Olan bu ittifak ne yazık ki eksikli. “özürlü. ” O nedenle 780 bin kilometre kareye doğması beklenen güneş kara bulutların arkasında kaldı. Güneşi kara bulutlardan kurtaracak el ele tutuşmalar bu yüzden yapılamıyor. Yürekler birbirlerine istemeden sırtını dönüyor.
Gıda egemenliğini şirketler gasp edeli epey zaman oldu. İnsanların şirketlere kaptırdığı gıda egemenliğini yeniden ele geçirme uğraşısı sürüyor. Başarılı olmak için de, ittifak halinde olmak şart.
Tüketiciler, ucuz gıda yanında sağlıklı gıda ile beslenmek istiyor. Beslenirken besin değeri yüksek gıdaların özlemini çekiyor. Gıda egemenliği şirketlerde olduğu sürece tüketicilerin bu hasreti bitecek gibi değil.
üreticiler kimyasal kullanmaya mahkum edilmiş. çaresiz. Maliyetleri her geçen gün yükseliyor, kazancı düşüyor. Üretmek çiftçiler için cazibesini yitirmiş vaziyette. Küçük çiftçilerin içine çekildiği bu girdaptan çıkabilmesi gıda egemenliğini yeniden ele geçirmekten geçiyor. Bu da küçük çiftçileri gıda egemenliği ittifaklarının içindeki en güçlüsü kılıyor.
Şirket tarımcılığının hükümet desteğinde katettiği mesafe, toprakları toprak olmaktan çıkarıyor. Tarımda kullanılan ilaç ve sentetik gübreler, yer altı ve yer üstü sularını kullanılmaz hale getiriyor. Enerji, maden işletmeleri için gasp edilen toprakların bozduğu ekolojik denge, ekolojistleri gıda egemenliğinin asli unsuru yapıyor.
Şirketlerce para kazanmak için dünyanın etrafında fır döndürülen ürünler, küresel iklimi değişmesine ve istikrarsızlaşmasına neden oluyor. Seller, kasırgalar, mal ve can güvenliği bırakmamış durumda. Kışın yaşanılan pastırma yazlarını, yazın görülmemiş sıcaklıkları takip ediyor. insanlar alabildiğine endişeli. İklim bilimciler ile aktivistlerin feryadı yeri göğü inletiyor. Aldıran yok; hükümetlerin bu konudaki şirket desteği vites küçültmüyor. Şirketler ise bu yolda hız kesmiyor, gaz pedalını daha da köklüyor. Bu negatif gelişmeler, iklim karşıtlarını gıda egemenliğine doğrudan paydaş yapıyor.
Ormanlar, turizm ve tarım alanı açmak için yakılıyor, maden arama – işletme, konut yapma, yol yapmak için tahrip ediliyor. Yerel ekoloji mücadelesi veren halkları gıda egemenliğinin saygı değer ittifakları arasına katıyor.
Denizlerimizde yüzer fabrikalar cirit atıyor. Balık neslini kurutmak için gece gündüz demiyor, avlanıyor şirketler. Paragöz şirketler denizlerin doğal yollardan ürettiği balıkla yetinmiyor artık. Denizlerin içine kültür balıkçılığı adı altında balık üretim fabrikaları kuruyor. Kıyı balıkçılarının aşını ekmeğini elinden alıyor, denizlerin ekolojisini bozuyor. Küçük kıyı balıkçıları gıda egemenliği saflarında aşları için bu yüzden yerlerini alıyor.
Marketler küçük üreticileri köleleştiriyor. Tüketiciyi kendine mecbur kılıyor. Yerel pazar, kooperatifler ve diğer alternatif çabaların market karşıtı mücadelesi, gıda egemenliği saflarını güçlendiriyor.
Evet, ittifaklar önemlidir; kışı bahara çevirir. Baharı yaşamak bizimde hakkımız diyorsanız, gıda egemenliği için daha fazla geç kalmadan haydi el ele!
12. 08. 2016 – öZGüR GüNDEM