NİLAY ETİLER: TIBBIN ALTERNATİFİ OLUR MU’ (05. 07. 2016)

184

Günümüzde sadece Türkiye’de değil tüm dünyada insanların, modern tıbba alternatif tedaviler peşinde olduğunu görüyoruz.
Bunların bir kısmı geleneksel uygulamalara geri dönme diyebileceğimiz bir nitelik gösteriyor. örneğin, sülük uygulamaları, kupa çekme, hacamat vs. Bunlar daha çok Türkiye’ye özgü uygulamalar. Bir kısmı da homeopati, ozon tedavisi gibi alternatif uygulamalar. Bir başka büyük grup da bitkisel ürünlerin kullanımı.
Az sayıda hekim hariç, bu uygulamalar “modern tıp” diye adlandırılan alanda hizmet verenlerde itibar görmüyor.
Geçtiğimiz aylarda Türk Tabipleri Birliği bir sempozyum düzenledi: Geleneksel, Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarına Hekim Yaklaşımı. Bu sempozyumda bu uygulamalar bilim insanları tarafından enine boyuna konuşuldu?
Peki modern tıbbın alternatifi olur mu?
Geldiği noktada modern tıp pek çok açıdan eleştirilebilir. İnsanı fazlasıyla biyolojik olarak ele aldığı, sanki bozulan bir makineyi tamir eder gibi yaklaştığı söylenebilir. İnsanların ruhsal dünyalarını, kültürel ortamlarını dikkate almıyor denilebilir. Ancak yine de modern tıbbın alternatifi olmaz!
çünkü tıp, bilimsel yöntemi kullanılır. Bir ilacın insanlarda tedavi amacıyla kullanılması uzun bir yolculuk sonucunda, yıllar süren araştırmalar ile olur. Pek çok ilacın bitkilerden üretildiği bir gerçek olmakla birlikte, o bitkiyi ilaç niyetine kullanmak aynı şey değildir. Aynı şey ilaç dışı tedaviler için de geçerlidir.
Hekimlerin geleneksel ve alternatif uygulamalar ile ilgili tutumları, modern tedavilerin dışında insanların kendilerine uyguladıkları geleneksel ya da alternatif yöntemlerin en iyi ihtimalle etkisiz olduğu, bunları yapmak hastanın kendisini iyi hissetmesini sağlayacaksa müdahale etmemek yönünde idi. Ancak artık öğreniyoruz ki sadece etkisiz olmakla kalmıyor, diğer tedaviler ile etkileşime giriyor, organlara zarar veriyor, zehirlenme tablosu yapıyor, kanla bulaşan hastalıkları yayıyor, ani kalp durması ile ölüme götürüyor.
Kullanılan bitkisel ürünün içinde ne olduğu ve hangi dozda olduğu bilinmiyor, başka hangi ilaçlarla etkileştiği bilinmiyor, hangi koşullarda saklandığı bilinmiyor. Üstelik pek geleneksel ve alternatif tıp uygulamasının tedavide etkin olup olmadığı da bilinmiyor. Yani Sarı çizmeli Mehmet Ağa! Konuyla ilgili yapılan bilimsel araştırmalar, çok azının tedavi etkinliği olduğunu gösteriyor. Bu tıp uygulamalarının dayanak aldığı tek şey, gerçek olup olmadığı bile bilinmeyen başarı öykülerinden ibaret. Ama bilim bu değil!
Bilimsel çalışmalar sonucunda kanıtlanmış bir tedaviyi uygulayan hekimin yaptığını sorgulayan yurdum insanı, bu tedavilere gözü kapalı inanıyor. Kitleler halinde insanlar otların peşinde koşuyor, aktarlarda her derde deva ürünler pazarlanıyor, televizyonlarda “mucize ilaçlar”ın reklamları yapılıyor. Ne kadar pahalı olursa o kadar inandırıcı olur diye fahiş fiyatlara satılıyor.
Sağlık Bakanlığının konuyla ilgili çıkardığı yönetmelikten anlıyoruz ki Bakanlık bu konuyu bir halk sağlığı sorunu olarak görmüyor, bu yöntemleri kabul ediyor. Hastasına yanlış tıbbi uygulama yapan hekimlerin yargılandığı, tazminatlara mahkum edildiği bir ortamda ne idüğü belirsiz tedavileri uygulayanların hiç bir sorumluluğu olmuyor. Üstelik hekimin uyguladığı tedavinin, hastanın kendi başına aldığı yine ne idüğü belirsiz bir bitkisel ürün ile etkileşmesi ile başarısız olup olmadığını bilmek mümkün değil.
Tekrar tıbbın alternatifi olur mu sorusuna dönersek, sorunun tek bir yanıtı var: Olmaz! Akıldan ve bilimden şaşmayın derim.
Son olarak, bayram tatlısını çok kaçırmayın zira daha ucuz olduğu için şeker yerine kullanılan fruktoz şurubu kan şekerinizin dengesini bozabilir. İyi bayramlar. . .
05. 07. 2016 – EVRENSEL