ABDULLAH AYSU: SU AKAR İNSAN BAKAR MI’ (10. 06. 2016)

217

Geçtiğimiz hafta, Dünya çevre Günü etkinlikleri çerçevesinde Karakoçan Belediyesi ile Karakoçan Dernekleri Federasyonu bir panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak ben, HDP milletvekili Saadet Becerikli ve gazeteci Yusuf Gürsucu çağrılıydık. Katıldık. Panelin konusu,
“Peri Vadisi’nde Ekolojik ve Kültürel Faaliyetler”di.
Bizler, konuşmalarımızda; “toprağı, hayvanı, ağacı aç ve susuz bırakan ekolojik bir yıkımın girdabına sokulmuş durumdayız. Bu nedenle Dünya çevre Günü’nü kutlanmamalı. Ekolojik yıkıma karşı Mücadele Günü olarak belirlenmeli ve mücadele edilmeli” diye görüşlerimizi özetledik.
Neden mücadele edilmesi gerektiğini Peri Vadisi’nde olup bitenler üzerinden anlatmaya çalışayım.
Peri Suyu, Bingöl’e bağlı Kiği ilçesinde doğar. Dersim’in Nizamiye, Mazgirt ilçeleri ile Elazığ’ın Karakoçan ilçesi arasında sınır oluşturur. Sonra güneye iner, Munzur suyu ile birleşir, oradan da Keban Barajı’na dökülür ve Murat Suyu’nu oluşturur.
Peri Suyu akış güzergâhındaki yerleşimlerde yaşayan insanlar, insanların besledikleri hayvanlar ve doğada yaşamını sürdüren yaban hayatın yaşamına yaşam katar, öyle ilerler(di).
Peri Suyu, artık yaşamlara yaşam katmıyor. Şu an Peri Vadisi’nde tamı tamına 6 adet baraj ve HES projesi var.
Bunlar; özlüce Barajı, Kiği Barajı özaltın Holding), Yedisu Barajı ve HES, Tatar HES (Limak Holding), Seyrantepe HES (Limak Holding), Pembelik HES (Limak Holding)’dir.
Bunlar inşa edildikten sonra değişimi köylüler şöyle anlatıyor:
– Köyün festival yeri su altında kaldı. Her yıl düzenlediğimiz festivallerde buradan Avrupa’ya ve Türkiye içindeki değişik illere göç eden insanlarımız belirlenen tarihte köye gelir, birlikte eğlenir, geleneklerimiz yaşatır ve yeni nesillere aktarılırdı.
– Birçok ev- bark suyun altında kaldı. Eskiden Peri Suyu’nda yıkandıklarını, akan suyu içtiklerini ve o sudan çay yapabildiklerini, ancak akarsuyun durgun su durumuna gelmesinden sonra su bozulduğu için artık suyunu içemediklerini/kullanamadıklarını ve artık yüzemediklerini söylediler. Su durgun göl haline geldikten sonra oluşan dik yamaçlar nedeniyle çoğu yerde hayvanlar da suya erişemiyor. Su seyirlik olmuş.
– Akarsu özel mülk haline dönüştürüldüğü için köylülerin tarımda kullanmak üzere gölden motor ile su çekmeleri yasaklanmış. Suyun güvenliğini şirketler için kalekollar sağlıyormuş. Köylüler suyu yer altına yerleştirdikleri borular-hortumlar marifetiyle gizli biçimde kullanabilmektelermiş.
– Balık avlamak da, suyun üzerinde kayık ile gezinmek de yasakmış. Dolayısıyla köylü suyun öte yakasındaki köylüsü, akrabasıyla görüşememekte, sadece bakışabilmekte.
Burada üretilen elektrikten çevre yerleşimler (köyler, ilçeler ve iller) doğrudan yararlandırılmamakta. Burada üretilen elektrik önce Keban’a, oradan tekrar bu yerleşimlere gönderilmekteymiş. Yerleşim sakinleri, 380-400 km’ye tekabül eden bu mesafenin nakil parası, kayıp kaçak parası gibi ‘deli saçması’ olan o ödemeleri yapmaktaymış.
Acaba, barajlar ve HES’ler yapılmadan önce mi ‘Su Akar Türk Bakar’ idi, yoksa barajlar ve HES’ler inşa edildikten, akarsular özel mülk haline dönüştürüldükten sonra mı? Takdir sizin!
10. 06. 2016 – öZGüR GüNDEM