Danıştay Onbirinci Dairesi, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yapılan ‘Merkez-Taşra uzmanı ayrımı‘ ile ilgili düzenlemenin iptali istemiyle açılan davada, düzenlemenin yasal dayanağındaki Anayasa’ya aykırılık iddiasını ciddi görerek, dosyayı Anayasa Mahkemesine gönderdi.
Başvuru kararında özetle, ücret ile gösterge ve makam tazminatının, 657 sayılı Kanun’un 152. maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara ödeneceğini öngören itiraz konusu kuralların 666 sayılı KHK ile düzenlendiği, KHK’nin dayanağı olan 6223 sayılı Yetki Kanunu uyarınca doğrudan mali konularda KHK çıkarmanın mümkün olmadığı, bu nedenle kuralların, Yetki Kanunu kapsamında olmadığı belirtilerek Anayasa’nın 91. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi’nce yapılan değerlendirmede; 666 sayılı KHK’nin anılan itiraz konusu kurallarıyla, KHK ile belirlenen ücret ile gösterge ve makam tazminatının, 657 sayılı Kanun’un 152. maddesinin “II- Tazminatlar” kısmının “A- özel Hizmet Tazminatı” bölümünün (ğ) bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı kadrolara ödeneceği belirtilerek, anılan personelin mali haklarına ilişkin bir düzenleme yapıldığı tespit edilmiştir.
Oysa ki; 6223 sayılı Yetki Kanunu’nda kamu görevlilerinin “atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esasları”ndan söz edilmiş, ancak mali haklara ilişkin bir ibareye yer verilmemiştir. Diğer yandan, kurallarda öngörülen mali haklara ilişkin hüküm, mevcut veya yeni ihdas edilen ya da bir başka bakanlıkla birleştirilen bakanlıkların görev, yetki, teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesiyle bağlantılı ve bunların zorunlu sonucu olmayıp doğrudan mali haklara ilişkin bir düzenleme niteliğindedir.
Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararında, itiraz konusu kuralların 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında bulunmadığından Anayasa’nın 91. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle İPTALLERİNE karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının hangi sonuçları doğuracağı, geçmişe ve geleceğe yönelik etki doğurup doğurmayacağı hukuk öğretisinde bütün yönleri ile tüketilmemiş önemli bir tartışma konusudur. Hukuk sistemimizde iptal edilen yasa hükümleri yerine varsa önceki düzenlemelerin otomatik olarak yürürlüğe gireceği yönünde bir kural bulunmamaktadır. Bu nedenle de iptal edilen hükümlerin yürürlükten kalkması ile bir boşluk doğacak ise bu boşluğun Yasama organı tarafından iptal kararının gerekçesine uygun olarak yapılacak yeni bir yasa ile doldurulması gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrası yasama organı tarafından yapılacak düzenlemede merkez ve taşra uzmanları arasındaki ücret farklılığının giderilmesine özen gösterilmesi önemlidir.
Anayasa Mahkemesi iptal hükümlerinin kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak 1 yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.
AYM’NİN İPTAL KARARININ YüRüRLüĞüNüN İLERİ BİR TARİHE ERTELENMESİNİN HUKUKİ SONUçLARI NELERDİR?
Anayasa’nın 154/4’üncü maddesi gereğince ‘iptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar. ‘
Bu maddedeki AYM’ye bu yetki, anayasaya aykırı bulunan yasanın şeklen de olsa bir süre daha yürürlükte tutulması ve bu bakımdan yasa koyucu tarafından ilgili boşluğun doldurulması için tanınmıştır.
Bu gibi durumlarda şöyle bir açmaz gündeme gelmektedir: öncelikle AYM’nin iptal kararı esas alınacak olsa, iptal kararı henüz yürürlüğe girmediği için bu noktada sorun ortaya çıkacaktır. Buna karşın AYM’nin anayasaya aykırılığını saptadığı, yani Anayasa’ya aykırılığı aleni hale gelen bir normu bu karara rağmen uygulamak Anayasa’nın üstünlüğünü düzenleyen ‘Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz. ‘ şeklindeki ll’nci maddesine aykırı olur.
İptal kararının yürürlüğünün ileri bir tarihe bırakılmasının, yani askıda tutma kararının muhatabı ‘yasama organı’ olduğu için, yargı ve yürütme organları yönünden iptal kararının etki doğurduğu düşünülmelidir. Şu halde bu erklerin kararı dikkate almaları bir zorunluluktur.
Bilindiği üzere hükümet “Eşit İşe Eşit ücret” gerekçesiyle 666 Sayılı KHK ile kamu emekçilerinin özlük hakları toplu sözleşme sürecinin dışında yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme sonrasında ikramiyeler kaldırılmış, fazla mesai ücretleri ise sınırlandırılmıştır. Yine KHK ile getirilen bazı düzenlemelerle kamu emekçileri içerisinde yeni adaletsizlikler yaratılmıştır.
Sendikamız bu süreç içerisinde hukuksal ve örgütsel mücadele içerisinde olmuştur. Halen her zeminde mücadelemiz sürmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin son kararı bir adaletsizliğin giderilmesi açısından önemlidir. Fakat Maliye Emekçileri arasında adaletsizlikler devam etmektedir. Aynı masada aynı işi yapan maliye emekçileri arasında ücret farklılığı giderilmemiştir. Binlerce maliye emekçisi sınav beklemektedir. Maliye Bakanlığı bu konuda ücret adaletini sağlayacak adımları bir an evvel atmalıdır.
Hukuk birimimiz tarafından Anayasa Mahkemesi kararının sonuçlarına ilişkin ayrıntılı çalışma yapılmaktadır. Atılacak hukuki adımlar konusunda ayrıntılı bilgi üyelerimizle ve kamuoyuyla paylaşılacaktır.