Rıza Sarraf, ABD’nin yaptırımları sürerken İran Merkez Bankası Genel Müdürü’ne yazdığı mektupta kendisinden böyle söz etmiş.
Mektup, -ABD’de tutuklandığını Hürriyet Washington Temsilcisi
Tolga
Tanış‘ın haberiyle öğrendiğimiz- Rıza Sarraf hakkında hazırlanan 21 sayfalık iddianamede yer alıyor.
Sanıklar Rıza Sarraf,
Kamelya Cemşidi
ve
Hüseyin Necefzade
“Amerika’yıdolandırmak, yaptırımları ihlal, kara para
aklamak, banka sahtekârlığı” olmak üzere dört ayrı suçla suçlanıyor. Suçlamalara konu olan ve Amerikan Hazinesi’ne bağlı Dış Mali İşlemleri Denetleme Komitesi OFAC’nin denetimine takılan işlemler belgelenmiş.
İddianamede, 7 kez Türkiye, iki kez de Türk kelimesi geçiyor.
Yasadışı olarak nitelenen bu işlemler, “Açık Eylemler” başlığı altında 14 maddede sıralanmış. (Türkiye ve Türk kelimeleri de Sarraf’ın yönettiği ve sahibi olduğu şirketler dolayısıyla anılıyor. Sarraf’ın Türkiye’de kurulu şirketler üzerinden göndermek istediği yüklü ödemelerin OFAC talimatıyla nasıl bloke edildiği anlatılırken. )
‘Yaptırımlar fırsata dönüştü’
Yazının girişinde söz ettiğim ve Sarraf’ın kendisini yaptırımlara karşı “gayretli çocuk” olarak nitelediği mektup, iddianamenin 10. sayfasında.
Suçlamalara konu “Açık Eylemler” başlığının j/ bendinde.
Sarraf’ın imzasıyla İran Merkez Bankası Genel Müdürü’ne yazıldığı belirtilen “mektup
taslağı”, 3 Aralık 2011 tarihli maile ekli.
Savcının Farsça yazıldığını vurguladığı mektup, iddianamede İngilizce olarak yer alıyor.
Sarraf bu mektubunda,
“İran’ın Yüce
lideri Ayetullah Hamaney ve MerkezBankası’nın saygın yetkililerinin rolü;
kullanılan özel yöntemler sayesinde,yaptırımların akıllıca etkisizleştirildiğini,
hatta fırsatlara dönüştürüldüğünü”belirtiyor.
Yaptırımların artıp yoğunlaşacağı ve bunun da bir sır olmadığını belirten Sarraf, İran İslam Devrimi’nin Ekonomik Cihat yılı olarak ilan ettiği o yıla hazır olduklarını da anlatıyor.
‘Milli ve manevi görev’
Sarraf mektubunda, ailesinin döviz alanında Türkiye, BAE, Rusya ve Azerbaycan’da kurulu şubeleriyle birlikte yarım yüzıllık bir deneyimi olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor:
“Para ve kura ilişkin
yaptırım politikalarına karşı uygulamalarda,
işbirliği içinde olmak ve bunu beyan
etmek milli ve manevi bir görevdir. “
Dikkatinizi çekelim ki bu “milli ve manevi
görev”, “Cari açığın yüzde 15’ini tek başınaben kapattım” dediği Türkiye’ye değil, İran’a karşı.
“İslami İran’ın gayretli çocukları” ifadesi ise mektubun sonunda yer alıyor.
Rıza Sarraf, -iddianamede yer alanmektubunu şöyle bitiriyor:
“İran İslam Devleti’nin gayretli çocuklarının
işbirliği ve çabalarının umudu, sevgilimilletimizin tüm finansal ve uluslararası
alanlarda yükselen bir ilerleyişiyle sonuçlanacaktır. “
Sarraf’ın “sevgili milletimiz” ile kastettiğinin Türk milleti olmadığını vurgulamaya herhalde gerek yoktur.
İran Merkez Bankası’na yazdığı mektupta, kendisini İran İslam Devleti’nin gayretli çocuğu olarak tarif eden Rıza Sarraf, bu mektuptan üç yıl sonra, tam da mektuba konu işlemler ile Türkiye’nin cari işlemler açığını kapattığını söyleyecekti.
Fonda Türk bayrağının dalgalandığı iktidar televizyonunda.
23. 03. 2016 – CUMHURİYET